Arama

Mustafa Özcan
Mart 26, 2018

Trump kabinesini en iyi anlamanın yolu benzetmeler üzerinden gitmektir. Trump kendisi gibi düşünmeyenlerden, hala devlet adabı ve erkânı gözetenlerden kurtuluyor ve kafadarlarından müteşekkil uyumlu bir kabine vücuda getiriyor. Utanmasa belki hayat kadınlarını da içine alır. Bu kabineye Dalton kardeşler kipinde Bolton kardeşler kabinesi demek münasiptir.

Öncelikli olarak Türkiye karşısında Batı'nın kolektif hafızası yeniden devreye girdi, harekete geçti. Buna Batı'nın şuur altı demek de mümkündür. Osmanlı sonrası Türkiye'ye biçtikleri bir rol var. Rusya karşısında Anadolu'yu savunmak. Güneyde Rusya'yı dengelemek. Zinhar Ortadoğu'ya sarkmamak. Hatta aklına bile getirmemek. Türkiye'nin bu yönde önüne ne kadar fırsat geçtiyse sistematik olarak engellemişlerdir. Soğuk Savaş şartları sonrasında da Türkiye'nin Soğuk Savaş şartlarına riayet etmesi gerektiğine de dair bir anlayışa sahip olmuşlardır. Soğuk Savaş sonrasında kendileri İslam dünyasına yönelik bir istila hareketine başvurmuşlardır. Adnan Menderes'in 1957 yılında Suriye politikasını sabote etmişlerdir. 1991 ve 2003 yıllarında da Türkiye yerine ortak olarak PKK'yı seçmişlerdir. 2011 sonrasında da Suriye'de Türkiye yerine PYD'yi seçmişlerdir. Kendileri İslami dünyasına yönelik olarak istila hareketi başlatmalarına rağmen Macron ve Merkel gibiler Afrin harekâtını bir istila hareketi olarak sunmaktadırlar. Kısaca onlara göre Ortadoğu Türkiye için yasak bölgedir. Hatta İran ve Rusya'nın burada yeni imparatorluklar kurması onlar açısından sorun değil ama yeter ki Osmanlı dirilmesin. Onlarda Osmanlı atfı ve vurgusu devam etmektedir. Buna mukabil kimsenin Putin'in temsil ettiği yeni Çarlık'tan şikâyet ettiği ya da yeni Safevi dalgasından bahsettiği yok. Şikâyet etseler ne yazar zaten bunun önünü açan kendileri.

BND eski Başkanı August Hanning Türkiye'de Osmanlı eğilimlerinin yeşerdiğini sezdiklerini ve Türkiye'nin bunu Suriye'de kuvveden fiile çıkarmanın peşinde olduğunu söylemiştir. Keza John Bolton'un başarısız 15 Temmuz darbesine destek ermesinin arkasında da bu boyut yatmaktadır. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın böyle ve benzeri bir darbeyle devrilmesi nedeniyle gözyaşı dökmeyeceğini ifade etmişti. Suriye'de halkın ve Sünnilerin kazanmasını istemeyen Daniel Pipes John Bolton'un bu yöndeki tweetini takipçileriyle paylaşmıştır. John Bolton Erdoğan'ın devrilmesine üzülmeyeceğini zira onun ABD'yle dost olmadığını ileri sürmüştür. Kısaca iki husustan dolayı rahatsızlar. Türkiye'nin bagajında Osmanlı geçmişine dair izlerin olması ve bölgede gelişen olaylarla birlikte yeni kazanımlar elde etmesi ve rolünün artmasıdır. Kısaca Osmanlı vurgusunun sadece lafta kalmaması fiiliyata da geçmesidir. Ama bu korku AK Parti ile başlayan bir korku değildir. Diriliş korkusu Menderes ile başlamış ve Özal döneminde de kendisini açığa vurmuştur. O dönemde TIR filosuna sahip olan Türkiye'nin TIR filosu için 'Osmanlı TIR'ları' ifadesi kullanmıştır. Kısaca en küçük ayrıntı da bile adamlar Osmanlı izlerini yakalıyorlar. Biz demesek bile onlar hatırlıyor, hatırlatıyorlar! Bu durumda biz ne yapabiliriz? Reddi miras yapsak ve yemin billah etsek biz Osmanlı değiliz desek de onlar rüyalarında ve gözleri açıkken böyle görüyorlar. Bu nedenle de adamların kolektif hafızalarına veya şuur altlarına Osmanlı korkusu salınmış, işlenmiş. Düşünebiliyor musunuz 5 yüzyıl boyunca Osmanlı ötekileri olmuş. Bu kâbustan kıyamete kadar sıyrılamazlar, uyanamazlar. Bu itibarla Batı'nın finosu Macron Afrin harekâtını veya Zeytin Dalını işgal harekâtı olarak görüyor. Bu bakış açısına göre Türkiye Osmanlı değerlerini dolayısıyla İslami değerleri temsil ederken PKK da seküler değerleri ve Batı'nın değerlerini temsil etmekte ve siper olmaktadır.

İçimizden de onların kriptoları bu korkuları canlı tutacak argümanlar üretiyorlar. Bu yolla kışkırtma görevlerini ifa ediyorlar. Sözgelimi, Deniz Yücel ayarı Soner Çağaptay gibi ABD'ye tünemiş mankurtlar zümresi onlara bu yönde malzeme temin etmekle meşguller. Sözgelimi, Soner Çağaptay Afrin harekâtında Türkiye'nin giderek artan bir vetirede İslami söyleme başvurduğunu ifade etmektedir. Böylece Batı'nın korkularını depreştiriyor. Elbette onlar korkuyorlar diye kendi kimliğimizden vazgeçecek değiliz. Korkunun ecele faydası yoktur. Biz onların sahasını değil onlar bizim sahamızı işgal ediyorlar. Bunun için de kimliğimizi bahane ediyorlar.

Bolton ve Bolton kardeşler Türkiye hakkında ezber laflar ediyorlar. Bernard Lewis gibi gurularından öğrendiklerini satıyorlar. Bir radyo konuşmasında Bolton bu aşına ezberlerden bazılarını dile getiriyor. Sözgelimi, Bolton,"Eğer (15 Temmuz) darbe başarılı olursa Erdoğan'ın yeniden Osmanlı hilafetini geri getirme, Ortadoğu'da baskın bir güç olma ve Türkiye'yi daha İslamcı bir yöne götürmesi engellenecek" demişti.

Erdoğan hükümetinin 2003 yılında Irak'ın işgali konusunda ABD'ye destek vermediğini söyleyen Bolton, "Ben (Rumsfeld gibi) her zaman Erdoğan'ın Irak'taki eylemlerimizi sabote ettiğine inandım. Erdoğan'a karşı kalbimde merhamet yok. Eğer devrilirse gözyaşı dökmem. Bence o ABD'nin dostu değil" diye konuşmuştu. Bolton ayrıca "Erdoğan'ın 15 Temmuz'dan başarıyla çıkması durumunda çok çok geniş bir baskı yaşanacak" demiş ve eklemişti: "Ordu tasfiye edilecek, tüm mahkemeler tasfiye edilecek. Gerçek otoriter bir baskı olacak." John Bolton 15 Mart 2018'de de Fox televizyonuna Türkiye konusunda benzer düşüncelerini paylaşmıştı. Bolton "Bence asıl endişe kaynağı Erdoğan. Endişem şu ki Türkleri bozarak, laik anayasayı iptal ederek Türkiye'de İslamcı devletin temellerini atıyor. Kendisi İstanbul Belediye Başkanı iken 'Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz' demişti. Korkarım ki artık tramvaydan iniyor. Kemal Atatürk'ün Laik Anayasası'nı ayakta tutan laik yargıçların çoğunu yargıdan başarılı şekilde temizlemeyi başardı, başarısız darbe girişiminden sonra ordunun laik kısmını temizliyor, laik generalleri İslamcı generallerle değiştiriyor. Halifelik istiyor" demiştir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın demokrasiyi araç olarak istediği fikri de Cumhuriyet yazarı Nilgün Cerrahoğlu gibiler tarafından ağızlarda sakız edilmişti.

İran'da rejim değişikliği isteyen Bolton Irak'ın da üçe parçalanmasını istiyor. Suudi Arabistanlı general Enver Işki'nin seslendirdiği gibi Irak'ın kuzeyinde hem Türkiye hem de İran'ı sarsacak bir Kürt devletine ilaveten İran'ın yayılmasına ket vuracak laik karakterli ve Suudi Arabistan'a bağla bir Sünni Arap devleti kurulmasını da düşlüyor. Bakalım, PYD/PKK bütünlüğü konusundaki fikirlerine sadık kalacak mı? Yoksa dün dündür bugün bugündür mü diyecek?

Bolton PYD'yi PKK'nın devamı olarak saysa bile öte yandan sayelerinde Arap Baharının en mağdur ve mazlum kitlesi olan Müslüman Kardeşleri de Sisi'nin penceresinden terörist olarak yaftalıyor.

Bolton kardeşler kafayı Türkiye, Osmanlı ile bozmuşlar…

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN