Dünyadaki bütün anneler, hikayeleri yazılacak, şiirlere, şarkılara konu olacak kadınlardır. Kaç yaşında olursak olalım her anımızda yanımızda onlar vardır. Çünkü anne demek; emek, özveri, sevgi demektir. Edebiyatın ünlü yazarları anneler için öyküler yazdı; ünlü şairler şiirler kaleme aldı. Biz de bu anlamlı günü kâğıda dökülmüş satırlardan seçtiğimiz öykü ve şiirlerle kutluyoruz. Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar günü kutlanılan "Anneler Günü"nün tarihi, çok önceki dönemlere dayanmaktadır. Anneler Günü kavramı, yakın çağımızda ABD'de yaşayan Anna Jarvis'in kaybettiği kendi annesi için 1908 yılında başlattığı anma günü ile başlamıştır. Jarvis'in bu fikri, 1914 yılında Amerika çapında bir gelenek haline gelmiştir. Resmi bir gün olarak kabul edildiği tarih ise 8 Mayıs 1914'tür. Her yıl Mayıs'ın ikinci Pazar günü 'Anneler Günü' olarak resmen ilan edilmiştir. Ülkemizde de 1955 yılından itibaren her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar günü "Anneler Günü" olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Ahmet Rasim, Ana Özlemi
Yatılı okulda okuyan bir çocuğunun yaşadıklarını anlatan Ahmet Rasim'in "Ana Özlemi" adlı öyküsünde ki, şu duygusal ifadeler dikkat çekiyor: "Ana!...Bu his pek yırtıcı, pek vahşi. Beni eziyor. Beni sevindiriyor. Fakat yanımda değil. Okuduğum kitapta ana kelimesini görür görmez titrer, derhal yanımdaki çocukla ana hakkında söze başlardım. O da benim gibi, o da anasını seviyor. Görmek, boynuna sarılmak, ağlayarak öpmek, başını göğsüne dayayarak onu gücendirmek istiyor. Ah! Bilseniz bu ortak sevgine kadar dokunaklıdır..."
Halikarnas Balıkçısı olarak bilinen Cevat Şakir Kabaağaçlı, 17 Nisan 1890 yılında Girit'te doğar. Babası Osmanlı komutanlarından ve tarih yazarlarındandır. Cevat Şakir, babasının görevi nedeniyle beş yaşına kadar Atina'da yaşar. Bu yıllarda resim yeteneğiyle dikkat çeken Şakir, bir yandan özel dersler alırken bir yandan Büyükada Mahalle Mektebi'nde okudu. Ailesinin isteği üzerine İngiltere'de üniversiteye gitti. Tarih bölümünü bitirdi. Türkiye'ye döndüğünde dergilerde yazar, karikatür ve kapak resimler çizdi. Bir yazısı nedeniyle Bodrum'a sürüldü. Bodrum'un Karia çağındaki adından esinlenerek Halikarnas Balıkçısı takma adını kullandı. 13 Ekim 1973'te vefat etti.
Eserlerinde denizin içi ve dışına ait her şeyi, ömrünü verdiği Bodrum'u Ege Denizi'nin efsanelerini konu alan Cevat Şakir, anlattıklarını bir gözlemci gibi değil olayları bizzat yaşayan bir insan duyarlılığıyla kaleme aldı. Yazarın Merhaba Akdeniz kitabında Yol Ver Deniz! Bir Ana Taşıyoruz" fırtınalı denizde, doğaya meydan okuyan gemicilerin teknesinde, bir annenin zorlu şartlarda evladını kucağına alışının öyküsüdür.
"Fatma beş-altı gündür doğum sancısıyla kıvranıyordu. Ama çocuğu bir türlü doğuramıyordu. Doktorun doğumu gerçekleştirecek malzemeleri de yoktu. Doktor, "Kadını acele kayığa bindirip Rodos'a götürmezseniz, kandı da çocuk da mutlaka ölür." dedi. Fatma'nın hısım akraba ve konu komşusu, o küçücük kentin liman kıyısına sıralanan gemici kahvelerine koştular."
"…Fatma'yı sedyeyle gemiye taşıdılar. Kayığın ambarına koydular. Fırtınaya rağmen geminin bütün yelkenlerini açacaklardı. Çünkü kadını ölmeden yetiştirmek gerekti. Yelkenleri issa ederken yirmi gemici hep bir ağızdan "Savulun dalgalar, engine gidiyoruz… Yol ver deniz biz denizciler geliyor." şarkısını tutturdular. Tam pupa gidecekti. Ön ve arka direklerin büyük randa yelkenlilerinin birini sancak, ötekisini iskele tarafına ayı kulağı açtılar. Bu iki yelkenden başka bez namına kayığın ne kadar kanadı varsa hepsini üst üste gerdiler."
"… Ambarda Fatma'nın 'Dur yavrucuğum, sus yavrucuğum diyen sesine bir dakika önce doğurmuş olduğu insan yavrusunun ağlayışı karışıyordu. Bozulan hortumun göklerden inen sularına, bulut aralığından çakan güneş ışığının yedi rengini salındırıyordu. Yol Ver Deniz! Gemici, gemici geliyor!' türküsü yeni doğan insanoğluna hale mi olmuştu acaba?"
Adalet Ağaoğlu, 13 Ekim 1929 tarihinde Ankara, Nallıhan'da doğdu. Ankara Üniversitesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünde okudu. Açılan bir sınavla Ankara Radyosu'na giren Ağaoğlu, TRT'de çeşitli görevlerde bulundu. İlk romanının yayınlandığı 1973 yılına kadar sadece tiyatro yazarlığıyla ilgilendi. Şiir ve Sinek öyküsündeki anlatım biçimi ise genellikle karşılıklı konuşma ve iç konuşmadır. Öyküdeki anne ve kız karakterleri birbirleriyle konuşmaktadır. Aynı zamanda iki karakterinde kendi içlerinde yoğun konuşmaları vardır.
Adalet Ağaoğlu, öyküde ev kadını bir annenin evine ve kızına bağımlı kapalı dünyasıyla, başka bir şehirde üniversitede okuyan, edebiyata ve gezmeye meraklı kızının dışa açık dünyası arasındaki uçurumun nasıl büyüdüğünü ironik bir dille anlatılıyor. Okul tatilinde annesini ziyarete gelen kız, annesi için yazdığı şiiri ona okuyacak zaman bulmaya çabalarken, annenin şiirden çok eve giren sinekle ilgilenmesi, kızın dayanma sınırını zorlayarak tatilini yarıda kesmesine ve evden ayrılmasına neden oluyor.