Arama

Ekrem Demirli
Aralık 13, 2022
Leyleğin ömrü neyle geçer?

'Leyleğin ömrü lak lak ile geçer.'

Sınırlı ömrü gerçekleşmeyecek hayallerin peşinde tüketen, iş yapmaktan ziyade konuşmakla vakti geçiren insanları uyarmak sadedinde böyle denilir. İnsanın öteki canlıları kendi hayatının uzanımı haline getirmesi türsel narsizmin bir neticesidir. Sanki bütün canlılar, insan hayatının bir yönüne dikkat çekmek üzere yaratılmış, her varlık anlamını beşer dilinde bir deyim olarak kalmak üzere var edilmiştir gibi gelir insana.

Hadiselere ve nesnelere bakarken belirleyici olan şey, insanın zihni ve ahlaki halidir. Sufilerin bir şeyi 'kendin ile bilmek' veya kendine göre bilmek diye eleştirdiği öğrenme derecesi budur. İnsan bilme sürecinde merkeze kendisini ve değerlerini aldıkça nesnelere yönelmez, onları tam olarak idrak edebilecek şekilde bir tecerrüde imkân vermez. Bilgide yöntemin amacı kendine göre veya kendin ile bilmek derecesinden çıkarak hakikati bir şeyin kendisine göre bilmek derecesine ulaşmayı temindir. Öğrenmek süreci insanın zan ve iddialarından uzaklaşma süreci demektir. Biz hadiseleri ve nesneleri görmek yerine, bizde yerleşik imajlara yenilerini ekler, daha çok aradaki 'andırma' ilişkisiyle yeniyi ötekine mülhak kılarız. Zihin için yeni olan yoktur; yeni, bir öncekini hatırlatan ve onun benzeridir. Bilginin-öğrenmenin hatırlama olmasının eleştirilebilecek kısmı hafızada sabit imaj ile yeni arasındaki bu çelişkide hafızanın baskın geldiği yöndür.

Vakıanın böyle olması nesnel bilgi ve öğrenmenin imkansızlığını göstermez, sadece nesnelliğe ulaşabilmek için insanın bireysel ve toplumsal koşullanmalardan uzaklaşması gereğini beyan eder. Bununla beraber öğrenme sürecinde insanın tecrübesini merkeze alması düşüncenin sahici yönelime kavuşmasının ön şartı sayılabilir. Ancak insan durumunu bir çerçeve olarak değil tadil edilmesi gereken nokta olarak görmekle sahiciliği yaklaşır.

İşte bakış açısı tadil edilmiş bir zihin sahibi olarak Mevlana 'leyleğin ömrü lak, lak' ile geçer der. Onun kastettiği ise deyimde zikredilenin tam aksine leke'l-mülk yani 'mülk ve iktidar senindir' olacaktır. Leylek gökyüzünde uçarken sürekli bunu tekrarlar, sürekli bu kelimeyi ilan ederek kelime-i tevhidin anlamını hatırlatır. 'Allah'tan başka ilah yoktur' ifadesindeki 'ilah' kelimesi tasavvuf geleneğinde esma-i hüsna (bütün ilahi isimler) ile yer değiştirebilecek şekilde yoruma açık bir kelime kabul edilir. Bu itibarla kelimenin anlamlarından birisi de Malik yani mülkün sahibidir. Kelime-i tevhidi söyleyen bir mümin, mülkün sahibi Allah'tır diyerek yeryüzündeki her çeşit iktidarı ve gücü sahibine irca ettiğini bilir. Mevlana leyleklerin bu tespihi dile getirdiğini söylerken hadiselere ve nesnelere bakarken koşullanmalarından arınmış ideal bir zihni bize hatırlatır. Leylek aynı leylektir fakat bakan zihin değişmiştir. Mevlana başka bir kuştan söz ederken o da 'ku, ku' yani 'sevgili nerede?' diye öter der. Mevlana'nın bu yorumları Yunus'un şiirinde dile getirilen çiçeklerle ve ağaçlarla konuşmak, dağlarla zikretmek anlayışının benzeridir.

Mevlana'nın bu yaklaşımı yorum geleneğinde 'çağrışım yorumu' olarak kabul edilen işari yorumun bir tarzı kabul edilebilir. Bu itibarla erken dönemden itibaren sufilerin dini metinlere getirdikleri yorumlar çağrışım yani işaret tabiriyle anılmıştır. Kast edilen şey açıktır: Metinde böyle bir anlama varabilmemizi mümkün kılabilecek veya bunu meşru gösterecek bir karine veya neden yoktur lakin sufi muhayyilesinin etkisiyle aradaki ilişkiyi kurmuş, metin yoluyla zihnindeki başka bir anlamı hatırlamıştır. Genellikle de bu hatırlama sürecinde gerçekten koparak daha öznel olana yönelmiştir. İşari yorumun anlamı budur, eleştirisi de buradan hareketle yapılır. İbnü'l-Arabi metafiziğinin gelişmesiyle birlikte çağrışım sayılan yorumlarda yeni bir yaklaşım ortaya çıkmış, bu tarz yorumlar hakiki yorum sayılmış, metinde yer alan söz, zihindeki bilgi veya başka bilgilerce yönlendirilerek metin yeni bir istikamette okunmuştur. Biz buna yorumun metafizik arka planı diye bir tabirle açıklamıştık. Mevlana'nın leylekler hakkındaki sözlerine buradan hareketle bakabiliriz: Vakıa insan tecrübesi için kuşların ne konuştuğunu hatta bir şey söyleyip söylemediklerini tespit etmek mümkün değildir. Biz kuşlara kendi dünyamızdan hareketle bir şey yakıştırır, onun sözlerini bizdekine göre yorumlar, kuşlar ile kendi hayatımızı yeniden hatırlarız. Binaenaleyh leyleğin ömrünün lak lak ile geçtiğini söylemek onlar hakkında bir konuşma olmadığı gibi Mevlana'nın leyleğin ömrü lak lak (mülk senindir) ile geçer sözü de leylek hakkında bir konuşma değildir. Her ikisi de insanın evreni ve hadiseleri yorumlarken bulunduğu zihinsel ve ahlaki seviye hakkında bir değerlendirmedir: birisi sıradan bir insan tecrübesindeki durumu, öteki ise alışkanlıklarından arınmış bir aklın halini anlatır delildir. Lakin Mevlana'nın sözlerini -eğer kabul edeceksek- başka delillerle, en azından dince meşru sayılan delillerle gerçeğe yakın bir açıklama olarak kabul etme imkanına sahibiz.

Doğadaki bütün varlıkların eylemlerinin ibadet ve tespih istikametinde okunması birçok ayet-i kerime ve hadislerde dile getirilen bir husustur. Allah 'Her şey Hakkın hamdini tespih eder' derken hadisler de bu ayetleri bizzat Peygamber'in tecrübesine atıfla tefsir eder. Kur'an-ı Kerim'de birçok ayet-i kerime hayvanları konuşturur, dağlardan, göklerden erlerden ve bütün yaratılmışlardan bilinçli varlıklar gibi söz eder. Bütün bunlar, Mevlana'nın leyleğe bakışının en azından dince geçerli yorumunu bize verir.

Bu nedenle leyleğin ömrü 'seni tespih ile geçer' sözünde yeni bir şey yoktur. Mevlana'nın sözünde yeni olan ise alışkanlık ve koşullanmalarından arınarak evrene saf bir akıl ile bakabilecek bir seviyeye terakkidir.

Ekrem Demirli

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN