Arama

Mustafa Özcan
Şubat 1, 2020
Yüzyılın kandırmacası

Trump'ın bütün işleri gibi Yüzyılın Pazarlığının içeriğinin açıklanması da yine ciddiyetten uzak bir biçimde gerçekleştirilmiştir. Yüzyılın Pazarlığı bir anlaşma değil tek yanlı bir niyet beyanıdır. Bu yüzden de bir şeye benzemiyor tam bir heyula. 'Truman'dan Trump'a' gibi tekerlemeler, değerlendirmeler yapılsa da İsrail yanlısı olmaktan öte Truman'ın Trump ile başka bir ortak paydası bulunmuyor. Truman İsrail'in hamiliğini İngiltere'den devralsa, Japonlara karşı zalim olsa da Trump gibi cıvık bir adam olması mümkün değil. 1 Nisan şakasına benzeyen yüzyılın şakasının ardında bazı özel durumlar var. Yüzyılın Pazarlığı bir cankurtaran simidi gibi denize düşenlerin, boğulanların imdadına yetişiyor. Cankurtaran simidi Filistin meselesi. Aynı simide tutunanlar ise Netanyahu ile Trump. Netanyahu önümüzdeki Mart ayında yapılması beklenen seçimleri kaybederse siyasi kariyerinin sonuna gelmiş olacak ve kendisini demir parmaklıkların arkasında bulabilecektir. Trump da hem azil süreci hem de ikinci devre veya dönem başkanlık yarışıyla karşı karşıya. Bunun için de asimetrik bir silaha ihtiyaç var. Evanjelikleri seferber edebilmesi için İsrail kartından daha sağlamı yok. Bir zamanlar Jimmy Carter'ın ifade ettiği gibi İsrail'de olmasa bile ABD'de siyasilerin kariyerleri ve kaderini bir biçimde Siyonist çevreler belirliyor. Yahudilerin onayını almayan siyasi, kariyerine erken veda eder. Bu mücerrep bir sözdür. Şimdi sadece ABD'de değil aynı zamanda Arap aleminde de öyle görünmektedir. İsrail'in gönlünü yapan siyasi ömrünü uzatır. Bundan dolayı da Arap rejimleri İsrail'in eteğine tutunuyor, etrafında pervane oluyor ve utanmazca hervele yapıyorlar. ABD'de İsrail tabudur ve mahremdir. Kimse destursuz onun harim-i ismetine giremez, ihlal edemez. Bu tabu hakkında Paul Findley, They Dare to Speak Out: People Institutions Confront Israel`s Lobby (Konuşmaya Cesaret Ettiler: İnsanlar ve Kurumlar İsrail Lobisi`yle Karşı Karşıya) kitabında bilinmeyen çok şey anlatır.

New York Times gazetesi de planın ciddiyetten uzak daha doğrusu şaka gibi olduğunu ve azil soruşturmasıyla karşı karşıya bulunan Amerikan Başkanı Trump'ın yolsuzluk girdabında debelenen Netahyahu'ya açık çek bir siyasi hediyesi olduğunu ifade etmektedir. Trump bu zehirli hediyesiyle birlikte hırsızı çalıntı evin sahibi yapar. Bu itibarla Yüzyılın Pazarlığının Netanyahu'ya yönelik yüzyılın hediyesi olduğunu söyleyenler var. Tunus Cumhurbaşkanı Kays Bin Said de temelsiz ve tek yanlı plana yüzyıln yalanı ve kandırmacası adını verir. Bu itibarla bu ikili veya çok yönlü bir anlaşma olmayıp sadece ahbap çavuş arasında bir niyet beyanıdır. Buradan yola çıkan kimileri de durumu 102-103 yıl önce dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Balfour'un beyanına ve deklarasyonuna benzetiyorlar veya onunla kıyaslıyorlar. Bu nedenle de 181 sayfadan oluşan kâğıt yığınına veya tomarlarına Netanyahu'ya yönelik bir Trump deklarasyonu diyorlar. Balfour da Yahudi halkına yönelik olarak bir milli vatan taahhüdünde bulunmuştu. Bu niyet beyanıyla birlikte Filistin, devlet altı bir konum kazanıyor ve Edward Said'in ifadesiyle Bandustan haline geliyor. Mahmut Abbas yönetimi de beyazların kuklası Mangosuthu Buthelezi iktidarını çağrıştırıyor. Bunun için zahmet edip ne Mahmut Abbas'ı ne de komşu ülkeleri yani Mısır ile Ürdün rejimlerini duyuruya davet ettiler. Trump övgüler düzse de Ürdün Kralı İkinci Abdullah'ı merasime çağırmadı. Zira merasim münhasıran kendi amaçlarına hizmet eden tiyatrodan ibaretti. Neden tiyatro diyoruz zira New York Times'ın da altını çizdiği gibi ciddiyetten yoksun bulunuyor ( https://www.nytimes.com/2020/01/29/opinion/ letters/israel-palestinians-trump.html?smtyp=cur&smid=tw-nytopinion ).

Dolayısıyla Yüzyılın Pazarlığı meselesini esastan incelemek gerektiği gibi usulen de incelemeliyiz. Usulen incelediğimizde bunun tek yani bir niyet beyanı olduğunu görebiliyoruz. Söz gelimi, 1979 Camp David antlaşmasında Sedat-MenahemBegin ile Jimmy Carter tören alanında hazır bulunmuş ve taraflar birbirini tebrik etmişlerdi. Mısır'ı Arap dünyasından çekip alsa da Menahem Begin anlaşma sonunda kendi halkı ya da siyasetçileri tarafından fazla onurlandırılmamıştır. Dışlandığını bile söyleyebiliriz. Rabin ise daha feci bir sonla karşılaşmış ve Mahatma Gandi gibi kendi taraftarlarınca, dindaşlarınca veya ırkdaşlarınca öldürülmüştür.

Elbette Rabin'i burada Mahatma Gandi yerine koyuyor değiliz sadece akıbetlerinin benzerliğine işaret etmiş olduk. Keza 1993 yılında Oslo Anlaşması sırasında da Arafat-Rabin ile birlikte ikinci Carter diyebileceğimiz Bill Clinton merasimde hazır bulunmuştur. Burada ise ne Abdulfettah Sisi ne Kral II. Abdullah ne de muhatap kitleyi temsilen Mahmut Abbas bulunmuştur. Sadece İsrail'i dost Hamas'ı ise düşman bilen, belleyen Mahmut Abbas'a da metelik vermeyen belki altını oyan Arap rejimlerinin temsilcileri hazır bulunmuştur.

Yüzyılın Pazarlığının tanıtımı, galası, ilanı körler sağırlar birbirini ağırlar faslında geçmiştir. Usulen ele aldığımız bu tek yanlı niyet beyanının esasını da bir başka yazıda konu edelim.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN