Arama

İsmail Güleç
Şubat 3, 2024
Okyanusların taşmasına izin vermeyeceğiz

Eskiler,

Mevtin elinden ne civân-ı kavî kurtulur ne pîr-i zebûn
İnna lillahi ve inna ileyhi râciûn

Derlerdi. Kelimenin her iki manasıyla bir pîrimizi, bir büyük dava insanımızı kaybettik. Rıhlet kösü bu defa Alev Alatlı için çaldı ve o da ömür kafilesini toplayıp bir vatanından diğerine göçtü. Allah rıhletini âsân eylesin.

Alev Alatlı ismini ilk defa öğrencilik yıllarımda duymuştum. Onunla ilk tanışmam "Orda Kimse Var mı?" üst başlığı altında yayınladığı dört kitapla olmuştu. Son okuduğum kitapları ise Nasihatnâme adı altında yayınlananlar idi. Bunlar, bize endoktrine edilen Batı hayranlığının tesirini gidermek için Batı'nın ve kapitalizmin gerçek yüzünü anlatmaya hatta öğretmeye çalışan eserlerdi. O eserlerinde, önce Türkiye'yi gündemimize almaya ve meselemiz yapmaya çalıştı. Sonra da bizi o meselenin bir tarafından tutmaya ikna etmek için uğraştı. Başarılı oldu da.

Bunların yanında söz etmeden geçemeyeceğim onun milli konulardaki hassasiyetini gösteren bir romanı daha var. Yaseminler Tüter mi Hâlâ. Kıbrıs meselesini Eleni/Naciye üzerinden bize öğreten, insanlık hallerini en saf ve trajik taraflarıyla bize anlatan bu kitap aynı zamanda vakanüvis başlıkları altında verdiği bilgilerle bize Kıbrıs'ı da tanıtır. Arif Nihat Asya'nın Kıbrıs Rubaileri ile birlikte Kıbrıs hakkında yazılmış kitaplar arasında beni en çok etkileyen iki eserden biri olduğunu söylemeliyim.

Onun hassas olduğu konulardan biri de Filistin idi. Onca işinin arasında kendine görev edinerek maddi hiçbir karşılık beklemeden Edward Said'den yaptığı tercümeler ve konuşmalarında yaptığı vurguları unutmak mümkün değil. Filistinli annelerin neden altı çocuk yapmak zorunda kaldıklarını ondan öğrendik.

Masama en yakın rafta duran Alev Alatlı'nın hazırladığı iki eser daha var. Batı'ya Yön Veren Metinler ile Bize Yön Veren Metinler. Bırakın ulaşmadaki zorluğu varlığından bile haberdar olmadığımız birçok metinden bizi haberdar eden bu kitaplar büyük bir boşluğu doldurdu. Sosyal bilimlerle uğraşanlar için paha biçilmez bir kaynak mesabesindeki bu eserler tek başına bir okul, bir üniversite.

Onun ardında bıraktığı şeyler sadece kitapları değildi. Anadolu'nun bağrında iddiasını gerçekleştireceğine inandığı bir üniversiteyi de milletimize bıraktı. Üniversite kurmak isteyen vakıf sahipleri, büyük şehirlerde kurmak için can atarken o, istediği yerde kurmak imkânı olduğu halde Nevşehir'i tercih etmesi onun yıllardan beri peşinde koştuğu ülküsünü gerçekleştirmek için attığı adımlardan biri idi.

Onun ardında bıraktığı güzel şeylerden biri de konuşmalarından ve kitaplarından yapılan alıntılardır. Paçozlaşma onun kavramlaştırdığı kelimelerden ilk aklıma geleni. "Her yasal olan helal değildir." sözünü bilmeyenimiz yoktur. "Teknoloji kitlelerin afyonudur." Bir diğer çok önemli bir hakikate işaret eden sözü. Helalleşmenin mahkemede dava kazanmaktan daha önemli olduğunu bize hatırlatan da o idi.

Alev Alatlı Rumeli çocuğu olmasına sıkça vurgu yapardı. Vatanın ne olduğunu en iyi vatanından ayrılmak zorunda kalanlar bilir. Özellikle Osmanlı-Rus savaşından sonra Rumeli'nden çekilmek zorunda kalan milyonlarca Türk ve Müslümanın yaşadıklarını bilmeden onun bu sözünü anlamak zor. Bugünün sıradan insanı için tatilde gidilecek mekanlardan biri olan Rumeli onun gözünde Türkün vatanı idi ve bu gerçek bize unutturulmuştu. Osmanlı mülkünün iki ayağı vardı. Rumeli bizim koparılan ayağımızdı ve bu ayağın acısını hiçbir zaman unutmadı ve unutturmadı.

İktisat sosyal bilimlerin atasıdır ve ilkidir. Doğa bilimlerinin metodunun sosyal bilimlerde uygulandığı ilk alandır. Akılcıdır ve metodiktir. Dolayısıyla metafizik ve maneviyatla pek işi olmaz. Alev Alatlı iktisat eğitimi almasına rağmen akılcılık hastalığına tutulmadı, kapitali değil vicdanı önceledi. Kapitalizmin ve Batı'nın ciğerini en iyi bilenlerdi ve Batı karşısında en ufak bir komplekse kapılmadı. O Batı'da okuyup ruhunu satanlardan olmadığı gibi son nefesini verene kadar bu ülkenin çocuklarının ruhlarını Batı'ya satmaması için mücadele etti.

Hakiki bir vicdan ve cevval bir zekayı güçlü bir eğitim ile besleyen Alev Alatlı gerçek bir mütefekkir idi. Aydın olmanın Türk örfünü ve töresini aşağılamakla aynı anlama geldiği bir ortamda töreyi ve örfü yüceltti. Türklüğü ve Müslümanlığı iftihar vesilesi kıldı. Öyle ki "Türkiye olmasa dünya eksilirdi." diyerek Türkiye'nin önemini bilmeyenlere öğretti, unutanlara hatırlattı. Ona göre Türkiye devamlı sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısıdır. Biz onun tavsiyesine uyup çiçeğe duran ve meyve veren sürgünlerine bakacağız. Kuruyan sürgünlerine takılıp kalmayacağız.

Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye'nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar. Mademki son temsilcileriyiz Gezegen'in iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek "gerçek", soğuyan Güneş'in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı.

Alev Alatlı bu ülkede hâl-i hayatında iyi anıldı ve çok işe yaradı. Vefatından sonra da iyi anılmaya ve işe yaramaya devam edeceğine kuşkumuz yok. Biz de Türkiye gemisini güneş soğuyana kadar yüzdürmeye devam edeceğiz.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN