Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Temmuz 19, 2021
Tekbirlerle başlar Arefe Günümüz…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Yeni bir Kurban Bayramı'nın arefesindeyiz hamd olsun…

Bugün iki mukaddes bayramımızın biri olan Kurban Bayramı'na bizi ulaştıracak olan bir gün… Dilimize, kimilerinin hatalı bir imla ve telaffuzla "arife" olarak yazıp okudukları "arefe" kelimesi aslında Arafat kelimesinin diğer adıdır. Öte yandan doğrudan Kurban Bayramı'nı ilgilendiren bu kelime, aynı zamanda Ramazan Bayramı'nın öncesindeki gün için de kullanıldığı gibi her önemli işin öncesindeki zaman dilimini de ifade eden bir anlam genişliğine sahip olmuş, zaman içinde… Arefe'nin böyle bir anlam genişliğine sahip oluşu, dinin kültürü oluşturan unsurlar içinde ne denli önemli bir yer tuttuğuna da güzel ve manidar bir örnek sayılabilir….

Kurban Bayramı'na has olmak üzere farz namazlardan sonra okunması "vâcib" olan tekbirler ile bayram günlerinin manevi ikliminde yaşanacak dinî tecrübede bir yoğunluk artışı olduğu düşünülebilir. Çünkü bugünler aynı zamanda "Hac Günleri" olarak da bilinen Zilhicce'nin ilk günleri… Önceki yazılarımızda değindiğimiz gibi her biri değerli 10 gecenin, her biri kıymetli 9 günün içinde bulunduğu günler… Artık manevi bakımdan muhteşem ve muazzam olarak nitelenebilecek bir günün sabahını yaşadığımız bugün, bizden günün ilk namazıyla beraber okuyacağımız tekbirlerle bir farkındalık oluşturmamız istenen bir gün… Şimdi geliniz bu tekbirlere niçin "Teşrîk Tekbirleri" denildiğini ve bayram günleri süresince 23 vakit mutlaka farz namazların ardından okumamız gereken bu tekbirlerin ne anlama geldiği ve hangi olayla bağlantısının bulunduğu üzerinde duralım…

TEŞRÎK NE DEMEKTİR? VE NİÇİN TEŞRÎK TEKBİRLERİ DENİLMİŞTİR?

Sözlüklere bakıldığında, kelimenin kökeninde "şark" harflerinin bulunmasından yola çıkılarak anlamlarından birinin "doğuya doğru gitmek" olduğunu öğrendiğimiz "teşrîk" kelimesi, Arap kültüründe kadim bir gelenek olan "eti parçalayıp kayalar üzerine sererek güneşte kurutmak" anlamına da gelmektedir. Kurban Bayramı günleriyle alakası olması hasebiyle ve bu günlerin de aynı zamanda hac ibadetinin ifa edildiği günlere rastlaması, okunan tekbirlerin "Teşrîk tekbirleri" olarak anılmasına sebep teşkil etmiştir denilebilir.

Hz. İbrahim ve ailesinden itibaren gelen kadim gelenek, Kur'ân-ı Kerîm'de geçmemesine rağmen teşrîk kelimesinin dinî kültüre yerleştiğini göstermektedir. Kur'an-ı Kerim'de yer alan, bayram öncesi ve bayram günlerinde Allah'ı zikretmenin gerektiğini ifade eden şu ayetler müminlere hitap etmektedir:

"…Arafat'tan dalga dalga indiğinizde Meş'ar-i Haram'da Allah'ı zikredin; O'nu, size gösterdiği şekilde zikredin…" (Bakara, 198)

"İnsanlara hac ibadetini duyur; gerek yaya olarak gerekse yorgun argın develer üzerinde uzak yollardan gelerek sana ulaşsınlar. Böylece kendileri için faydalı olan şeyleri açık seçik görsünler ve Allah'ın onlara rızık olarak verdiği, belirlenen günlerde kesecekleri kurbanlık hayvanlar üzerine O'nun adını ansınlar…" (Hac, 27-28)

"Belirlenmiş günlerde Allah'ı zikredin…" (Bakara, 203) ayetinde ise doğrudan Teşrîk tekbirlerinin kast edildiğini ifade eden İslam âlimleri, bu tekbirlerle "Duyûfu'r-Rahmân" yani Allah Teâlâ'nın davetli misafirleri olan hacıların, Kâbe'de, Arafat Vadisi'nde, Mina'da ve Müzdelife'de, misafiri oldukları Yüce Mevlâ'nın ismini tekbirlerle yücelttiklerini, bu zikirlerle aynı zaman müminlerin temsilcisi olan bu kişilerin seslerinin göklere yükseldiğinde hemfikirdiler. İslam âlimlerinin bu düşüncelerinde "Kur'an Tercüman"ı olarak vasıflandırılan ve Peygamberimizin hem duasına hem de küçük yaştan itibaren öğrencisi olmaya mazhar olan amcası Hz. Abbas'ın oğlu Abdullah İbn Abbas'ın görüşleri rol oynamıştır denilebilir. Zira İbn Abbas (r.anhüma) biraz önce aktardığımız, "Allah'ı sayılı günlerde zikredin" âyetinde geçen "sayılı günler" ifadesini Teşrîk günleri; "Bilinen günlerde Allah'ın ismini zikretsinler" âyetinde geçen "bilinen günler" ifadesini ise Zilhicce'nin ilk on günü olarak kabul etmektedir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz (sav) de Zilhicce ayının ilk on gününde yapılacak ibadetlerin faziletçe çok üstün olduğunu, Teşrîk günleri adı verilen bayram öncesi ve bayram günlerinin ise hem Allah'ı zikir günleri hem de müminlerin sevinç içinde bulunacakları yeme-içme günleri olduğunu ifade buyurmuştur. Kendisi de bizzat Teşrîk tekbirlerini okuyarak ashabına ve ümmetine örnek olan Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz, bu günlerde hem tekbirleri hem kelime-i tevhidi hem de Allah'a hamd ifadesi olan zikir ve tesbihatın arttırılmasını tavsiye etmiştir…

TEKBİR HANGİ OLAYDAN HATIRADIR BİZLERE?

Kaynaklarımızda Abdullah ibn Abbas'ın (r.anhüma) Peygamberimizden (sav) edindiği bilgilerle aktardığı şu olay, bu sabahtan itibaren okumaya başladığımız, gerek kurbanlarımızı keserken gerekse bayram günleri süresince de okuyacağımız tekbirlerin şöyle bir hatırasının olduğunu ortaya koymaktadır:

Baba oğul, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail, teslimiyet duyguları içinde rüyada görülen olayın gereğini yerine getirecekleri anda Hz. Cebrail, yanında iri bir koçla ve büyük bir hızla semadan yeryüzüne inerken adeta Hz. İbrahim'i uyarmak istercesine sesi yeryüzünde yankılanmaktaydı: "Allahü Ekber! Allahü Ekber!"

Başını semaya kaldırdığında Cebrail'in indiğine şahit olan Hz. İbrahim, sınavlarının bittiğini anlamıştı. O da, "Lâ ilâhe illallahu vallahü Ekber" diyerek mukabelede bulundu…

Son olarak canını fedâ etmeye hazır olan Hz. İsmail, semada başlayan bu zikri yeryüzünde tamamladı: "Allahü Ekber ve lillâhil Hamd"

İşte okuduğumuz tekbirlerin böyle bir hatırası vardır; ve tekbirler, bu hatıra düşünülerek okunduğunda ruh dünyamızda ve benliğimizde teslimiyet duygusunun yerleşmesine ve kök salmasına yardımcı olacaktır diyebiliriz.

Günlerin en faziletlisi ve Allah Teâlâ'nın kullarını en çok affettiği bu gününüz size de mübarek olsun… Amelleriniz makbul ve dualarınız müstecâb olsun efendim… Hepinizin bayramını gönülden tebrik ediyorum… Sağlık ve afiyetle nice bayramlara…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN