Arama

Mustafa Özcan
Mayıs 23, 2024
İran'da Rafsancani ve Reisi’ye devlet suikastı

İran siyasetinde algı ile matemin buluşması

20'nci yüzyılın en büyük felaketlerinden birisi İran Devrimi'dir. Bölgeyi yangın yerine ve ateş topuna çevirmiştir. 'Devrim çocuklarını yiyor' söylemi vakıaya yansımıştır. Önce ıslahçılar ideolojik nedenlerden dolayı kenara çekilmiş, tasfiyeye uğramıştır (Hüseyin Hatemi, Mir Hüseyin Musevi ve Mehdi Kerrubi, Rafsancani). Onların önünü Ahmedinejad gibi popülist politikacılarla kestiler. Radikalleri de Reisi örneğinde olduğu gibi rekabetten dolayı tasfiye ediyorlar. İbrahim Reisi'nin helikopterinin düşmesi bir suikast ve nevi devlet darbesi (A coup d'état) olduğu yönündeki kanat giderek pekişiyor. Helikopterin muhkem ve çok yönlü bir tertip sonucu düşürüldüğü anlaşılıyor. Helikopterin göstergeleri ve neredeyse bütün aparatları çalışamaz hale getiriliyor ya da sökülüyor. Bu anlamda Eşref Bitlis ya da Muhsin Yazıcıoğlu suikastlarını andırıyor. Türkçede mail-i inhidam diye bir tabir vardır. Yıkılmaya hazır, amade bina için kullanılır. Burada da düşmeye hazırlanmış bir helikopterle karşılaşıyoruz. Helikopterin Şah döneminde alınması meselesi ve düşen helikopter için Amerikalılardan yardım istenmesi kamuflaj amaçlı ve yasak savma çabası. Uçak aparatlarından sıyrıldıktan sonra uçan tabut haline getirilmiş.

İbrahim Reisi'nin helikopterinin düşmesi skandallarla dolu. Cenaze töreninde Fulya Öztürk'e konuşan halktan insanlar düşme nedenini hep bir ağızdan kötü hava şartlarına bağlıyorlar. Teknik arıza veya pilotaj hatası olmadığını söylüyorlar. Nereden biliyorlar? Besbelli ki algı kurbanları. Kulaklarına öyle çalınmış veya fısıldanmış! Böylece sorgulamanın önüne geçilmiş ve beşer kusuru göz ardı edilmiş oluyor. Kaza ve kader faslına havale ediliyor. Her şey kader ama bir de kaderin hazırlayıcıları var. Kötü hava şartları söylemi iç ve dış suikast veya komplo iddialarını da ortadan kaldırıyor. Nitekim İran halkı bildik nakaratlarla İsrail ile ABD'yi telin etse de bu olayla ilgili onların rolüne hiç bir somut atıf yapılmadı. Neden acaba? Hiçbir spesifik bağlantı ortaya konulmadı. Gayri ciddi olarak Dışişleri eski Bakanı Cevad Zarif bu işin arkasında Saddam ile ABD'nin olabileceğini söyledi. Elbette bu bir ironi. Acaba bununla Saddam'ın lanetine mi gönderme yaptı? Bununla birlikte bu gönderme Saddam'ın kayınbiraderi Irak eski Savunma Bakanı Hayrullah Talfah'ı taşıyan helikopterin şüpheli bir biçimde düşmesini akla getirdi. O dönemlerde korku ülkesi olan Irak'ta bu işin arkasında Saddam'ın olabileceği akla gelirdi. Zira güçlü haleflerden birisi de Hayrullah Talfah idi. Damadını öldüren Saddam Hüseyin elbette kimseye acımazdı.

Bu bir suikast ya da komplo ise bunun arkasında dış bağlantı aramak beyhude. İran tek kelime ile de olsa dış bağlantıdan bahsetmezken Türkiye'de bilen de bilmeyen de dış bağlantıdan söz ediyor! Nitekim Suriyeli muhalif isimlerden Ahmet Kemal'in temas ettiği gibi olaydan 6 gün önce İngiliz gazetesi Financial Times, Ali Hameney'in yerine geçmeye en yakın isim olan "ayetullah uzma" olmasa bile "ayetullah" sıfatı taşıyan İbrahim Reisi olduğuna temas etmiştir. Onun ardından ikinci sırada dini hiyerarşide "huccetü'l İslam" rütbesi taşıyan Müçteba Hamaney'in geldiğine parmak basmıştır. Bu kaza ile birlikte Müçteba birinci sıraya yükselmiştir. Reisi'yi öldürenler Pasdaran ile birlikte Müçteba ve avenesidir. Bu kaza ile birlikte Müçteba Hameney rakipsiz kalmış birinci sıraya yükselmiştir.

Arama kurtarma faaliyetleri kasıtlı olarak gayri ciddi yürütülmüştür. CNN Türk'te yayınlanan bir KJ'de (altyazı) Fulya Öztürk'ten menkul olarak olay yerine ilk intikal eden unsurun Türk yapımı Akıncı İnsansız Hava Aracı'nın olduğu akabinde de CNN ekibinin ulaştığı ifade edilmiştir. 13 sat boyunca İranlılardan ne bir ses ne de bir seda çıkmıştır! Peki, İranlılar armut mu topluyordu? Şimdi post mortem bir şekilde yani iş işten geçtikten sonra itibarlarını kurtarmak için 'kaza yerine ilk önce biz ulaştık' diyorlar! Önce teşekkür et ardından önceliği kimseye kaptırma! Klasik Acem oyunu! Adeta orada nöbet tutan Fulya Öztürk'ü 'bu ıssız ve ormanlık alanda daha fazla dolaşma', 'aksi halde kurda kuşa yem olursun' diye uyarıyorlar. Elbette İran bilmese de hem Türk araç gereçleri hem de CNN ekibi gerekeni yapmıştır.

Fulya yabancı olmasına rağmen gayet rahat muhabirlik yapmıştır.

Bu bana İran üzerinden Pakistan'a bir seyahatimi hatırlattı. Zahedan'dan sınıra doğru yol aldık ve üçgene geldik (Pakistan, İran ve Afganistan). Yolda pasaportumuzu kontrol eden polis veya asker ile karşılaştık. Pasaportumu ters tutmuştu ve pasaportta Irak vizesini gördü. Beni Iraklı sandı ben de düzelttim Türk olduğumu söyledim. Bana pasaportumu geri uzattı. Sonra sınırdaki gümrük kontrolüne geldik. Çantalarımızı aranması için tezgah üzerinde açık bıraktık. Ne gelen var ne giden. Artık ne kadar bekledik, bilemiyoruz. Adamlar gelmiyordu! Bunun üzerine kiraladığımız aracın şoförüne hareket edip edemeyeceğimizi sorduk. O da risk alarak hadi gidelim dedi. Gümrük kontrolüne tabi olmadan Pakistan'a geçtik. Böyle bir ülke elbette sızmalarla malul olabilir. Ama bölgeye karşı korkuluk olarak kullanılması da ihtimal dahilindedir. Bir dönem bunu Saddam deruhte etmiştir. İşlerine geldiğinde gevşekler işlerine gelmediğinde ise disiplinli olurlar.

Kaza ile ilgili dile getirilen fısıltı düzeyinde bazı iddialar var. Sözgelimi bakım gerekçesiyle Reisi'yi taşıyan helikopterin kara kutusu önceden alınıyor. Göstergeler devre dışı bırakılıyor. Böylece bazı gerçekler karanlıkta bırakılıyor. Dönüş yolunda helikopterin rotası güvenlik gerekçesiyle Pasdaran muhaberatından gelen talimatla değiştiriliyor. Rota hava şartlarına uyarlanarak değiştirilmiyor tam aksine helikopter tehlikeli alana sevk ediliyor. Dolayısıyla Reisi'nin helikopteri refakat eden diğer hava araçlarından ayrılıyor ve onlar bu yüzden kaza sırasında yardıma gelemiyorlar. Reisi'nin helikopteri yakınlardaki hiç bir hava alanından yardım istemiyor. Zira temas aygıtları atıl halde. Uçaktaki takip sistemi GPS de devre dışı kalıyor. Hava durumuyla alakalı olarak pilota herhangi bir uyarı yapılmıyor. Böylece Müçteba Hamaney'in tek rakibi tasfiye ediliyor. Daha önce Ayetullah Mahmud Haşimi Şahrudi muhtemel adaylardan biri olsa da vefat ediyor. Reisi'nin cenaze namazını kılmak da Ali Hamaney'e kısmet oluyor.

Anlaşıldığı gibi bu hikayede gerçekten başka her şey var.

'İki şehit' cumhurbaşkanı ve malum failleri

Eski cumhurbaşkanlarından Haşimi Rafsancani belki de İran'ın en zengin din adamlarından birisiydi. Ülkesini dışarıya açmak ve ABD ile den-detante yani yumuşama iklimine girmek istemişti. Bir defa daha cumhurbaşkanlığına aday olduğunda önünü kestiler. Sonrasında da infaz ettiler. Besbelli ki ayak bağı olsun istemiyorlardı. Hamaney'i bu makama getiren bizzat Rafsancani idi. Büyük kızı Fatıma Rafsancani'ye göre mükafat olarak babasını öldürmüşlerdi. Rafsancani İran'da kanatlar arasında köprü görevini görüyordu. Bir dönem Rejimin maslahatını Teşhis Kurumu Başkanı olmuştu. Rafsancani'nin ölümüyle alakalı olarak resmi anlatım eceliyle öldüğü yönünde idi. Nitekim İbrahim Reisi de uçak kazasında kötü hava şartları gereği 'kaza ve kadere bağlı olarak' vefat etmişti! Kaza kader meselesi gerçeğin sadece bir yönü. Cinayete örtü de yapılabilir. Cinayetler de kaza ve kader ile işleniyor lakin işleyenler kader mazeretiyle cezadan kurtulamıyorlar. Kader program yoksa fail değil. Fatma Rafsancani rejimin resmi söylemine itiraz ettiği için son yıllarda babasını anma toplantılarına katılmıyor, boykot ediyor. İran toplumunu şöyle tanımlıyor: Moralsiz, kederli ve sefil bir halde. Elbette hala devrime inanan kitleler var. Lakin bu kitlelerde bir aşınma da var. Fatıma Rafsancani 'Halk ve din adına hem halka hem de İslam'a zulmediyorlar' demektedir. Hem Rafsancani ailesi hem de Reisi ailesi, aile büyüklerinin tabii bir ölümle değil maktül olarak öbür dünyaya gittiklerine inanıyorlar. Ruhani'nin de Rafsancani'nin vefatıyla ilgili resmi çevrelerce hazırlanan raporda yer alanlara inanmadığı ve daha tafsilatlı ve inandırıcı bir rapor hazırlanması gerektiğine işaret ettiği biliniyor. Raporda Rafsancani'nin (Ali Ekber Haşimi Rafsancani 25 Ağustos-8 Şubat 2017)havuz başında kalp sektesinden vefat ettiğine yer veriliyor.

İbrahim Reisi'nin ölümü de Rafsancani'nin ölümüyle büyük benzerlikler arz ediyor. Akademisyen olan eşi aynı zamanda Meşhed İmamı radikal din adamı Ahmet Alemu'l Hüda'nın kızı Cemile Alemü'l Hüda aleni olarak Hamaney'in eşinin cenazesine katılmasına karşı çıktı. Rest çekti... (https://www.youtube. com/watch?v=LBldRUof-q0)

Kocasının katillerini cezalandırmadan bunun doğru olmayacağını ve kocasının katilleri arasında Müçteba Hameney'in de olduğunu ifade ediyor. Bu tertip muhtemelen Devrim Muhafızları ile Müçteba'ya bağlı olan kesimler arasında ortaklaşa yapıldı. Reisi'nin ismi 2017 yılından itibaren Meşhed merkezli olarak patlak veren toplu konut yolsuzlukları karışmıştır. Dolayısıyla bu yıllarda Meşhed protesto gösterilerine sahne olmuş ve Reisi de hedef alınmıştır.

Haşimi Rafsancani ile İbrahim Reisi'nin ölümleri arasında benzerlik varsa da şahsiyetleri ve dünya görüşleri arasında benzerlik yoktu. Rafsancani liberal eğilimleri ile bilinirken Reisi radikal tutumlarıyla anılmıştır.

Fatıma Rafsancani İbrahim Reisi'nin cumhurbaşkanı olduğu sırada etrafının kuşatılmış olduğunu ve çaresiz bir durumu yansıttığını ifade etmektedir. Etrafının güvenlikçi çemberiyle örüldüğünü ifade etmektedir. Bazı bakanlarının yardımcıları tarafından kontrol edildiğini söylüyor. Fatma Rafsancani'ye göre Reisi'den sonra geçici olarak yerine geçen yardımcısı Muhammed Muhbir tekin adam değildir, tam bir servet avcısıdır. Özelleştirmenin başında olan bu adam milletin servetine çökmüştür. Fatma Rafsancani'ye göre ehil olmayan kişilerin önemli görevlere atanmaları doğrudan yolsuzluk olmasa bile yolsuzluk etkisi yapar. İran'da bir hısımlar dayanışması (ahbap çavuş ilişkisi) yaşandığını bu dayanışmanın ehil kimseleri idare dışında bıraktığını ifade etmektedir. İran'da bir başka çarpıklığın da devlet katında güvenlik odaklı bakış açısı olduğunu kaydetmektedir.

Fatma Rafsancani 'Biz kendi kendimizin düşmanıyız. Kötü olarak tanımladığımız ülkelerin en kötüsüyüz' demektedir. 'İsrail, ABD hatta devrik Şah döneminden de kötüyüz' ifadesini kullanmaktadır. Bunlar ibretlik itiraflar.

'İsrail'den daha fazla Müslüman öldürdük!'

Faize Rafsancani, İran merkezli "al-Monitor" internet sitesine verdiği röportajda, "Bizim hatalarımız, İsrail, ABD ve Şah rejimi de dahil olmak üzere, kötü olarak tanımladığımız tüm rejimlerin hatalarından daha fazla. Hatalar zinciri demek de mümkün" diyor.

Daha ne desin?

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN