Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Temmuz 30, 2021
Ateş sizin düşmanınızdır!
Sesli dinlemek için tıklayınız.

İki günden beridir birçok yerleşim biriminde devam eden yangınlara muhatabız...

Toprağın örtüsü, elbisesi, süsü; hayvanların yuvası olan ağaçlarımız, gıdası olan otlaklarımız, çimenlerimiz, değerli çam ormanlarımız yanıyor!..

Üç vatandaşımızın can verdiği yangınlarda bir başka "can" taşıyan varlıklar da büyük ya da küçükbaş hayvanlar… Henüz kaç hayvanın telef olduğu net olarak bilinmiyor ama küle dönen topraklarda sayılarının az olmadığı söylenebilir.

Yanıp küle dönen evlerinde feci şekilde can veren yaşlı çift ve yangını söndürmek için yapılan çalışmalara gönüllü olarak katılan ve dumanlardan zehirlenerek hayatını kaybeden 25 yaşındaki gencimize Rabbimizden rahmetler niyaz ediyor, çektikleri acıların onlara şehadet mertebesi olarak mükafata dönüşmesini diliyoruz. Çünkü "yangında ölerek hayatını kaybetmek" de, Peygamberimizin (sav) ifade buyurduğu üzere şehitliğin kısımlarından biridir…

Ülke olarak çok değerli ve özellikli ormanlara sahibiz. Allah Teâlâ'nın bahş ettiği, dört mevsim ve yedi iklimin yaşandığı, yaz aylarında bile serin yaylaları olan dağlara; çağıl çağıl akıp duran nehirlere, kokusuyla, manzarasıyla, havası ve bitki örtüsüyle insanı mest eden ormanlara sahibiz…

Ancak doğrusunu söylemek gerekirse bu değerli nimetin kadrini ve kıymetini bilme noktasında bilgili ve başarılı bireyler olduğumuzu; hassasiyet ve dikkat sahibi bir toplum oluşturduğumuzu ifade edemiyoruz.

Dün sabahtan beri ülkemizin farklı bölgelerinde toplam 21 yerde başlayan yangınların kaçta kaçının sabotaj ve kundaklamadan dolayı; kaçta kaçının kazârâ ya da başka sebeplerden çıktığını bilmiyoruz. Ama hepsini büyüten ve devasa boyutlara ulaştıran rüzgar faktörünün varlığını ve bu felaketi ne denli olumsuz yönde etkileyici olduğunu üzülerek görüyor, yangın haberlerini içimiz yanarak izliyoruz.

Ülkemizin değerli varlıklarından biri olan ormanlarımızın, suikastlere kurban edilerek ateşe verilmesi milletimizi gam ve kederlere salmak amacıyla düşmanlarımızın zaman zaman başvurduğu şeytanca işlerden biri… "Şeytanca" diyoruz çünkü ateşten yaratılmış şeytanın, insanoğlunu kandırarak ve aldatarak karşısındakine zarar vermek için başvurmasını telkin edip fısıldadığı hususlardan biri de ateştir, "yakmak"tır. Aslında bir canlıyı ateşler içine atmak, yangınlar içinde yakmak, özünde insanlık fıtratını taşıyan bir kişi için asla kabul edebileceği bir şey değildir. Bu ancak şeytanın, ruhunu ele geçirdiği "insan" kılıklı mahluklara, zevk duyarak işlettiği, onların da canice bir zevk duyarak işledikleri "şeytanca" bir iştir, yoksa insan denilen varlığın böyle bir kötülükle işi olamaz!..

Bugünkü yazımızda, biraz önce değindiğimiz bir husus üzerinde yoğunlaşarak ilerlemek istiyoruz. Sahip olduğumuz değerli varlıklarımız olan ormanlarımızın kadrini ve kıymetini bilme; ve ateşin bizim için ne denli bir felaket unsuru olduğuna farklı noktalardan bakmak suretiyle dikkat çekmek ve bir farkındalık oluşturmak amacındayız.

PEYGAMBERİMİZİN "DÜŞMAN" OLARAK NİTELEDİĞİ ŞEY: ATEŞ!..

Kur'an-ı Kerim, "Şüpheniz olmasın, şeytan, insan için apaçık bir düşmandır." Hükmünü verir birkaç ayetinde… (Bkz. Yusuf, 5; İsrâ, 53) Resul-i Ekrem (sav) de bir hadisinde "Gerçekten bu ateş sizin düşmanınızdır; uyumak istediğiniz zaman onu söndürünüz!" (Buhârî, İsti'zân 49; Müslim, Eşribe 101. Ayrıca bk. İbni Mâce, Edeb 46) ifadesiyle uyarıda bulunmaktadır. Aslında ısı ve ışık kaynağımız olan ateşin, aynı zamanda insanı, eşyasını ve çevresini yakan bir potansiyel taşıdığı için Peygamberimizin uyardığı ve dikkatimizi çektiği bir unsur olması hasebiyle "düşman" olarak nitelemesi üzerinde hassas bir şekilde düşünmeliyiz. Zira düşman, insanın kötülüğünü isteyendir. Düşman, insan için kötü hisler besleyendir. Düşman, insanın canına bile kastedendir… O halde bu düşmanın farkında olmak, onun şerrinden emin olmanın yollarını aramak, çarelerine başvurmaktır.

Geçmiş yıllarda hafta sonu tatillerinde piknikçilerin yaktıkları ateşleri söndürmemesi sebebiyle nice yangınlarda nice hektarlık ormanlık alanlarımızı kaybettik… Dünkü yangınlardan birinin, kitaplarını yakan iki çocuğun, kontrollerinden çıkan ateşi söndüremedikleri için yangına sebebiyet verdiklerini öğrendik… Anlaşılan, ateşin yakıcılığı, tahrip gücünün büyüklüğü ve verebileceği zararın boyutları konusunda yeni nesillere eğitim-öğretim verme hususunda henüz epeyce gerilerdeyiz…

Dahili ve harici düşmanlarımızın gözlerini diktiği ülkemizin refah seviyesinin yükselmesi, ilerlemesi, muazzam ve muhteşem işlere imza atması, birilerini rahatsız ettiği bir gerçek… Şeytanın oyuncağı bu şer güçlerin ülkemizin ormanlarını yakmak için sabotaj ve kundaklamalara başvurmayı düşünmesi de uzak bir ihtimal değildir. Dikkatle araştırılmakta olan bu konu yanında özellikle ateşin insanoğluna düşmanlığını anlatma, bilgilendirme ve bilinç oluşturma hususunda, üzerinde çok daha hassasiyetle durulması gerektiği bir kez daha ortaya çıkmıştır.

Evet, ateş hiç şüphesiz bizim düşmanımızdır. Onu tanımak ve zararından emin olmak için de insanları eğitmek ve bilinçlendirmek hem devlete hem de millete düşüyor.

Yüce Mevlâ'dan, hayvanlara, bitkilere kucak açan, yuva olan ormanlarımızı, tüm değerli varlıklarımızı, milletimizi ve ülkemizi her türlü suikastlerden, sabotajlardan, yer ve gök âfetlerinden muhafaza etmesi niyazıyla…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN