Arama

Prof. Uğur Derman
Haziran 23, 2023
Hat san'atında Hz. Ali - 1

Hz. Ali, gönüllerde ve dillerde olduğu kadar, yazı yoluyla gözlerde de ma'kes bulmuş bir ulu şahsiyettir. İslâm'ın dînî tarihindeki mertebesi dışında, Hazret'in kûfî hattıyla meşgalesini belgelemek istercesine, ona isnâd edilen Kur'ân-ı Kerîm cüzleri veya varakları zamanımıza kadar gelmiştir. Ancak hattın daha ilerdeki asırlarda erişeceği mükemmeliyeti, hattâ zer-mürekkeble yazılmak gibi asr-ı saadete uymaz bir tatbîkatı (meselâ: Nuruosmaniye Kütübhânesi, 27) gösteren bu nümûnelerin Hz. Ali tarafından yazılması mümkün değildir. Bir fikir vermek için sıralarsak, Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi'nde Hz. Ali'ye âid olduğu kayıdlı, rakk (parşömen) üzerine kûfî hattıyla yazılmış mushaf, cüz yahud varaklar şunlardır: A.2; E.H.2, 19, 34, 36, 37, 233; H.S.18; R.11; Y.745, 754. Bunların hepsi daha sonraki yüzyıllardan kalma eserlerdir. Biz bu makālede Osmanlılar'ın baştâcı ettikleri hat san'atında Hz. Ali'nin nerede ve nasıl yer aldığını örneklerle anlatmağa çalışacağız. Lâkin müstakil bir kitabı dolduracak kadar fazla olan malzemeden burada ancak bir kısmına yer verilebilecektir.

Câmi olsun, mescid olsun, İslâm ibâdetgâhlarında duvarların kubbe veya çatıya yakın seviyelerine sırayla asılması yüzyıllardır âdet hâline gelmiş bulunan Lafza-i Celâl (Allah), İsm-i Nebî (Hz. Muhammed), Ciharyâr-ı Güzîn (Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali) ve Haseneyn (Hasan, Hüseyin) isimleri arasında mûtad yerini alan Hz. Ali adı, bu tarz levhalar için celî sülüs tercih edildiğinden, bu nevî hatla yazılır. Anılan levhaların büyüklüğü mâbedin iç hacmiyle doğru orantılı olduğundan "selâtin câmii" denilen ve Osmanlı sultanlarıyla onların birinci derecedeki yakınları (hanımı, kızı, annesi...) tarafından yaptırılan büyük câmilerde daha büyük eb'âdlı olarak hazırlanırlar. Hele Ayasofya Câmii'ndeki levhalar büyüklük îtibâriyle İslâm âlemindeki birinciliklerini hâlâ korumaktadır. Dolayısıyla bahsedilen câmideki Hz. Ali levhası da, bu ismin şimdiye kadar yazılmış en büyük nümûnesidir.

Hz. Ali isminin en ziyâde rastlandığı bir levha çeşidi de hilye-i nebevî, hilye-i saâdet olarak anılan hilye levhalarıdır. İslâm Peygamberi'nin insânî ve ahlâkî vasıflarının sıralandığı bu levhalardaki Arabça metinde ekseriyâ Hz. Ali'ye âid olan rivâyet tercîh edildiğinden, bunun girişinde: "An Ali..." (Ali'den...) ifâdesi bulunur. Uygulaması Türk hat san'atının dehâ mertebesindeki üstâdlarından Hâfız Osman (1642-1698) eliyle başlayan hilye levhalarında da -bu rivâyet metninin dört köşesinde ekseriya "ciharyâr-ı güzîn" isimleri yer aldığından- sol alt köşede Hz. Ali'nin ismiyle karşılaşmak olağandır. Meşk tarzındaki hilye metni veya Hz. Ali menşe'li sâir rivâyetler için de aynı husus geçerlidir.

Buraya kadar bahsedilen örnekler, sâdece Hz. Ali'ye mahsus olanlar değil, İslâm Peygamberi'nden sonra hilâfete gelen sahâbenin veya diğerlerinin bir sebeble anıldığı, dolayısıyla aralarında Hz. Ali'nin de bulunduğu yazılardır. Bundan sonrakiler ise Hz. Ali'nin hat san'atında doğrudan yer aldığı eserler olacaktır.

Celî denilen ve uzaktan okunabilecek kadar geniş ağızlı kalemle yazılan hat nevileri (sülüs, ta'lîk...) ancak XIX. yüzyılda tam kemâle erdikleri için, bu makālede verilen örnekler de son ikiyüz yılı kapsamaktadır.

Dar çerçeveli bir katalog niteliğinde sunulacak hat nümûnelerinin çoğu Osmanlı devrinden kalma olup, küçük bir bölümü de Cumhuriyet dönemi eserleridir. Siyah-beyaz resimlerin bir kısmı ebrû ve cild san'atkârı Mustafa Düzgünman'ın (1920-1990), vaktiyle (1940-1960 arası) çektiği fotoğraf camlarından alınmış, bu sebeple eb'âd tesbîti yapılamamıştır.

Burada verilen örnekler hat san'atı bakımından mükemmel eserler olup, tanınmış üstadlar eliyle yazılmıştır. Aynı konuyla ilgili olmakla birlikte, bu yazıda -şimdilerde her nedense "tekke yazısı" adıyla anılan- san'at kıymetinden uzak eserlere yer verilmemiştir. Fotoğrafta siyah görülen yazılar klasik is mürekkebiyle yazılmakla beraber, bu husus belirtilmemiş; ancak sürme (zer-endûd) veya yapıştırma varak altınla hazırlananlar, yâhud kalıp hâlinde olanlara işâret edilmiştir.

Yazılarda geçen duâ makāmındaki kısaltmalar, okunuş ve mânâları:

A.S. = Aleyhi's-Selâm = Selâm, üzerine olsun.

C.C. = Celle Celâluhû = Azameti yüce ve ulu olsun

K.A.S.Â. = Kaddesallahü Sırrehü'l-Âlî = Allah onun yüce sırrını takdîs etsin.

K.V. = Kerremallahü Vechehû = Allah yüzünü mükerrem kılsın

R.A. = Radıyallahü Anhü = Allah kendisinden râzı olsun

R.An. = Radıyallahü Anhüm = Allah onlardan râzı olsun

R.T.A. = Radıyallahü Teâlâ Anh = Yüce Allah ondan râzı olsun

R.T. An. Radıyallahü Teâlâ Anhüm = Yüce Allah onlardan râzı olsun

Rn.A.E. = Rıdvânullahi Aleyhim Ecmaîn = Allah'ın rızâsı hepsine olsun.

Rn.T.A.E. = Rıdvânullahi Teâlâ Aleyhim Ecmaîn = Yüce Allah'ın rızâsı hepsine olsun.

S.A.S. = Sallallahü Aleyhi ve Sellem = Allah'ın salât ve selâmı üzerine olsun.


Resim 1

Celî sülüs -varak altınla yapıştırma usûlüyle- levha (1275/1859)

Okunuşu: "Ali R.A."

Hattatı: Kādıasker Mustafa İzzet Efendi (1801 -1876)

Eserle ilgili notlar: Ayasofya Câmii'ne Sultan Abdülmecid tarafından yazdırılıp konulan câmi levhalarından Hz. Ali adını taşıyanı görülmektedir. 35 cm. kalem ağzı ve 7,5 m. çapındaki dâirevî yazı sâhasıyla bu levha, benzerlerinin en büyüğüdür. Hattatı tarafından diğer yedi levhayla beraber önce küçük eb'âdda yazılmış; bundan büyütülerek koyu renkli zemîne, yapıştırma varak altınla hazırlanmıştır.


Resim 2

Sülüs-nesih hilye levhası (1356/1938)

Okunuşu ve mânâsı: (Konuyla doğrudan ilgisi olmadığı için verilmemiştir)

Hattatı: Ahmed Kâmil Akdik (1861 -1941)

Müzehhibesi: Mihriban Sözer (1914 – 2010)

Eserle ilgili notlar: Hilyelerde ekseriyâ yazılı olan rivâyet Hz. Ali'ninkidir ve bu husus hilyenin göbek (yuvarlak) kısmının başlangıcında "An Aliyyin R.T.A." şeklinde belirtilmiştir. Göbeğin dört köşesindeki ciharyâr isimlerinden sol alt köşede bulunanı Hz. Ali'ye âiddir ve bütün hilyelerde buna rastlamak mümkündür.


Resim 3

Sülüs-nesih meşk kıt'ası (1300/1883)

Okunuşu ve mânâsı: (Konuyla doğrudan ilgisi olmadığı için verilmemiştir)

Hattatı: Mehmed Şevkı Efendi (1829 -1887)

Eserle ilgili notlar: Hüsn-i hat öğretiminde hat muallimi, talebesine harfleri önce teker teker, sonra ikili birleşimler hâlinde (müfredât) meşk eder. Bu safha bitince, terkîbe alıştırılmak için âyet, hadîs veya güzel söz şeklinde cümleler talebeye öğretilmeğe başlanır (mürekkebât). İşte bu maksadla, Hz. Ali'nin rivâyeti olan hilye-i nebevî metnine de sülüs-nesih meşklerinde rastlanır. Buradaki ilk sülüs satırında "An Aliyy'ibni Ebî Tâlib.." ifâdesiyle rivâyetin sâhibi zikredilmektedir. Şevkı Efendi, sülüs-nesih yazılarında açtığı çığır bugün hâlâ devam eden bir üstaddır (Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi-GY.188).


Resim 4

Sülüs-nesih kıt'a (1338/1920)

Okunuşu: (Konuyla doğrudan ilgisi olmadığı için verilmemiştir)

Hattatı: Bende-î Âl-i Abâ, Kâmil-i sâhib-hatâ (Ahmed Kâmil Akdik, 1861 -1941)

Müzehhibi: A. Süheyl (Ünver, 1898 - 1986)

Eserle ilgili notlar: Hilye-i nebevî'de olduğu gibi, Hz. Peygamber'le alâkalı bazı konular Hz. Ali'den rivâyet edildiğinde –diğer râvi isimlerinin belirtildiği gibi– bu husus, cümlenin başında yer alır. Görülen kıt'anın nesihle yazılmış 1. ve 2. satırlarında nesih hattıyla Hz. Ali'nin adı görülmektedir (Topkapı Sarayı Müzesi Kütübhânesi-İstanbul).


Resim 5

Celî sülüs zer-endûd levha (1280/1863)

Okunuşu: Ali K.V. ve R.T.A.; Hasan, Hüseyn, Fâtımetü'z-Zehrâ R.T.An.; Yâ Hz. Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî K.A.S.Â.

Hattatı: Mehmed Recâi Efendi (1804-1874)

Eserle ilgili notlar: Zülfikārlı Ali isminin müsennâ olarak tekrarlandığı bu levhada dâirevî istifle âilenin diğer ferdleri ve üstünde de Hacı Bektâş-ı Velî anılmaktadır. Levhanın bir Bektâşî dergâhı veya o tarîkın bir müntesibi için yazdırıldığı düşünülebilir. Hattatın "Ketebehû Mehemmed Recâi gufire lehü'l-Bârî" imzâsı da teslim taşı (fakat 6 köşeli) biçiminde tanzîm edilmiştir (Sakıb Sabancı Müzesi Koleksiyonu-İstanbul).


Resim 6

Celî ta'lîk zer-endûd levha (1297/1879)

Okunuşu: "Ali, Fatime"

Hattatı: Âli Paşa kızı Selmâ Hanım (1858 –1895)

Eserle ilgili notlar: Kādıasker Mustafa İzzet Efendi'den ta'lîk hattı meşkeden Zâhide Selmâ Hanım'ın 23 yaşındayken yazdığı bir levhadır.

(Yazının devamı gelecek hafta…)

Prof. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN