Postmodernizm edebiyatta hangi yeniliklere kapı açtı?
Modernizm sonrası ve ötesi anlamında kullanılan postmodernizm, mimari, felsefe, resim ve edebiyat gibi alanlarda kendini gösterdi. Postmodernizm, bilhassa edebiyatta modernizden farklı olarak öz ve biçimde yeni bir yaklaşımı beraberinde getirdi. Peki, klasik metinlerden bambaşka bir yöne evrilen postmodern anlatıların ayırt edici özellikleri neydi? Edebiyatta hangi yeniliklere kapı açtı?
Postmodernizm kavramını anlayabilmemiz için öncelikle modernizmin ilkelerine göz atmamız gerekir. Modern, kelime kökeni olarak Latince "modernus"tan türeyerek "şimdi" anlamını ifade etmektedir. Modernizm kavramının tam anlamıyla keskin bir tanımlaması yapılamasa da genel hatlarıyla içerdiği çağdaşlık ve yenilik anlamlarının da katkılarıyla modern; köklü ve radikal değişimin kuramı olarak gelenekten kopuşu ve geçmiş-şimdi çatışmasını simgeler. "Her şey zıttı ile bilinir." sözünden yola çıkarak postmodernizme, modernizm üzerinden bir bakış açısı geliştirmek konunun mahiyetine daha uygundur. Bu sebeple postmodern edebiyat açılımlarındaki yeniliğini anlayabilmemiz için modernizm sanat ilkeleriyle birlikte karşılaştırmalı bir okumaya başvurmak gerekir.
Tıpkı modernizm tanımında olduğu gibi postmodernizmde de kesin ve bütüncül bir tanım ortaya konamamıştır. Postmodernizm, modernizmin sonrası ve ötesi anlamında bir tanımlama olarak kullanılmaktadır ve modern düşünceye ve kültüre ait temel kavram ve perspektiflerin sorunsallaştırılmasıyla yürütülmektedir. 20. Yüzyılın ortalarında ortaya çıkan postmodernizm; mimari, felsefe, edebiyat, resim gibi alanlarda kendini göstermiştir.
Edebi eserler, içinde doğduğu kültürün, tarihi, felsefi ve sosyolojik süreçlerini yansıtır. Bu yansıtma dilinden olay örgüsüne kullanılan tekniğinden üslubuna kadar bir edebi metin içerisinde rol oynar. Edebi metinler içerisinde en geniş kurgusal alana sahip alan olması sebebiyle, postmodernizmin izinin sürüleceği elverişli tür romandır.
Antik çağlardan modern zamanlara, modern zamanlardan postmodern zamana geçiş sürecinde insanlığın yaşadığı kültürel kodlardaki pek çok değişiklik ve deformasyonlar, kurgu dünyasındaki gerçeklik algısının dönüşerek romanda ifade bulmasına sebep olmuştur. Modern zamanların bir ifadesi olan roman, modernizmin özelliklerinden sıyrılarak lineer tarihin yaşadığı bu değişim sebebiyle postmodern bir hal alır.
Modernizmle beraber bireye dayatılan "akılcılık" ve "keskin gerçeklik algısı" postmodernizmde kırılmaya başlanmıştır. Çünkü modern birey aklı aracılığıyla yaptığı eylemlerin kendisine mutluluk sağlamadığını en acılı şekilde görmüştür. Savaş bu dönemde en etkin faktör olmuştur.
Sezai Karakoç Edebiyat Yazıları 2 kitabında, Albert Camus ve Sartre gibi varoluşçu yazarların içinde geliştirdikleri felsefe temellerini savaşta aramıştır. " Sartre'ın da, Camus'nün de, bütün yaptıkları, sürekli olarak savaşın, tam ölümün önüne götürüp orada bir uçuruma, daha fenası, dosdoğru üstüne gelen bir çığa baktırdığı insanı çizmek, anlatmak, yaşatmaktır. Hepsinde bu korkuyu doğran savaştır." Dönemin bireye dayattığı gerçeklikle mutlu olamadığını idrak eden birey, kendisine empoze edilen gerçek ve doğru düşünceleri reddeder, bilginin doğruluğu ile ilgilenmez, derin anlama yönelirken metafizik bir düzlem oluşturur