Cennet Bahçesi’ndeki Osmanlı mührü
Mescid-i Nebevi'nin en önemli kısımlarından birisi de hiç şüphesiz dünyadaki cennet olan Ravza-i Mutahhara'dır. Allah Resulü (sav), birçok hadis kitabının bize aktardığı rivayet ile "evi ile minberi arasındaki kısmın cennet bahçelerinden bir bahçe" olduğunu söylemiş ve burada yapılan ibadetlerin müjdesini vermiştir. Peki, Hz. Muhammed'in Ravza-i Mutahhara'sında I. Ahmed tarafından yaptırılan bir kitabe olduğunu biliyor muydunuz? İşte, Cennet Bahçesi'ndeki Osmanlı mührü hakkında merak edilenler.
Resûl-i Ekrem ayrıca, Mescid-i Nebevî'de kılınan namazın Mescid-i Harâm hariç diğer yerlerde kılınan namazdan bin kat daha faziletli olduğunu haber vermiş (Buhârî, "Fażlü'ṣ-ṣalât fî Mescidi Mekke ve'l-Medîne", 1; Müslim, "Ḥac", 505-510), bu hadisler Resûlullah'ın mescidinin faziletine, onun içinde de Ravza-i Mutahhara'nın daha faziletli olduğuna delil sayılmıştır.
Ravza-i Mutahhara geniş anlamıyla, âlemlerin Efendisi Hz. Muhammed (s.a.s)'in medfün bulunduğu yer ve Mescid-i Nebi demek ise de, özel manasıyla Mescid-i Nebi'nin içinde Hz. Peygamber (s.a.s)'in kabr-i saadetleriyle minber-i şerif arasında kalan kısım demektir.
Bu alanın fazileti ile ilgili olarak Allah Resulu şöyle buyurur: "Evimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir" (Tecrid-i Sarih Tercümesi, IV, 268).
İmam Mâlik gibi bazı âlimler hadisi zâhirî mânasına göre yorumlamayı daha uygun görmüştür. Bazılarına göre ise yapılan ibadetler sebebiyle burası rahmetin inmesi, insana mutluluk vermesi açısından cennete benzer. Dolayısıyla Resûl-i Ekrem'in cennetin anaların ayakları altında, kılıçların gölgesinde bulunduğuna ve hasta ziyaret eden kimsenin cennet bahçelerinden bir bahçede olduğuna dair sözleri veya güzel geçen bir gün için, "Bugün cennet günlerinden biriydi" denilmesi gibi mecazi bir anlam ifade eder.
Ravza-i Mutahhara adı verilen alan içinde "Ebu Lübbe" ve "Hannâne" adında direkler vardır. Bu direklerin neye işaret olduğunu şöyle anlatmak mümkündür: Ebu Lübâbe, Ensardan ve Evs kabilesindendir. Kureyzaoğulları savaşında, düşmana, teslim olmaları halinde kendilerine verilecek cezanın ölüm olacağını işaret etmiş olduğundan kendisini, suçluluk psikolojisi içinde Mescid-i Nebî'de bir sütuna bağlattı.
Tövbesi kabul edilip Hz. Peygamber (s.a.s) tarafından çözülmedikçe bağını hiç kimseye çözdürmeyeceğine ve bir şey yiyip içmeyeceğine yemin etmişti. Yedi gün bağlı kaldıktan sonra tövbesi kabul edilmiş ve bağını Resulullah (s.a.s) çözmüştür. Ebu Lübâbe'nin kendisini bağlattığı direğin yerindeki sütuna hâlen "Üstüvâne-i Ebu Lübâbe" denilmektedir.