Arama

Mustafa Özcan
Mayıs 28, 2020
Uzlet ve i’tizal

Uzlet sosyal bir olayı, i'tizal ise bir fikri ve felsefi bir tutumu ve bir eğilimi anlatıyor. Uzlet kenara çekilmektir. Genellikle sosyal yapıların bozulması hengamesinde insanın içine kapanmasını ifade eder, akla getirir. Uzletin iki nedeni olabilir. Birisi psikolojik diğeri ise sosyolojik. Psikolojik neden insanın bazen kendini yetersiz ve toplum için de bir yük olarak kabul etmesi ve görmesi halinde, içine kapanarak kemalatını tamamlama arzusudur. Özüne dönme suretiyle salih veya kamil insan olma çabasıdır. Uzletin ikinci nedeni de sosyal yapının bozulmasına yönelik bir refleks, mukabele halidir. Sosyal bozulma nedeniyle içinin kararmaması için veya çürüme, bozulma endişesiyle kenara çekilmektir. Uzlet Arapçada kaynaşmanın yani ihtilat/muhalatanın karşılığıdır. Zorunlu hallerde tavsiye edilmiştir. Esas olan topluma katılmak ve kaynaşmaktır. Lakin bu kaynaşmadan, fikren ve dinen zarar göreceğini zannı galip ile hissediyorsa bu durumda toplumdan uzak durması evladır. Uzlet kenara çekilmek veya kabuğuna çekilmek i'tizal ise ayrışmaktır. Uzlet sufilerin yoludur ve İbnü'l Cevzi, 'Saydu'l Hatır/Düşünce Avı 'isimli mev'ize kitabında bunun faydalarını ve zevkini anlatmıştır. Uzletin zevki katılım veya kaynaşmanın zevkinden çok dana fazladır. Uzlet kökeninden gelen i'tizal ise toplumla ilişkiyi kesmek daha doğrusu ayrışmaktır. Bunun da Gazali'nin ifadesiyle olumlu veya olumsuz yönleri vardır. Vasıl Ata'nın Hasan el Basri meclisinden ayrılmasına i'tizal denmiş ve bu hareketten kaynaklanan çığıra da daha sonra Mutezile adı verilmiştir.

Zaman zaman peygamberler toplumlarından ayrışmışlardır. Hazreti İbrahim Aleyhisselam ve Yedi Uyurlar ( Mağara dostları) toplumlarını terk ederek mağaraya sığınmışlardır. Kur'an onlardan ashab-ı kehf yani mağara arkadaşları olarak bahsetmektedir. Keza İbrahim Aleyhisselam da putları kırdıktan sonra olmalı mağaraya gitmiş ve orada kainata bakarak kendisini aramıştır. Yaşadığı dünyayı anlamlandırmaya çalışmıştır. Eflatun'un düşünce mağarası olsa olsa Hazreti İbrahim'in mağarasının yanında kötü bir kopya olabilir. Yıldızlara ardından güneşe perestiş etmiş yani onları takdis etmiş lakin birer ikişer battıklarını görünce 'ayıkmış' ,'batanları sevmediğini' söylemiştir. Yani fani olanlara bel bağlamamıştır. Bakiyi aramıştır. Putların kendilerine faydası olmadığını görünce putları kırmış ardından da yıldızları terk etmiştir. Hazreti İbrahim putları, yıldızları (mecazi anlamda) ardından da onlara tapan ( putları ve gök cisimlerini ilah edinen Mendai/Sabiileri) toplumu terk ederek Filistin üzerinden Mısır ve onun üzerinden de Hicaz'a varmış ve gittiği topraklarda haniflik üzerine mabetler kurmuştur. İslam tarihi içinde Hazreti İbrahim'in serüvenine benzeyen serüvenlerden birisi de hiç kuşkusuz Selman-ı Farisi'nin engin deneyimi ve arayış dolu hayatıdır. O da hakperest olarak hakkı bulmak için diyar, diyar gezmiştir.

Kur'an Hazreti İbrahim'i anlatırken onun nasıl toplumunu terk ettiğini yani tavır koyduğunu ve onlardan ayrıştığını hikaye eder. 'A'teziliküm vema tabud'una min dünillah' demektedir. Yani 'sizi ve Allah'tan başka yakardıklarınızı terk ediyorum ." Burada güçlü bir tavır koyma hali vardır. Bundan dolayı da Hazreti İbrahim için tek başına bir ümmet tabiri kullanılmıştır. Yalnızlığına ve biçareliğine bakmamış doğru bildiği yoldan şaşmamıştır. Hazreti Musa'nın da böyle bir i'tizal veya uzlet dönemi vardır. Kavmini hakka getiremeyince onları terk etmiştir. Rukiyye el Huveyrini'nin yazdığı gibi halvet ve uzlet hassas insanların yapısına ve mizacına daha uygundur. Bu karakterler ve mizaçlar hassasiyetleri nedeniyle kabalıkları kaldıramazlar. Toplum hayatında ve kaynaşma ortamlarında da ortalığa atılan ve saçılan sözler hassas terazi ile tartılmaz. Dolayısıyla hassas karakterler bu gibi ortamlarda rencide olurlar. İster istemez de bu gibi ortamlarda barınamazlar. Keza fikirlerini düzene sokmak isteyenlerin vazgeçilmez durağı yalnızlıktır. Araştırmacılar da, en az bir dönem çalışmalarını ikmal etmek için uzleti seçmek durumundadırlar. Denizler gibi dalgalı olan ve insanın midesini bulandıran, kaldıran veya zihnini tutan ortamlardan kaçarak uzleti yeğlemek gerekir. Karmaşa, fitne ve çalkantı ortamlarından kurtulmak için de uzlet mücerrep bir tiryaktır. Uzlet hayatı, fikirler ülkesine, zihni gezinti diyarına ve duyguların cevelan ettiği, serpildiği bir atmosfere kapak atmak, açılmaktır.

Cihad Adle adlı yazar da korona günlerinde veya karantina atmosferinde bu tarz uzlet günleri geçirdiğini ve zihnini toparladığını ve geçici ve bayağı duygulardan arınarak huzur ( rahatu'l bal) bulduğunu ifade etmektedir. Hazreti Peygamber de İbrahim Aleyhisselam'ın izinden Hira Mağarasında halvete, uzlete çekilmiş ve kainatın düzenini düşünmüştür. Bu uzlete sema mukabele etmekte gecikmemiş; Hazreti Peygambere ulak olarak namus-u ekberi yani Cibril'i yollamış, göndermiştir. İnsan uzlet ikliminde çocuksu düşünce ve kavga ortamından kurtulur ve ruhu durulur. Fikirleri imbikten geçer ve berraklık kazanır. Uzlete çekilen kişi insanların bir avuç dünyalık için birbirlerini kırmalarını anlayamaz hale gelir. Uzlet ve içe kapanmak akılları arındırır, günahları ve nefisleri temizler. Tezkiye sürecini başlatır. Uzletten çıkan kimse topluluklara karıştığında numune-i imtisal bir insan hüviyetine bürünür. Kalbinden diline hikmet dilimleri dökülür.

Hamalı Şeyh Muhammed el Hamid bu makamda sufilerin bir sözünü tekrarlayarak şöyle der: Ehli dünya ve saltanat, içinde bulunduğumuz sefa ve huzur halini bir bilseler, kıskançlıkla bu hale kavuşmak ve ele geçirmek, elimizden almak için harekete geçerler ve bizimle cenk ederlerdi.

Hiçbir şey görüldüğü gibi değil. Dışarıdan metelik vermediğin hal, tatmanız halinde tutkuya dönüşüverir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN