Arama

Mustafa Özcan
Şubat 26, 2018
Guta’da önleyici yalanlar

Doğu Guta boyutuyla birlikte Suriye olayları küresel çapta siyasi ahlakın tükendiğine, iflas ettiğine işaret ediyor. İttihat ve Terakki'nin önemli simalarından Ahmet Rıza Paris günlerinde 'Batı'nın Doğu Politikalarının Ahlaken İflası' diye bir kitap yazmıştır. Pozitivizm köprüsü üzerinden Batı ile aynı zeminde buluşmasına rağmen o bile Batı'nın siyasi ahlakının tefessühünü ve çürümüşlüğünü hicvetmekten kendini alamamıştır. Kitabını Fransızlara ve Batılılara hitaben Fransızca kaleme almıştır. Bugün aramızda olsa ve Suriye olaylarına tanık olsaydı kitabın başlığını daha genel seçer ve koyardı. Sözgelimi 'dünyanın Suriye politikalarının ahlaken iflası' derdi.

Doğu Guta ile ilgili bugünlere işaret eden hadisler var. Şam ile Guta'yı birlikte anan hadisler sanki bugünkü ahvale ışık tutuyor. Ümmetten bir bölüğün Hak üzerine kaim olacağı bildiriliyor. Devamla, dünyanın onları yüzüstü bırakacağı da haber veriliyor. Bununla birlikte yine de onları yüzüstü bırakanların onlara zarar veremeyeceği kayda geçiriliyor. 7 yıldan beri bütün dünyanın Suriye halkına diz çöktürememesi hadisi doğrulamıyor mu (lâ yederruhum men azelehem)? Bugün dünyanın Suriye halkını yüzüstü bıraktığı çok açık bir biçimde görülüyor. Bu yüzüstü bırakma durumu aynı zamanda Suriye'nin küresel ahlakın battığı yer olduğuna da işaret ediyor. Bu mazlum halkı yalnız ve sahipsiz bırakmanın yanında, hep birlikte veya teker teker üzerine çullanmak da küresel çapta derin bir ahlaki krizin yaşandığının göstergesidir.

Suriyeliler küresel güçler veya uluslararası camia tarafından kendi hallerine terk edilmiş vaziyetteler. Keşke durum bu seviyede kalsa, bir de yüzüstü bırakmaya saldırılar eşlik etmese!

İkinci olarak, Suriye sistematik yalanların kol gezdiği bir yer haline geldi. ABD, Afrin ve PYD'ye ilişkin yalanlarında tüy dikmişti. Biz bir sınırsız güçlerine bir de hayretle küçük yalanlarına baktık kaldık! Bununla birlikte Esat rejimi, İranlı mollalar ve Ruslar kadar soğukkanlı yalancıya rastlamak da pek mümkün değil. Onlar yalanda bu alemin efendileri. Onların yalanlarıyla kimse başa çıkamaz! Adamlar hem sistematik hem de önleyici yalanlara başvuruyorlar. Sözgelimi İdlip bölgesine yönelik olarak bir kimyasal saldırıya mı hazırlanıyorlar ya da kimyasal bir saldırı mı düzenlediler derhal tazesinden muhalefetin kimyasal saldırıya hazırlandığını duyuruyor, uyduruyorlar! Böylece yalanlarıyla gerçekleri ve mezalimlerini bastırmayı, örtbas etmeye çabalıyorlar.

İdlip ve Halep'in kuzey bölgelerine yönelik olarak kimyasal ve klor gazı kullandıkları sırada Rusya mutat ve beylik açıklamalarından birisini daha yapıyor: Nusre Cephesi ve benzerleri kimyasal silah kullanmaya hazırlanıyor, kimyasal silah kullanacaklar. Artık bu yalanlar o kadar bayağı bir hal aldı ki tadata/sayıya gelmiyor, kayda geçmiyor! Bunlardan birisinde Rusya (5 Nisan 2017 tarihinde) "İdlib'de kimyasal silah kullanıldı" haberlerini yalanlayabilmek için Suriye uçaklarının muhaliflere ait bir kimyasal silah deposunu vurduğu yalanını uydurmuştu. Ruslar kimyasal silahların kaynağını böyle bulmuşlar ve sızıntıyı teşhis etmişlerdi! Şubat 2018 tarihinde de yine önleyici bir haberle birlikte muhaliflerin kimyasal silah kullanacaklarını duyurdular.

Bendeniz 25 Şubat 2018 tarihinde (gece saat: 22.10) Russia Today Kanalının Arapça bölümünün konuğu idim. Benden evvel Şam'da yayın yapan rejime ait Tişrin Gazetesinin Yayın Yönetmeni Muhyiddin Muhammed yorumcu sıfatıyla ağırlanmıştı ve kendisine tanınan bolca zamanı önleyici yalanlarla doldurdu. Ben de kendisini hayretle dinledim. Suriye rejiminin kısa yoldan hedefine ulaşmak için kullandığı kimyasal silahları muhaliflerin üzerine atıyordu. Muhaliflerin rejimin üzerine yıkabilmek, atabilmek için bu türden bir olay tertip edeceklerini (iftial) söyledi. Hayretle ve ibretle dinledim. Halbuki, aynı saatlerde veya öncesinde Suriye rejimi çoktan Doğu Guta halkına ve burasını savunan silahlı gruplarına karşı kimyasal silah kullanmıştı bile. Bunu da sistematik ve önleyici yalan taarruzlarıyla kapatmaya veya etkisiz kılmaya, savuşturmaya çalışıyordu. Düzenbazlıkta insanlık sınırlarını çoktan aşmış bulunuyorlar. Bununla birlikte Banu Avar, Hüsnü Mahalli, Ceyda Karan ve Fehim Taştekin gibi yazarlar eski mevzilerinde kaya gibi sağlam durmaya özen gösteriyorlar. Sadakatlerini bozmuyorlar. Keşke bu sadakati hakikate gösterseler. Temsil ettikleri kesimlerin yalanlarına agah değiller mi yoksa vicdani bir çürüme hali mi yaşıyorlar?

Suriye rejiminin Doğu Guta'yı kimyasal silahlarla vurduğu bir sırada Rus Savunma Bakanlığı da önleyici bir yalanla muhaliflerin Doğu Guta'da kimyasal silah kullanma hazırlığı içinde olduklarını duyurdu. Nereden biliyorsa? Artık Rusya elde ettiği teknik imkanlarla niyet de okuyabiliyor! Bu durum, daha önce Buseyne Şaban'ın rejimin 21 Ağustos 2013 tarihinde Doğu Guta yöresine yönelik olarak gerzekleştirdiği kimyasal silah saldırısından sonra bunun Lazkiye'den ikmal edilen Nuseyri çocuklarına yönelik olarak muhaliflerce düzenlendiğini söylemesini hatırlatıyor. Sonra ne oldu, rejim kimyasal silahlarını itiraf etti ve Rusya araya, devreye girdi ve kaypak Obama da meseleyi geçiştirdi ve kırmızı çizgisini çiğnedi. Kimyasal tersanenin akıbeti hala belirsiz. Bugün kullanılan silahlar o tersaneden geriye kalan stokları olmalı. Bu da Obama'nın da suç ortağı olduğunu gösteriyor. Trump ve yeni bir kimyasal saldırıda rejimi cezalandıracağını söyleyen Macron nerede? Hepsi suç ortağı. Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdat da 14 Şubat tarihinde (2018)kesinlikle ellerinde kimyasal silah stoğu bulunmadığını açıkladı. Kısaca hem sistematik yalanda hem de savaş suçları işlemekle Rusya ile rejim ortak olmanın ötesinde muvazaa halini yaşıyorlar. (http://www.milliyet.com.tr/flas-esed-rejimi-dogu-guta-yi-dunya-2616737/, https://arabic.rt.com/middle_east/929152, https://www.enabbaladi.net/archives/206853 )

Russia Today'dan hemen sonra Al Arabia/ El Hades Kanalının misafiri oldum ve Suriye'de 30 günlük ateşkesin Afrin'e de şamil olup olmadığını sordular. Ben de insanlık dramı açısından Afrin ile Doğu Guta arasında hiçbir illiyet bağının olmadığını söyledim. Bu meselede, ilk andan itibaren Beşşar Caferi'nin ağzından ateşkesi tanımayacağını açıklayan rejime ve İran rejimine odaklanacakları yerde nedense Türkiye'ye odaklanıyorlar! Dost bildiklerimiz de Türkiye'ye dokundurmak için hiçbir fırsatı kaçırmıyorlar doğrusu. PYD ile meseleye aynı zaviyeden, aynı hencereden bakıyorlar! Ateşkes metninde geçen 'Suriye' ifadesi üzerinden Zeytin Dalı Operasyonunu da iğdiş etmek, bağlamak istiyorlar. Halbuki, Suriye ibaresi olsa da insani bazlı bir ateşkes. Bu durumda dostlarımıza sormak gerek: Afrin'de Doğu Guta benzeri bir hal görebiliyor musunuz?

Suriye rejimi Doğu Guta halkına yönelik olarak uçaktan bildiriler attı. Ama halk gölge etme başka ihsan istemeyiz diyor, yutmuyor. Zira muhaliflerin de dedikleri gibi kendisini rejimin şefkatli kollarına atanların ve teslim edenlerin akıbeti ya içeriye tıkılmak ya da doğrudan doğruya infaza uğramak! Oysa ki, Türkiye'ye sığınanlar gerçekten de şefkat kollarının kendilerini bekler buluyorlar.

Suriye'de tam bir kahpelik havası hüküm sürüyor. PYD zorlama ve sistematik yalan ile ile Afrin'de Türkiye'nin bazı köylere yönelik olarak kimyasal silah kullandığını ileri sürmüştü. Bu çakallar sürüsünün bir kez dahi olsa doğruya doğru dediklerini duydunuz mu? Mesela rejimin kimyasal silahlar ve Rusların da yasak silahlar kullanmasından şikayet ettiler mi?

Tüm insanlık Suriye'de kötü bir sınav veriyor. Bu yüzden belki de ehli vicdan için yerin altı yerin üstünden daha hayırlı veya sevimli hale geldi. İnsanlık tükendikten sonra dünya neye yarar! Bununla birlikte dünyayı kötülere terk etmek de kıyamete davetiye çıkarmakla eş anlamlıdır, farksızdır. Onlar kötülükte inat ediyorlarsa biz de iyilikte inat edeceğiz.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN