Arama

Mümin Suresi'nden günümüze mesajlar

Mü'min suresi, Cenab-ı Hakk'ı bize tanıtarak başlar. Nasıl affettiğini, rızık verdiğini, yarattığını, hesap soracağını, ödül ve ceza yeri hazırladığını öğreniriz. Çünkü biliyoruz ki Rabbimizi tanımak bize güç verir, yolumuzu aydınlatır, birtakım hesaplardan kurtarır. "Şu andaki davranışlarımı ahiretteki sonuçlarına göre seçmeliyim" bilincini kazandırır. Bu minvalde Mü'min suresi, bugüne öyle güzel mesajlar verir ki, evvelimizin, ahirimizin neye dayanması gerektiğini biliriz. Bizleri bu konuda bilinçlendiren Fatma Bayram hocamızın, Mümin Suresi'nden günümüze verilen mesajlar konuşmasını sizler için derledik.

Her birinizin, "keşke bir işe yarasa da bir işin ucundan tutabilsek" dediğiniz günler yaşadığınızı yakından biliyorum; çünkü ben de öyleyim. Arkadaşlara, Mü'min suresini konuşmanın tam zamanı diye teklif ettim, çok uğraştılar, emek verdiler, yol kazalarına uğradılar, nihayet huzurunuzdayız. Diyanet Vakfı mütevellide ve yardımcıları olarak çalışan bütün arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Ayrıca yaklaşık 10 gündür burada hayır çarşısını, sabahtan akşama kadar tezgâhın başında durarak yürüten ve Türkiye'nin her tarafında okullarda, belediyelerde, vakıflarda, derneklerdebu faaliyetleri kuran kardeşlerimize,minnetlerimi arz ediyorum.

➡ Arkadaşlar, ben duygusal sözler söyleyemeyeceğim çünkü kalbimin o kısmını açtığım zaman konuşamayabilirim. Bu nedenle Rabbimizin kitabından bir şeyler öğretmeye, öğrenmeye çalışalım hep beraber. Allah Teâlâ muvaffak etsin inşallah.

➡ Konuşmamızın başlığını "Mü'min suresinden günümüze mesajlar" diye belirledik. Mü'min suresi, 85 ayet ve içerisinde bir bölüm Firavun ailesinden, mümin bir zatın Hz. Musa'yı (AS) müdafaa ederken, Firavun ile olan mücadelesini anlatıyor. O zatın hatırasına bu sureye, Mü'min Suresi yani "Allah'a (CC) inanan, onun gönderdiği peygambere inanan bir kulun suresi" denmiş; bir diğer ismi de Gafir suresi.

➡ Biz tefsir çalışması yapmayacağız. Sureyi sabah, tefsirinden okudum; notlarımı aldım, o notlardan kendimize birtakım mesajlar çıkarmaya çalışacağız. Fakat bütün o hikâyeyi anlamaya çalışmadan önce bir şeyi size hatırlatmak isterim arkadaşlar:

İslam ahlakçıları, insandaki duyguların ifrat ve tefrit hallerini rezilet ahlakı olarak kabul ederler, sadece itidal hallerini fazilet olarak kabul ederler. Bu açıdan baktığımızda, o mümin zatın duruşunu anlayabilmemiz için korkaklığın ve saldırganlığın rezilet -rezil bir ahlak yani- ahlakı olduğunu -biri ifrat biri tefrit- bunun mutedil halinin şecaat yani cesaret olduğunu, en başta zihinlerimize yerleştirelim.

Hepimizin korkuları var, belki de çok derin korkuları olan kardeşlerimizden biri de benim ve bununla hayatım boyunca mücadele ettim. Korkularımız geçmeyecek, hiçbiriyle konuşmak nasip olmadı ama tahmin ediyoruz ki Filistinliler de korkuyorlar; insan korkar; korkmak başka şey korkak olmak başka şey arkadaşlar. Korkmak insani bir duygu yani Allah (CC) bizi yaratırken varlığımızı sürdürebilmemiz için birtakım refleksler, temel duygular yerleştirmiş içimize, korku da bunlardan birisi… Ama ne zaman ki bu korku, atacağımız adımların önüne geçiyor, engelliyor, aşağıya ve geriye çekiyorsa; korkaklığa ve bir rezilete dönüşüyor.

Hiç korkusuz olmak ise; kahramanlığın bir şartı gibi geliyor kulağımıza. İnsanın bütün korkularını yenmesi ve artık gözünü budaktan sakınmaması aslında bir rezilet. Çünkü hiçbir şeyden korkmamak; haksızlık yapmaktan, birine zulmetmekten, Allah'ın (CC) azabından, Allah'ın (CC) hesabından korkmamak; insanı saldırgan, mütecaviz ve zalim kılıyor. Birebir ilişkilerimizden tutun da şu anda şahit olduğumuz soykırıma varıncaya kadar… Dolayısıyla bu ikisinin ortası şecaat yani cesaret; korkularımızın yanına ekleyeceğimiz güzel ahlakın önemli bir parçası. İşte bu mümin kul, cesur bir kul, birazdan onu göreceğiz.

Mü'min suresi, Cenab-ı Hakk'ı bize tanıtarak başlıyor. Burada 85 ayetin tefsirini yapmamız mümkün değil fakat ilk ayetlerde Rabbimizin hangi isimlerinden bahsedildiğine şöyle bir bakalım:

"Azîz" ismi,
➡ "Alîm" ismi,
➡ "Gâfirizzenb"oluşu (yani günahları affeden oluşu, bir adı da Gafir suresidir, surenin hemen başında Esma'ül Hüsna'dan bu isim geçtiği için)
"Kâbilittevb" oluşu (yani tevbeleri kabul edişi zikrediliyor)
"Şedîdilikâb"oluşu,(Allah'ın (CC) cezasının çok şiddetli oluşundan bahsediliyor)
"Zîttavl"(Rabbimiz kendisini tanımlarken böyle söylüyor, lütfu ve ihsanı çok bol, kudret sahibi anlamına geliyor)
"Lâ ilâhe illâ hu"(kendisinden başka hiçbir ilah olmayan) ve
"İleyhilmasîr"(dönüp geleceğimiz, huzuruna, varacağımız kudret ve ilah) olarak kendisini bize

  • 3
  • 16
"HAYATININ MİHVERİ YERİNDEN OYNAR"
HAYATININ MİHVERİ YERİNDEN OYNAR

İnsan; Rabbini tanımadığı, eksik ve yanlış tanıdığı, Rabbi hakkında yanlış kanaatlere vardığı zaman, hayatının mihveri yerinden oynar. Mesela tevekkül edemeyen, her daim panik, her şeyden kaygılı, korkak, adım atamayan, risk alamayan bir insanı düşünün. Çünkü; Allah Teala'nın (CC) Veliyy, Vekil, Kâdir, Muktedir gibi isimlerine güvenemediğiniz, onları içinize yerleştiremediğiniz zaman (tabi bunun da psikolojik temelleri var, hep de kendinizi suçlamayın,onları ancak profesyonel yardımlarla aşabiliriz) bütün hayatınızın mihveri oynar.

◾ Mesela Hıristiyanlar ve Yahudilerin bu saldırganlıklarının temelinde ne var diye merak ediyorsanız, bence (itikadi temellerinden birisi) kendilerinin seçkin olduğuna, Hıristiyan ve Yahudi olmakla zaten cennetlik olduklarına inanmaları var. Yahudilerde bunlara ilaveten, "tanrının seçkin kulu olmak" inancı var. Onlara göre bir başkası istese bile Yahudi olamaz (Hıristiyanlarda isteyen biri Hıristiyan olabilir, misyoner bir dindir Hıristiyanlık.) Yahudilikte o da yok arkadaşlar, sadece Yahudi bir anneden doğan Yahudi olabilir. Yahudi olmak demek seçilmiş olmak demektir. Yahudiler dışındaki diğer bütün insanlar, onlara hizmet etmek üzere, hayatını kolaylaştırmak üzere yaratılmışlardır. Onların malları, canları, kanları onlara helaldir. Yani günah işliyoruz, hak çiğniyoruz, insanların ülkelerini işgal ettikgibibir düşünceleri yok. Zihni anlamanız için söylüyorum. Tabi değiştirilmiş Yahudilikten bahsediyoruz, Allah'ın (CC) indirdiği din böyle değildi. Şimdi dinler tarihine de girmeyelim, merak edenler için hararetle tavsiye ettiğim bir kitap var;

Israel Shahak'ın "Yahudi Tarihi Yahudi Dini" kitabı.

◾ Bildiğim kadarıyla İsrail'e girmesi yasak olan bir Yahudi…Yasaklamışlar çünkü kendilerini apaçık bir şekilde ortaya koyduğu için.

Bu yüzden Allah Teala (CC); Elmalılı Hamdi Yazır merhumun da ifade ettiği gibi, Kur'an'da çok yoğun bir şekilde kendisini bize anlatır. Nasıl affettiğini, rızık verdiğini, yarattığını, hesap soracağını, ödüller hazırladığını, ceza yeri hazırladığını…

◾ Kur'an-ı Kerim baştan sona Allah'ı (CC) bize anlatır. Niye? Çünkü Rabbimizi doğru tanımazsak bizim hayatımızın mihveri kayar. Ya korkak bir ezik ya saldırgan bir zalim ya bencil bir narsist ya da o narsistlerin ezdiği zavallı insanlardan oluruz. Onların bile sonlarını anlatıyor, surenin içinde var. Birtakım insanların sultası altında ezilip, kendilerini çaresiz hisseden ve o üstün gördükleri kişilere çaresizce tâbi olan kişiler (kadınları çok ilgilendiriyor bu tanımlar); ben ne yapayım, mecburum, böyle bir düzen var, buna uymak zorundayım, diyor. Böyle birini düşünün yani uymuş kalabalığa. Bu kalabalığa uymak mazeret kabul edilecek mi? Edilmeyecek! Bilin!

Kur'an-ı Kerim'de defalarca anlatılıyor. Müstaz'aflar ve müstekbirlerin yani toplumları zorbalıkla yöneten kişilerle, o müstekbir, zorbalara kendini çaresiz hissettiği için uyan kalabalıkların, kıyamet günündeki konuşmalarının anlatıldığı yerler var; bunlardan bir tanesi de bu surede geçiyor.

◾ Onlar diyecekler ki;"biz dünyadayken size uyduk, hadi şimdi bizden bu azabı savın. Defedin bu azabı bizden. Onlarda diyecekler ki, biz de azabın içindeyiz nasıl def edeceğiz?" ya da "uymasaydınız bize" diyecekler. O müstaz'aflar bu sefer Cenabı Hakk'a yalvaracaklar,"Ya Rabbi bunları iki kat azap ver çünkü onlar yüzünden biz bu günahları işledik."Cenab-ı Hak diyecek ki:"Hepinize iki kat azap var. Çünkü siz de onlara uydunuz, uymasaydınız."

Şu an üzerimizdeki en büyük zorbaları söyleyeyim mi size arkadaşlar? Tepemize çıkardığımız çocuklarımız.Hepimizi şu anda çocuklar yönetiyor. Dünya tarihinin-kanaatimi söylüyorum tarihçi değilim-en şımarık en disiplinsiz en iradesi zayıf insan neslini yetiştiriyoruz.

Rabbini tanımak, insana güç verir. Rabbini tanımak, insanın yolunu aydınlatır, birtakım hesaplardan kurtarır, her şeyi adım adım hesaplamaktan kurtarır. Hak bellidir, batıl bellidir. Çok önemli bir şey arkadaşlar; mesela Kur'an'da bildirildiğine göre en akıllımız, bu dünya hayatını yarım gün kadar hatırlayacakmış, dirildiği zaman… Asıl hayat, ahiret hayatıdır diyor, Allah Teala…

"Ben şu andaki davranışlarımı ahiretteki sonuçlarına göre seçmeliyim" bilinci, insanın kafasını nasıl yapıyor biliyor musunuz? (Her konuda başaramadım ama başarabildiğim yerlerden biliyorum.) Işıl Işıl oluyor kafanızın içi… İnfak edeyim mi etmeyeyim mi? Böyle bir şey yok arkadaşlar. Verdiğin senin, harcadığın çöp. Çöpe dönüşüyor yediğin, içtiğin, giydiğin; ama verdiğin senin. Ahiret bilinci böyle bir şey. İşte bu sure ve Kur'an-ı Kerim, bütün bu ilkeleri bize çok kuvvetli bir şekilde anlatıyor. Böylece Kur'an bilgisi bizim hayatımızı aydınlatıyor.

  • 5
  • 16
"DEVAMLI MEAL, TEFSİR OKUMAMIZ LAZIM"
DEVAMLI MEAL, TEFSİR OKUMAMIZ LAZIM

◾ Dolayısıyla sizi de bu açıdan hayatınızı gözden geçirmeye, gündelik dilinizin bu kadar sekülerleşmiş olmasının doğal sonucu olarak çocuklarınızın dinden uzaklaştığını hatırlamaya, tefekkür etmeye davet ediyorum. Arkadaşlar, bizim bir dezavantajımız var. Kitabımızın dili bizim dilimiz değil. Türkçe konuşuyoruz, kitabımız Arapça ve bir Türk'ün yabancı dil öğrenmesi kolay değil. Bunun çeşitli sebepleri açıklanıyor, izah ediliyor. Fakat gayret etmemiz lazım. Eğer aslını öğrenemiyorsak çok sık devamlı bir şekilde meal, tefsir okumamız lazım.

◾ Arkadaşlar, spontane bir şekilde kitabı açarak değil; günlük konuşmalarınızın içinde bir tane ayet bir tane hadis hiç geçmiyorsa (böyle dersler hariç) bilin ki diliniz dünyevileşmiştir. Dil düşüncenin tarlasıdır. Bütün düşünceler, kullandığımız dil üzerinden gelişir. Düşüncelerimiz de duygularımızın tarlasıdır, yani kalbimizin. Hislerimiz, düşüncelerimizin etkisinde meydana gelir ve davranışlarımız da duygularımızın etkisiyle meydana gelir. Yani sadece dilinizi değiştirerek davranışlarınızı değiştirebilirsiniz. Sadece bir iki kelimeyi bir iki kavramı günlük dilin içine bilinçli bir şekilde sokun. Bakın göreceksiniz 1-2 ay sonra davranışlarınızda, ailenizde nasıl bir değişiklik meydana geliyor.

◾ Kur'an-ı Kerim, arkadaşlar bizim evvelimizin, ahirimizin neye dayanması gerektiğini anlatan, Rabbimizi bize tanıtan bir kitap. Kur'an-ı Kerim'de anlatıldığı gibi Rabbini tanıyan kişi için artık Rabbi en yakın kişidir, ona. Esma-ü Hüsna çalışmış biri olarak sebebini söyleyeyim;

  1. Başka hiç kimseyi bu kadar detaylı tanımanız mümkün değil.
  2. Diyelim, beni yirmi yıldır tanıyorsunuz. Çok da teşrik-i mesaimiz oldu; alışveriş, maddi, manevi… Artık emin oldunuz benden ahlakımdan, karakterimden. Peki, benim 5 yıl sonra da böyle olacağımı garanti edebilir misiniz? İnsanlar değişkendir, nankördür. O yüzden Peygamberimiz son nefesine kadar iman üzere kalabilmek, o ahlak üzere kalabilmek için dua etmiştir. Peygamberimizin çok yaptığı dualardan biridir.

"Ey kalpleri eviren çeviren Rabbim! Benim kalbimi senin dinin üzere sabit kıl!"

Ama Allah Teala değişmeyecek. Allah Teala yüzden fazla vasfıyla Kur'an-ı Kerim'de bize kendini, davranışlarını, fiillerini, bizi nasıl karşılayacağını anlatıyor ve bunlar hiç değişmeyecek. Yani Cenab-ı Hak şöyle demeyecek: "O zaman öyle demiştim ama şimdi değiştim." O yüzden, en güvenilir ilişkimiz Allah ile olan ilişkimizdir, en yakınımız bizim Rabbimizdir ve özgüven, cesaret, girişkenlik ne varsa bugün aranılan, onların hepsi Rabbimizin bize lütfudur. Rabbi ile kuvvetli bir ilişki kuranın ahlakı dönüşür, ahlakındaki zayıf noktalar kuvvetlenmeye başlar. Bunda ibadet ve zikrin de çok büyük etkisi vardır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN