Arama

Mustafa Özcan
Ocak 19, 2021
Batı’nın Ayetullahları!

'Merd-i kıpti şecaatini arz ederken, sirkatini söyler' derler. Bugünkü ifadesiyle Kıpti kimse veya 'çingene' kahramanlıklarını sayıp dökerken hırsızlıklarını ortaya saçarmış. Maalesef batımız ve doğumuz aynı insan küme ve karakteriyle dolup taşıyor veya din anlayışıyla kaynıyor. Doğu'da Şii mollalar Batı'da ise Yunan papazları veya Ortodoks mollalar cirit atıyor. Al birini vur ötekine. Batı'nın ayetullahları Doğu'nun İran'ın ayetullahlarına özenmiş olmalı ki Yunan Başpiskopusu İeronimos Osmanlı'ya karşı 1821 yılındaki isyan hareketini devrim olarak nitelendiriyor ve bunun merkezinde din adamlarının yani papazları yerleştiriyor. Daha da ileri gidiyor ve papazın ve din adamının olmadığı yerde devrim de olmaz diyor (There was no sign of revolution that did not start with a clergyman,"). Yani İran mollalarına fark attıklarını söylemek istiyor. İranlı mollalar Şah Muhammed Rıza Pehlevi'ye kazan kaldırırken, Yunanlı adaşları papazlar da Osmanlıya ve İkinci Mahmut'a baş kaldırıyorlar!

Başpiskopos Hazretleri Open Tv'de bir konuşmuş pir konuşmuş. Güya Hazreti İsa'nın varisi makamından Türklere çatarak, verip veriştirmiş. İslam hakkında ve Fatih Sultan Mehmet hakkında dilin kemiği olmaz anlayışıyla (fehvasıyla) ağzına geleni söylemiş. Belli ki 2006 yılında Katoliklerin o dönemki lideri 16'ıncı Benediktus'a özenmiş ve Regensburg konuşmasından kopya çekmiş. Yunanistan Başpiskopusu İeronimus şunları söylüyor :" İslam din değil siyasi bir parti ve bir ihtirastır. Mensupları da yayılmacı karakter taşıyan insan güruhtan ibarettir. İslam'ın özelliği budur ve Muhammed'in çağrı ve öğretileri de bunu tasdik ve telkin etmektedir…"Fatih Sultan Mehmet'e atfettiği bir cümle ise şöyle: İslam'ın karakteri yayılmaktır ve mensupları da bunu icra ederler…"

Bu cümleler 16'ıncı Benediktus'un sözlerinin kötü bir kopyasıdır. Papa, Regensburg Üniversitesinde bilim adamları önünde yaptığı konuşmada Bizans İmparatoru Manuel Paleologos'un Hristiyanlık ve din eğitimi almış Farisi ile tartışma sohbetinden alıntı yaparak Hıristiyanlık ile İslam arasındaki farkların altını çizmişti.

Papa, 14'üncü yüzyılda, Bizans İmparatoru II'inci Manuel'in; "Muhammed, hangi yeniliği getirmiştir, onun getirdikleri arasında sadece kötülükleri ve insani olmayanları bulursun, vaadettiği inancı kılıçla yayma emri gibi. Tanrı kan dökülmesini sevmez" sözlerinden alıntı yapmıştı. Bu alıntının ardından kendi sözleriyle devam etmiş ve İslam'da Tanrı ile akıl arasında ayrılmaz bir bağ bulunmadığını, İslami Cihadın, akla ve Tanrı'ya aykırı olduğunu savunmuştu. Ancak Papa'nın Kuran'da dinde zorlamanın olmadığı yönündeki ayete atıfta bulunması, eleştirileri hafifletmeye yetmemişti.

16'ıncı Benediktus Bizans İmparatoru Manuel Paleologos'a söylettiklerini Yunan Başpiskoposu Ieronymos da Fatih Sultan Mehmet'e söyletmiştir. Da ha da çirkini İslam'ın bir din olmadığını siyasi bir hizip veya parti ve ihtiras olduğunu ve Müslümanların yayılmacı ve savaşçı bir topluluk olduğunu ileri sürmesidir. Müslümanların muharip bir topluluk olduklarını ve yayılmacı karakter taşıdıklarını ve İslam'ın özelliğinin de bu olduğunu ileri sürmüştür. Muhammed'in öğretilerinin de buna çağırdığını da sözlerine eklemiştir.

Bu sözlerinin Türkiye dahilinde ve haricinde akisleri, tepki çekmesi üzerine reverans yapmış ve kıvırma payını kullanmış ve 16'ıncı Benediktus gibi kendi kendini düzeltmeye çalışmıştır. Daha sonra sözcüsü tarafından yapılan tavzih edici açıklamada din olarak İslam'ı kastetmediklerini belki İslam'ı tahrif eden aşırılar ve fanatikleri kastettiklerini ileri sürmüştür. Tavzihe dair açıklamada Yunan Ortodoks Kilisesinin bütün dinlere saygılı olduğu da ifade edilmiştir. Kilise adına yapılan açıklamada ayrıca Başpiskopos da dahil bütün piskoposların bilinen dinleri tebcil ettiklerini ve inananlarını da kardeşleri gibi sevdikleri, gördükleri ileri sürülmüştür. Hristiyanlık anlayışında dinler arasında ayrım gözetilmediği savunulmuştur. Kilise sözcüsü din olarak İslam'ı kastetmediklerini aksine dünyada terör estiren ve ölüm saçan aşırı yapıları ve uç örnekleri kastettiklerini ileri sürmüştür. Başpiskoposun bu talihsiz konuşması 1821 yılında Osmanlı'ya karşı Yunan kalkışmasının iki yüzüncü yıldönümü (bicentenary) etkinliklerine, kutlamalarına denk gelmiştir.

Bu konuşma üzerine Başpiskoposa tepki yağmış ve Türkiye'deki gayri Müslim topluluklar da konuşmayı münasebetsiz bir konuşma olarak değerlendirmişlerdir. Diyanet Reisi Ali Erbaş da açıklamayı hastalıklı bir zihnin ürünü saymıştır. İslamafobyanın yaygınlaştığı günümüzde bu tip sorumsuz açıklamalar Müslümanları saldırılara karşı açık ve savunmasız hale getirmektedir. Bu tür açıklamalar din mensupları arasında kin ve nefret tohumları ekmekte ve sosyal barışı küllemektedir. Kin, düşmanlık ve şiddet iklimini yeşertmektedir. Başpiskopos anlan açıklamasıyla kin cürmü işlemiştir. Batı Trakyalı Türk-Müslüman azınlık mensuplarının veya temsilcilerinin dediği gibi din adamı yapıcı bir dil kullanmalıdır. Lakin 'küp içindekini sızdırır' misali, kin tortularıyla meşbu gönülden başka ne beklenir ki! Dil gönlün tercümanıdır. Yapıcı dil kullanamaz zira Mesih'i değil onun adına uydurulmuş Mesihizm veya Hristiyanlığı temsil ediyor. Hristiyanlık Mesih adına uydurulmuş bir algıdan başka bir şey değildir. Bu münasebetle Mesih'i değil Hristiyanlığı ya da Mesihizmi esas almaktadırlar.

Maalesef Yunan din adamları da siyasetçileri gibi aynı hamurun veya aynı kimyanın ürünüdürler. Çam yarmasına benzeyen Başpiskopostan başka türlü ifadeler sadır olsaydı şaşardık. Eskilerin ifadesiyle; labisu libasi katrani hamilu asaya şeytani/Katran gibi kıyafetler içinde Mesih'in değil şeytanın topuzunu taşımaktadırlar.

Başpiskopos İeronimos Mesih adına uydurulan bir algının kurbanıdır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN