Arama

Mustafa Özcan
Nisan 9, 2018
Müslümanları öldürme yarışı

Ümmet ile insanlık ailesi Suriye olaylarında sınıfta kaldı. İnsanlar ve milletler vicdanlarını takıntılarına kurban etti. Suriye halkı bütün bunları hak etmek için ne yaptı? Bu sorunun sağlıklı bir cevabı yok ama insanlar kulp bulmakta olmazsa takmakta mahirler. Paris Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü hocalarından Hattar Ebu Diyap Suriye'de olup bitenleri uluslararası nifak ve kahpe düzeninin marifetine bağlıyor. Şimdi halklarının infialini yatıştırmak ve Esat'a yeni ek süreler kazandırmak için ayran kabartıyorlar ama fiiliyata geçen bir şey yok. Suriyeli düşünür Abdulkerim Bekkar şimdiye kadar Suriye halkına karşı 215 kez kimyasal silah kullanan Esat rejiminin ayakta kalmasının nedeninin şimdi ona karşı sahte öfke nöbet geçiren, sahte timsah gözyaşları döken ülkeler kuşağı olduğunu hatırlatmaktadır. Daha Şubat ayında (2018) aynı yerde aynı silahları dünyanın gözleri önünde bir kez daha kullanmıştı. Ne oldu? Kulakları üzerine yattılar. Yaptıkları yapacaklarının teminatıdır! Uluslararası düzeninin saymakla bitmeyen kahpeliklerinden birisi, Batı'nın toptan bir biçimde Rus asıllı köstebek Sergey Skripal ve kızının Rus gazıyla zehirlenmesine gösterdiği sistematik infial ve tepkidir. Bu tepkiler şimdiye kadar Suriye halkı için gösterilmiş olsaydı Suriye halkı çoktan bu zorba rejimin zincirlerinden kurtulmuştu. Londra olayında Batılılar hep birlikte kudurmuş gibi karşı atağa geçtiler ve diplomatik olarak Rusya'yı cezalandırdılar. Suriye halkı ise bu yönde ilgili kurumların tespitleri çerçevesinde en az 215 defa kimyasal saldırıya maruz kaldığı halde bir Allah'ın kulu haklarını sormadı. Saddam için olmayan kitle imha silahları senaryosu ürettiler, uydurdular ve sonrasında Irak'ı şimdi Suriye'de katliamlar icra eden İran rejimine altın bir tepsi içinde sundular. İran Irak'tan sonra katliamlarını sayelerinde şimdi Suriye cephesinde icra ediyor. Uluslararası kamuoyu Irak'a müdahaleye karşıydı zira bir gerekçesi yoktu. Ama bahane ürettiler ve Irak ile birlikte bölgeyi istikrarsızlaştırdılar. Suriye'de ise uluslararası kamuoyu müdahale taraftarı oldu ama bu haklı isteğe pek kulak asan olmadı. Zira hesaplar insani değil siyasi idi. Suriye'de Aralık 2012 tarihinden itibaren Esat rejimi onlarca ve yüzlerce defa kimyasal silaha başvurdu ama kimseden ses çıkmadı.

*

Doğu Guta 'da kimyasal silah kullanılmasının birkaç nedeni var. Bunlardan birisi stratejik neden. Esat rejimi 2003 sonrasında Bağdat ve etrafının Sünnilerden ve muhaliflerden temizlenmesi gibi Şam ve etrafını tamamen muhaliflerden ve muhalif kitleden temizlemek istiyor. Etrafına taraftar kitleden oluşan bir kuşak oluşturmak, örmek istiyor. Bunu temin için de Sırplar gibi Iraklı Şiiler gibi demografik temizlik yapıyor. İkinci neden de, Doğu Guta'nın yüzde 95'ini ele geçiren Esat'ın bir an önce tamamını ele geçirmek için sabırsızlanması. Anlatılan başka bir husus da şu: Doğu Guta kim tarafından kurtarıldığı sorusu etrafında yapılan çekişme. İran ile Rusya; her ikisi de Esat'ı kurtaran biziz dolayısıyla zaferin patronu da biziz havası yayıyorlar. Bu, yeni Suriye'nin patronu kim olacak sorusunun da cevabını teşkil edecek. Bu nedenle Rusya Doğu Guta zaferini kendine mal etmek istiyor. Esat da İran ile birlikte kendisine mal etmek istiyor. Bunun için Süheyl Hasan bile devre dışı bırakıldı.

Rusya belli ki, ABD'nin Irak'ta düştüğü duruma düşmek istemiyor. 2003 yılından itibaren Saddam'ı deviren ABD oldu ama parsayı sosyal dokuya hâkim olan İran topladı. Putin Suriye'de buna izin vermek istemiyor. İran ile ittifak noktalarına rağmen çekişme alanları da var. Suriye'de üst el kim olacak sorusunun Moskova'ya göre cevabı Rusya'dır. İran ikinci eldir. Bu açıdan Rusya'nın rejim ve İran kadar, kendi yararlılığını göstermek için muhaliflere de ihtiyacı var. Bunun için de üçlü mekanizmada muhalifleri temsil eden Türkiye de yer alıyor. Duma meselesinde Suudi Arabistan tarafından desteklenen Ceyşülislam grubuyla tahliye müzakerelerini Rusya yürütüyor ve rejim bu müzakerelerde devre dışı bırakıldı. Ceyşülislam ile varılacak tahliye anlaşması Rusya'nın hanesine yazılacaktı. Rejim müzakere sürecinden dışlanmaktan memnun olmadı ve yine bildiği yönteme başvurdu ve sivilleri kimyasal silahlarla vurdu. Şam rejimi suçu da Ceyşülislam ve patronu Suudi Arabistan'a attı ve yükledi. Onların bu hususta fabrikasyon/imalat yaptıklarını iddia etti. Suriye rejimi bu yasak silahları kullandığı her defasında suçu muhaliflerin üzerine boca ediyor. Nasılsa kimse işin aslını sormuyor. Şubat ayında da (25/26) rejim yine Doğu Guta'ya karşı kimyasal silah kullanmıştı. Rejim o gün de suç ortağı Rusya ile birlikte bunun yine imalat/fabrikasyon olduğunu söylüyor ve önleyici yalanlarla dünyayı oyalamaya çalışıyordu. ( http://www.fikriyat.com/yazarlar/mustafa-ozcan/2018/02/26/gutada-onleyici-yalanlar )Rusya ABD ile atışmasında bir kez daha rejim gibi yeni saldırıyı da (7 Nisan 2018 tarihli) düzmece olarak nitelendirmiştir.

Dünya yine o zaman da sus pustu ve kulakları üzerine yatmıştı. O gün de sesini çıkarmadığı için bir kez daha cumartesi günü (7 Nisan 2018) aynı türden yeni bir haberle irkildik. Bu defa da suçu Ceyşülislam ile Suudi Arabistan'a yüklediler.

Esat'ı cesaretlendiren dünyanın kahpeliğidir. Kahpeliğin vasıfları arasında görmedim, işitmedim, hissetmedim tavrı vardır. İptali his vardır. Halit Hoca'nın da belirttiği gibi uluslararası düzeyde lakaytlık, umursamazlık, sessizlik ve duyarsızlık sahne almıştır. Esat'ı cezalandırabilecek muktedir devletler Esat karşısında pasifizm yolunu seçmişlerdir. Bu nedenle de Suriye meselesi insan hakları meselesi olmaktan çıkmış bir satranç tahtasına dönmüştür. Bir başka ifadesiyle devletler oyunu haline gelmiştir, bunun insan hakları ve demokrasiyle hiçbir alakası yoktur. Demokrasi ve insan hakları Batı'nın paravanıdır. Batı'nın demokrasi ve insan haklarıyla ilişkisi terörle ilişki düzeyindedir. Ona sadece alan açar.

İsrail'in, Arapları hedef alan Condoleezza Rice'ın yaratıcı kaos kavramına itiraz getirdiğini duymadık. Gerçi Suudi Arabistan ve BAE ile birlikte Mübarek'in halk tarafından devrilmesine karşı çıkmıştı. Bununla birlikte zarar etmiş sayılmaz zira Sisi'nin şahsında daha iyisini bulmuş oldu. Bir kazanda kaynayıp gitsinler. Şimdi ise İbni Useymin fetvalarından yola çıkan İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, Gazzelilerden uslu durmalarını, gösteri yaparak kaosa davetiye çıkarmamalarını ve bunun haram olduğunu ileri sürmektedir. 'Bari dinime rahleden Müslüman olsa' sözünü duymamış olan Avichay Adraee ödünç fetvalarla Hamas'ın harici karakter taşıdığını ileri sürüyor. Artık Dabbetü'l Arz gibi kimin Müslüman olduğuna, kimin İslam vasfı taşımadığına İsrail veya Yahudiler karar verecek. Ne de olsa Allah'ı seçilmiş kulları! Allah adına seçilmiş halkı belirleyecek! İman edenlerle etmeyenleri ayıracak! Hattar Ebu Diyap'ın kahpelik tespitine bir ilave daha yapmalıyız, küstahlık!

Esat ile Netanyahu Müslüman öldürmekte birbiriyle yarışıyorlar. Ama her halükarda öldürme rekorunu elinde tutan Esat! Baştan beri de öyle. Netahyahu Gazze sınırında sivil ve silahsız göstericilere karşı canlı mermi kullanarak şimdiye kadar birkaç defa da 30 Filistinliyi şehit etti. Esat ise tek bir vuruşta veya bir kalemde hem de kimyasal silahlarla çoluk çocuk demeden 200 kadar kişiyi katletti, kırdı geçirdi.

Bugüne kadar ABD ve İsrail Esat'a öldürücü değil aksine toparlayıcı, nefes aldırıcı darbe vurmuştur. Lindsey Graham gibi senatörlerin defalarca teklif ettiği gibi siyasi olmazsa bile insani olarak Esat'a diz çöktürücü bir darbe vurulması mümkündü. Bu Arapların deyimiyle ateşten kaçan birinin kaynar sudan medet ummasına benzer! Bunun için yapılması gereken şey kimyasal silahları attığı araç gereçlerin ortadan kaldırılmasıdır. Kısaca hava gücünün yok edilmesidir. Bu takdirde ne varil bombaları ne de kimyasal silah kullanabilecektir. Bu da savaşın seyrini değiştirecek ve Esat'ı masaya oturmak zorunda bırakacaktır. Muhaliflerin safına katılan eski Başbakan Riyad Hicap'ın da sorduğu gibi halkına karşı kirli silahları kullanan bir rejimin ülkeyi yönetme kapasitesi, kabiliyeti ve şansı var mıdır? Suriye'deki gibi bir insanlık ayıbı tarih boyunca hiç görülmemiştir. Nuseyri rejimi yabancı işgalcilerle ve suç ortaklarıyla birlikte halkını öldürmektedir.

Trump'ın bu hususta söylediği doğrudur bu cürüm ve suçtan zincirleme İran ve Rusya da sorumludur. Obama da kırmızı çizgilerini çiğnemese idi şimdi Esat rejimi yoktu. Bunlar doğru ama bu bahaneler Trump'ı kurtarmaz. İbrahim Kalın, Mike Pence ve Trump gibilerinin söylediği gibi bu cürümleri işleyenler bedelini ödemelidir. Bunu derken İslam düşmanlarından Müslümanlar lehine sadra şifa bir şey beklemediğimizi de sanmayın. Yine de çıkmayan candan umut kesilmez misali Suriye halkı gibi umut kırıntıları için debeleniyoruz.

Koyun can derdinde kasap et derdinde misali tam da bu arada Teyfur Havaalanı kim vurduya gitti. Esat, bir yıl evvel Şuayrat'ta olduğu gibi Amerikan saldırısı beklerken İsrail tarafından vuruldu. Tuşa geldi. Daha doğrusu Netanyahu imdadına yetişti. Esat dünya kamuoyunun Gazze olaylarıyla meşgul olmasını fırsat bilerek, denk getirerek Doğu Guta halkına saldırdı. İsrail de Esat'a öfkeyi istismar ederek eski hesaplarını kapattı. En azından bulanık havada kapanmamış hesaplarının bir kısmını kapattı. Zira bu üstten kalkan İran'a ait insansız hava araçları İsrail sınırlarına kadar dayanmıştı. Dünya Suriye rejimine homurdanırken İsrail bu işi de aradan çıkarıverdi. Bu da başka bir kahpelik. Hem Müslümanları katletme yarışı yapıyorlar hem de zaman zaman birbirlerini avlıyorlar. Böylece esas mesele yani Suriye halkı her defasında unutuluyor. Bu teröristlerin birbirine hizmetidir. Cumhurbaşkanı Erdoğan vaktiyle hem Esat nem de Netanyahu için terörist sıfatını kullanmıştı. Eylemleri de bunu doğruluyor.

Sözlerimizi Huzeyfe Abdullah Azzam'ın sözleriyle noktalayalım: Benim gibi birçoklarının babamdan duyduğum söz şudur: Şam insanlığın kurtuluşu noktasında son sözünü henüz söylemedi! Şam Hafız, Beşşar, Hasan Nasrallah, Ruhani, Putin'in Şam'ı değil İmadüddin, Nureddin Zengi, Salahaddin Eyyübi, Muzaffer Kutz'ların Şam'ıdır. Er geç bu ruh yeniden şahlanacak, ayağa kalkacak ve dirilecektir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN