Arama

Mustafa Özcan
Mayıs 16, 2024
Taşkesti'yi sevdiren adam

Kimileri için Taşkesti meçhule açılan bir diyar olmalı. Tanıtmadan önce bir ihtarda bulunalım. Eski macera romanlarında genellikle bir uyarı yer alır. Bu adayı haritalarda aramayın, göremezsiniz! Ada çok küçük olduğundan haritalarda yer bulamamaktadır. Taşkesti de kimi harita veya atlaslarda yer almayabilir. Bolu'nun Mudurnu ilçesinin ücra beldelerinden birisidir. Üç yola ayrılır. Birincisi, Kuzuluk-Akyazı hattından Sakarya ve İstanbul'a gider. İkincisi, Mudurnu istikametine çalışır. Üçüncüsü de bizim köyümüzün yer aldığı Abant istikametine seyreder. Taşkesti çocukluğumun hatıralarını saklamaktadır. Rahmetli dedemle cuma günleri kurulan pazarına gider ve genellikle Bayram Hocanın görev yaptığı camide namazımızı eda ederdik. Pazar yerine dönerken de elimizde camide dağıtılan peksimetler olurdu. Karnımız acıktığında dedem pazarın içinde insanların köpüklü helva yiyerek karınlarını doyurduğu dar ve zula bir tezgaha dalar burada birlikte köpük helva eşliğinde karnımızı doyururduk. Salih dayım da belde pazarının kurulduğu cuma günleri tezgah açar ve kiraz gibi üzüm gibi getirdiği meyveleri pazarlardı. Cuma pazarı aynı zamanda haftalık buluşma yeriydi. Buluşanlar birbirlerini lafa tutarlardı. Hem alışveriş yapılır hem de hasret giderilirdi. Pazar bayağı genişti. Köylerden meyve ve sebze gelir ve özel imalat dondurma da satılırdı.

Daha sonraki yıllarda namazımı Bayram Hocanın Abant istikametine bakan Mudurnu çayının diğer yakasındaki camisinde değil de pazarın bulunduğu adada yer alan küçük camide kılardım. Teyzemin kayın pederi Seyfullah amcanın evleri hemen caminin sokağında yer alırdı. Kitap dolu bir bavulu vardı ve bavulda Osmanlıca yazılı Muhammediye, Ahmediye ve Envaru'l Aşıkin gibi kitaplarla doluydu. Bir de muska kitapları. Oradaki cennet cehennem tasvirlerine bayılırdım.

Onunla bazen sokağındaki camiye sabah namazına beraber giderdik. O dönemlerde bu camiye resmi imam atanmamıştı, fahri imam namaz kıldırırdı. Ortasında yer alan ve kışları yakılan küçük teneke soba bütün camiyi ısıtırdı. Dana sonraki yıllarda her gidişimde caminin o maddi ve manevi sıcaklığını aramışımdır.

En küçük halamın kayınpederi Ragıp Bey de burada otururdu. Seher halam da bu köy-kentte bir müddet ikamet etti. Sonra eşinin görevi icabı başka bölgelere taşındılar. Burası İskandinav modelini örnek alan Bülent Ecevit'in projelerinden birisiydi. Ordu Mesudiye beldesiyle birlikte Taşkesti'yi köykent projesi kapsamına almıştı. Menderes'e sadakat nedeniyle köylüler sola mesafeli dururlardı. Bununla birlikte dip dalgalarda sola kaymalar da oluyordu. Genç kuşakta özenti de vardı.

Bu arada asıl mevzumuzu da unutmayalım. Vefatının yıl dönümüne denk gelen günlerde güzel bir insanı tanıtmak istiyorum. Menhus bir illetten dolayı genç denebilecek bir yaşta (49) aramızdan ayrılan Taşkesti eski belediye başkan ismiyle müsemma Mülayim Tekin'e değinmek istiyorum. Sırasıyla olmasa da ömrünün en önemli duraklarından birisi Taştesti diğeri İstanbul sonuncusu da İslamabat'tır. Benden sadece bir yaş büyük. Aynı tarihlerde birbirimizden habersiz aynı mekanları paylaşmışız. Ama hiç karşılaşmadık. Ya da tanışmadan karşılaşmış olabiliriz. Daha da kötüsü biraz sıla ihmali yüzünden kendisini hiç duymamıştım. Halbuki halalarımdan Fatma halamın gelin gittiği romanlardan çıkma gibi vahşi cazibeyi temsil eden Karamat-Karamurat köyünden. 2023 yılının kurban bayramında Dokurcun'dan Taşkesti istikametine seyrederken yeni açılan yoldan değil de sağda kalan eski yoldan gittik. Bu bölge ile ilgili hatıralarım yeniden canlandı. Güzergahı adım adım yudumsadım. Karamat/Karamurat gölünün kıyısından geçtik. Çocukluk yıllarımda Karamurat Gölünün kıyısında tek bir ev vardı. Değirmen işletiyordu. Burası halamın ikametgahıydı. Şimdi de orada çocuklarından birisi kalıyor. Halama ziyarete gittiğimde gölün kenarındaki evde ağırlanırdık. Son yıllarda etrafında yeni evler peydahlanmış. Yazımızın kahramanı Mülayim Tekin değirmenin üzerinde kalan Karamurat köyünde dünyaya gelmiş.

Gençlik yıllarında İstanbul'da iken Karamurat Gölü civarında arkadaşlarıyla birlikte kamp kurar ve hoşça vakit geçirirlermiş. Hafızlığını Bayram Hocada yapmış vefat ettiğinde de onun dizinin dibine gömülmüş. Babası Taşkesti'de gömülmesini isterken o da Bayram Hocanın dizinin dibinde gömülmeyi vasiyet etmiş. Veya dostları öyle münasip görmüş. Hoca talebe öldükten sonra da ayrılmamışlar. Mülayim Hocanın kişiliği Mülayim ismiyle Harun Aleyhisselama tekabül ederken Tekin ismiyle de Hazreti Musa'yı hatırlatıyor. Şuayb Aeyhisselamın kızlarından birisi onu babalarına anlatırken ikili bir terkip kullanıyor: El kaviyyu'l emin. Güçlü ve güvenilir. Uzun boyu ve cüssesiyle Hazreti Musa'yı hatırlatsa da mülayemetiyle Harun Aleyhisselamı andırıyor. İsmi Metin Tekin olsaydı Hazreti Musa Aleyhisselama tam benzerlik arz ederdi. Bütün dostlarını en fazla etkileyen özelliği mülayemeti ve nazik kişiliği olmuştur. 20/21 Nisan 2010 tarihinde Hakk'a yürüyor.

Peki! Vefatından yıllar sonra kendisini nasıl tanıdım? Onu tanımam hakkında bir değini kitabını yayınlayan Ordulu dostum Mahmut Bafralı sayesinde oldu. 21 Nisan'a doğru gelirken belki de Nisan başlarında Fatih'e doğru yürürken bana Mülayim Tekin'den bahsetti. Merakımı celp etti. İlk fırsatta yeniden uğradığım dükkanında ondan ilgili değini kitabını istedim. Dostluk atmosferinden bahseden feyizli bir kitapla karşılaştım. Dostlar ortak hatıratı yazmak için seferber olmuşlar. Kardeşim İbrahim vasıtasıyla yakın çevreden merhumu sordum soruşturdum.

Kitabı sektirmeden bir çırpıda okudum. Kitap yansıttığı sıcaklıkla kendisini okutuyordu. İnsani duyguların canlı kalması için bu tür candan hatırat kitaplarına ihtiyaç büyük. Taşkestili Mülayim Tekin'in insanlığı süzülüp bu kitabın içine girmiş. Bahtiyar dostları onun bu insani vasıflarından bolca tatmışlar. Keşke yerleri doldurulabilse. Kitap boyunca gezinirken ortak dostlara rast geldim. Bunlardan birisi en fazla halleştikleri Aslan Balcı. Ruhen ikiz bedenen tezat olan bu ikili birlikte hayli vakit geçirmiş. Mehmet Öztürk ya da Mahmut Osmanoğlu, Ömer Faruk korkmazla da yolları Uluslararası İslamabat İslam Üniversitesinde kesişmiş. Mustafa Cambaz da ortak karede anılan isimlerden birisi. Kitapta en fazla dile gelen isimlerden birisi de rahmetli Bahaddin Yıldız. Mülayim Tekin'den sonra ilk ahirete intikal eden isim. Afganistan yolunda bir uçak kazasında vefat ediyor. Güllerin Vedası'nın yazarı.

Daha Pakistan'a gitmeden evlenmiş ve bu evlilikten beş çocuğu olmuş. Şu kısa ömürde ne onlar babalarına ne de babaları onlara doyabilmiş. Buluşmaları bir sonraki durağa; ahrete kalmış. Destansı hayatların su katılmadık örneklerinden Mülayim Tekin Taştesti'ye Ecevit'in veremediğini vermiş. Belediye başkanı olduğu dönemde beldesine çok iyi hizmetler götürmüş. Sıfırdan almış muayyen bir aşamaya getirmiş. İstanbul'daki dost belediyelerden imkan ve araç gereç devşirmiş ve eksiklikleri tamamlamış ve bunları Taşkesti yolunda hizmete sokmuştur. Lakin pek makbule ve kıymete geçmemiş olmalı ki ikinci döneminde kazanamamış. Hemen ardından da Bolu'da geri döndüğü öğretmenlik mesleği sırasında çağrısını aldığı Hakk'a yürümüş. Bir ara kırtasiye dükkanı da işletmiş.

Mülayim Tekin'den Mustafa Kuş'a

Aynı güzergahta Mustafa Kuş'un hayatı da benzerliklerle dolu. Kahire'den tanışırız. Ezher'de okumuş ve bir dönem Kuzuluk Belediyesinde başkan yardımcılığı da yürütmüştür. Onun da seveni çoktur ve beldesini de sevdirmiştir. Onlardan birisi de kitapçı Arif Pamuk'tur. Bir araya geldikçe onu yad ederiz. Hadiste belirtildiği gibi 'ülfet eden ve ülfet gören' ünsiyet karakterli bir dostumuzdu. Ölü irtihaliyle birlikte ya rahatlar ya da rahatlatırmış! Bu dünyanın mihne ve meşakkatinden erken kurtuldular. Lakin dostları ve çevreleri mahrum kaldı. Mülayim Tekin ile Mustafa Kuş misalinde çevreleri onlara doyamadan gittiler. Ne de olsa dünya doyumluk değil tadımlık, geçici bir gölgelik. Gerisi salihlerin buluşma diyarında . Karamuratlı Mülayim Tekin yar ve ağyara Taşkestiyi sevdiren adamdır! Ruhu şad olsun.

Gıyaben tanıdık ama vicahen tanıyan dostları gibi satırlar üzerinden de olsa onu biz de sevdik! Vefa borcu olarak bu satırları kaleme aldık. Sadece hayatta bağrımıza basamadık. İnşallah haşir sevenlerin buluşma durağı olur! Ölmeden önce ölmek ve dostların kıymetini bilmek gerekir. Ölümün kime ne zaman uğrayacağı belli olmaz.

Kitapta hakkında söylenenler:

Hız ve haz çağında her şeye vaktimiz var ama olması gerekene yok!

Zıtlara havi bir şahsiyeti vardı. Ağlarken gülerdi. Hem sosyal hem içe kapanık bir hali vardır. İyi yürekli, yol açan, çığır çan bir adamdı. Yağız Anadolu delikanlısıydı. Yeryüzüne tek nüsha gelen adamdı (Feridun min nev'ihi). Taşkesti'nin mihenk taşıydı!

Yeni dostlar insani teselli etmiyor!

Mahcup edalı, vakur ve ağırbaşlı adamdı!

Kalabalığın içinde münzevi yaşardı. Halvet der encümen makamındaydı! Dev cüsseli serçe yürekli idi!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN