Japonya’dan Gazze’ye
Hesap sorulmadıkça ülkelerin ve fertlerin sabıka kaydı kabarır. ABD'nin İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya'ya karşı nükleer silahlar kullanması sabıka kaydı olarak kalmamalı, mutlaka hesap sorulmalıdır. Dosya açıkta kalmamalı, kapatılmalıdır. Bunun zaman aşımı olamaz. Bunu illa da Japonya'nın kendi başına yapması gerekmez. Vekaleten bu görevi bütün dünya üstlenmelidir. Neden? Zira cürüm bütün insanlığa karşı işlenmiştir.
Birincisi, suç cezasız kalınca caydırıcı olmuyor ve emsal teşkil ediyor. Söz gelimi İsrail Miras Bakanı Amichay Eliyahu Gazze'ye karşı nükleer başlıklar kullanılması gerektiğini savunmuştur. Bu yolda sabıkalı ABD'den hesap sorulsaydı, bu ifadeler kullanılmazdı. Nitekim şahin senatörlerden Lindsey Graham bu teze Japonya üzerinden ikmal yapmıştır. Harry Truman, Japonya teslim olmak üzere iken savaş sonrasında küresel caydırıcılık üretmek için kasıtlı bir biçimde Japonya şehirlerini nükleer başlıklarla vurmuştur. Gelmekte olan Soğuk Savaş'ta ABD'nin elini güçlendirmiştir. Hala da günah çıkarmamış ve nedamet getirmemiştir. İsrail'e de kötü örnek olmaktadır. Harry Truman ile Senatör Lindsey Graham IŞİD Lideri Ebubekir Bağdadi'den bin kat daha tehlikelidir. Suriyeli analist Beşşar Berhum'un İsrail'le kıyasla İran'ın bin kat daha tehlikeli olduğunu söylemesi gibi. Bağdadi'nin tehlikesi ne kadar abartılırsa abartılsın tehdit düzeyinde kalmıştır. Halbuki İsrail ile ABD'nin tehditleri vuku düzeyini geçmiştir. ABD'nin sabıka ile caydırıcılıkta bulunmasına karşılık dünyada misilleme ile karşı caydırıcılıkta bulunmalıydı. Hala da geç kalınmış değil. Ama bunu kim yapacak? Hazreti İsa'nın dediği gibi Mecdelli Meryem'e ilk taşı günahsız birisinin atması gerekir. Beş büyükler arasında böyle birisi yok. Bunun için dünyanın yeniden karılması ve adalet duygusunun öne çıkarılması gerekir.
Şura Suresi 40'ıncı ayet ile Nahl Suresi 126'ncı ayetler misilleme hakkını saklı tutmaktadır. 'Bir kötülüğün karşılığı, misliyle cezalandırmaktır' buyrulmaktadır. Diğer ayette ise 'size tecavüzkar davrananlara siz de misliyle karşılık verin' denilmektedir. Rövanş alınmaması yeryüzünde fesadın yaygınlığını artıracaktır. İsrail ve ABD'nin davranışlarından bu seziliyor. Kişisel cürümlerde bile dişe diş kuralı geçerlidir. ABD ile Rusya gibi saldırgan ülkeler, İkinci Dünya Savaşı'nın ardından kimi ülkeleri taş çağına geri döndürmekle tehdit etmişlerdir. Söz gelimi somut örneklerden biri olarak ABD Hariciyesinden Richard Armitage adlı yetkili Pakistan'ı taş çağına döndürmekle tehdit etmiştir.
İsrail bunu Gazze'de fiiliyata geçirmiştir.
İkinci olarak, her ihtimale karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Ayetler bizden hazırlık yapmamızı istiyor: "Siz de onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet, binek atları yığın, hazırlayın ki Allah'ın düşmanını, kendi düşmanınızı, bunlardan başka sizin bilmeyip de Allah'ın bildiği öbür düşmanları caydırmış, yıldırmış olasınız. Allah uğrunda her ne harcarsanız, o size ödenecektir."
Özal, iktidarda iken daima bir darb-ı meseli seslendirirdi. O da şudur: Sulh sükun istiyorsan cenge hazır ol. Caydırıcılık burada başlar.
Ayetin tam meali budur. Bu bize Fatih'in bir ayetin mealiyle ilgili sorusunu hatırlattı. Ayette 'ey iman edenler, iman edin' buyruluyor. Fatih, bunun manasını sorduğunda davula bir defa vurmakla meram elde edilmez. Vurdukça vuracaksınız cevabını alıyor.
Günümüzde Yunus Çengel gibi bazı bilim adamları stratejik anlamda nükleer silahların imaline veya kullanımına karşı çıkmaktadır. Elbette yıkıcı yönlerine hepimiz karşıyız. Belki bunu kullanmaya da gerek kalmayacaktır. Lakin bulunması dengeyi sağlayacaktır. Soğuk Savaş'ta ülkelerin kabuğundan çıkmamasının nedeni nükleer caydırıcılıktır. Aksi takdirde sizin envanter ve stoklarınızda olmadıkça onlar tehdit etmeye amade olacaklardır. Ahlaki açıdan nükleer silahları savunamazsanız da caydırıcılık açısından ihtiyaç hissedebilirsiniz.
Mesela Lindsey Graham İsrail'in Gazze'deki sivilleri öldürmesini normalleştirmek bağlamında II. Dünya Savaşı'nda Japon uçaklarının Pearl Harbor saldırısına ve 11 Eylül saldırılarına ABD'nin verdiği karşılığı örnek olarak gösterdi. Gazze üzerinden Japonya'ya atıfta bulunuyor. ABD, birincisinde nükleer karşılık vermiştir. Gazze'de sivillerin "çok sıkışık bir şekilde yaşadığını" ve İsrail'in Hamas'a yönelik saldırı düzenlerken sivilleri gözetmesinin imkânsız olduğunu öne süren Graham, "Pearl Harbor (baskınından) sonrası çok fazla insanın ölmesi ve II. Dünya Savaşı'nın ne olduğunu biliyor musunuz? Amerikan kamuoyu, Tokyo ve Berlin'i yok etmek için kaç kişinin öldüğü konusunda endişelendi mi?" ifadelerini kullandı. Burada Graham farkına varmadan Amerikan toplumunu da zımni suçlu kategorisine sokuyor! Öyledir de. Kur'an sürekli olarak bu gibi topluluklardan fasıklar güruhu olarak bahsediyor. Lakin 1968 ve 2024 yıllarında Amerikan gençliği ve üniversiteleri sessizliğini bozmuştur.
ABD'li Senatör Graham, İsrail'in Gazze'deki sivilleri hedef almasını savundu. Buna meşruiyet yükledi. Japonya misalinden de yola çıkarak 'Gazze'ye yönelik her şey mübahtır' yaklaşımını seslendiriyor.
Bu Cumhuriyetçi Senatör, Savunma Bakanı Lyold Austin ve Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in, Gazze'deki sivillerin hedef alınmaması konusunda İsrail'i uyarmalarına tepki gösterdi. "Hiçbir Filistinlinin ölmesini istemiyorum ama bunu nasıl yapacaksınız?" diyen Cumhuriyetçi Senatör, "Gazze'de daha fazla sivil kaybın, daha fazla isyancı üretebileceğine" inanan Savunma Bakanı Austin'in düşüncelerini "saflık" olarak nitelendirdi. Austin hakkında, "O kadar saf ki, bu adama olan tüm güvenimi kaybettim" diyen Graham, Filistinliler için ise "Okullarda ne öğretiyorlar biliyor musun? Bir şekilde İsrail'in Gazze'deki halkı radikalleştirdiği fikri çok saçma. Yıllardır Hamas tarafından radikalleştirildiler" yorumunda bulundu.
Daha önce de bir X hesabı tarafından 12 Ekim 2023 tarihinde yapılan paylaşımda, ABD'li senatör Lindsey Graham'ın "Tüm dünyayı bombalamamız lazım" dediği iddia edildi. Kısaca halet-i ruhiyesi bozuk bu adamları ve suç makinalarını durdurmak için dünya Japonya'nın, İslam dünyası ise başta Filistin olmak üzere saldırıya uğrayan tüm İslam beldelerinin arkasında durmalı ve geçmişin hesabını sormalıdır. Bu hasta tipler hakkın yerine güce perestiş ediyorlar.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.