Arama

Mustafa Özcan
Şubat 12, 2018
İsrail ile İran savaşır mı?

Suriye son günlerde yeni bir gerilim ve tırmanma döneminden geçiyor. Bu yeni dönemin özelliği oyunun kurallarının değişmesi ve mevcut denklemin dışına çıkılmasıdır.

Bu arada, Suriye'de kimin eli kimin cebinde belli değil. Müttefik görünenler müttefik, düşman görünenler ise düşman değil. Ortada bir garip durum var. Suriye'deki çekişme ittifak zincirleri arasında yaşansa bile ittifaklar içinde de farklı hesaplar ve derin çekişmeler var. Sözgelimi Hmeymim Üssünde insansız hava araçlarıyla Rus uçaklarının vurulması Nasır'ın 1967 Haziran Savaşı'nda gafil avlanmasını ve havaalanlarındaki uçaklarının ansızın vurulmasını hatırlattı. Hmeymim Hava Üssünde de küçük çaplı da olsa Nasır'ın yaşadıkları tekrarlandı. Bununla birlikte bu saldırı fail-i meçhule gitti. Teknik olarak muhaliflerin geniş menzile sahip insansız hava uçaklarına ve donanıma sahip olmadıkları biliniyordu. Lakin ardından İdlip semalarında Sukhoi-25 tipi Rus savaş uçağının düşürülmesi ise bu teoriye gölge düşürmeye başladı. Zira bu olayla birlikte- kim verdiyse- muhaliflerin omuzda taşınabilen Stinger tipine benzer, uçaklara karşı kullanılan füzelere sahip oldukları ortaya çıkmıştır. Stinger tipi füzeleri temin edenler insansız hava araçları niye vermesinler?

Bu da bizi Afganistan savaşı günlerine götürüyor. Afganistan'da Rus işgalinin sonunu getiren süreç, Rus uçaklarına karşı etkili olarak kullanılan adeta avcı füzesine dönüşen Stinger füzeleriydi. Stinger füzelerinin devreye girmesiyle birlikte Rusların Afgan semalarındaki hava hâkimiyeti sona ermiş ve savaşın sonu da görünmüştü.

Amerikalılar Eylül 2015 tarihinden itibaren Suriye'de ön verdikleri Rusya'nın şimdi önünü kesmek istiyorlar. ABD tali hesaplardan sonra şimdi bizzat kendi adına devreye giriyor. Nitekim Afganistan'da da böyle olmuştu. Afgan Mücahitleri sayesinde SSCB yenilmiş ve Gorbaçov bu ülkedeki işgal güçlerini geri çekme kararı almıştı.

Ardından Ahmet Şah Mesut ile Rusya arasında ilişkiler düzelmiş ve 2000'li yıllarda Taliban'a karşı Rusya'nın hava taarruz ihtimali belirmişti. Lakin ABD buna izin vermemiş ve 11 Eylül saldırılarının akabinde Bush bu ülkeyi işgale kalkışmıştır. McMaster'ın yedeğindeki Trump yönetimi ise ülkeden çıkmak bir yana yeni işgal birlikleri sevk etti. Bu suretle Obama'nın Afganistan politikalarını derinleştirmiştir.

Şimdi ise Ruslar Suriye'den çıkmadan Amerikalılar bölgeye yerleşmek istiyorlar. Kalıcı olduklarını da vurguladılar. Bu kalıcılık Rusya ile birlikte mi yoksa ondan ayrı mı olacak? Rusları bu ülkede sıkıştırıyor ve geri adım atmaya zorluyorlar. PYD faktörü üzerinden ABD bölgede karada zemin kazanmaya çalışırken kendi açısından bu defa Türkiye ile YPG arasında tali sürtüşme ve zıtlaşma durumuyla yüzleşmek durumunda kalmıştır. Bu ABD'ye göre merkezi değil tali bir çatışma alanını temsil ediyorsa da Türkiye zaviyesinden temel çatışma alanına tekabül ediyor. Dolayısıyla iki ülkenin bakış açıları farklı. İşte burada Rusya ile İran istemedikleri halde Türkiye'nin Afrin harekâtına evet demek durumunda kaldılar. Bununla hem PYD unsurlarını terbiye etmek hem de Türkiye ile ABD'nin arasını açmak istiyorlar. Böylede dost ve düşman tanımları veya tasnifleri de soluklaştı ve birbirine karıştı. Fiiliyatta Türkiye NATO müttefiklerinin dışında Rusya ile İran'la sınırlı veya zımni bir ittifak sürdürüyor. Rusya ile İran bu sınırlı ortaklığa Esat'ı da katmak istiyor. Şimdiye kadar Türkiye buna teslim olmadı.

Bununla birlikte zaman zaman İran ile Rusya ittifakı arasında çatlak noktalar olduğuna dair belirtiler ve iddialar oluyor. Bu çerçevede Hmeymim Üssündeki saldırının bölgede İran ve müttefikleri tarafından düzenlenmiş olabileceği ihtimali hala geçerliğini koruyor. Bu yolla İran ekseni Rusya'ya sahada kendilerine bağımlılığını hatırlatmak istemiştir. Bölgede İran'a ait gelişmiş insansız hava araçları bulunuyor ve düşürülen İsrail F 16'sı da bunları avlamakla meşguldü. İsrail'e ait bir uçağın ilk kez rejime ait hava savunma sistemi tarafından düşürülmesi olayları yeni bir aşamaya daha taşımış oldu. Bölgede topyekûn bir savaş ihtimali de artıyor. Daha doğrusu Suriye şimdi kaynama halinde bulunmakta ve Birinci Dünya Savaşı'nın patlak verdiği Bosna'daki durumu hatırlatmakta ve hatta fiiliyatta onu da aşmaktadır. Bir kıvılcım sıcak bir bölgesel hatta küresel savaşa dönüşebilir.

Elbette İsrail'e ait bir savaş uçağının düşürülmesi Rusya'nın düşürülen uçağına mukabil bir rövanş ve gözdağı. İsrail'in düşürülen uçağı ittifakın kararını yansıtıyor. Zira Deyrizor'da petrol bölgesinde rejim ve İran'a ait milislerle birlikte Rus danışmanları ve uzmanları da Amerikan taarruzuyla öldürülmüşlerdi. ABD pervasız davranıyor ve 'buraların hâkimi benim' havasında hareket ediyor. Bu açıdan Lavrov'un da ifade ettiği gibi uçakları koordinasyon kurallarını hiçe sayarak iletişim kanallarını kapatarak uçuyor. Yani çatışmayı göze alıyor hatta üzerine gidiyor. Bu, ' biz değil Rusya dikkat etsin' mesajıdır. Bu itibarla artık Rusya açısından Suriye'de balayı dönemi bitmiştir. Bu durumda Rusya Suriye'de Sykes-Picot mutabakatında olduğu gibi ya Amerikalılarla nüfuz paylamışına hazır olacak ya da Afganistan'da olduğu gibi dışlanacak. Lakin burada son dönemlerde Pakistan'ın Çin'den sonra Rus kampına daha yakın durması gibi burada da ABD yerel müttefiki Türkiye'yi kaybetme riskiyle karşı karşıya. Rusya'nın hilafına küresel ölçekte ittifak zemini giderek daralıyor. PKK ile ABD ittifakı genel denklemi zorluyor. Giderek ABD'nin Suriye'deki yumuşak karnı haline geliyor.

İsrail Suriye denkleminde zihinleri bulandırıcı ve kafaları ve hatları karıştırıcı bir rol oynuyor. Suriye rejimi açısından da meşrulaştırıcı bir rolü var. Bazı Suriyeliler İsrail'in Suriye rejimini kurtarıcı bir rol oynadığını ve her zaman kimyasal silahlar kullanmasını örtbas etmeye yönelik manevralar yaptığını ve bu yolla sivil katliamları unutturduğunu ifade ediyorlar. Bu defa da öyle olmuş ve kimyasal silah kullandığı yönündeki verilerin artmasının ardından İsrail taarruzu geçmiştir.

Kimyasal silah mevzuunda aktif olarak iki suçlu taraf var. Bunlar rejimin dışında Rusya ile İsrail. İsrail kimyasal ve biyolojik silahları gündeme getirdi Rusya da broker olarak bu silahların kendisine devrini sağladı. Ama Esat rejimi hala halka karşı bu silahları kullanmaya devam ediyor. Demek ki kimyasal silah stoklarını ve üretimini muhafaza ediyor. Öyle ise Rusya'nın sözü ve İsrail'in takibi boş varsa nerede? Demek ki onlara göre bu silahların Suriye halkına karşı kullanılmasının bir önemi yok. ABD ise kimyasal silah kullanılmasını sadece yeni koz elde etmek için gündeme getiriyor. Onun ötesinde oralı değil. Dikkatlerini daha çok Afrin'de olabilecek muhtemel sivil kayıplara çeviriyor!

İran Türkiye'nin ve ABD'nin Suriye'deki varlığını Esat rejimiyle koordineli olmadığı gerekçesiyle hukuk dışı görüyor ama İsrail'in silah depolarına ve insansız hava araçlarına saldırması karşısında dut yemiş bülbül gibi ve bu ülkede askeri varlığı inkâra yelteniyor. Meşruiyetini rejimle bağlantısından alıyorsa o halde neden askeri varlığını gizleme gereği duyuyor ve kaçamak davranıyor? Kaypaklığın zirvesini yaşıyor.

İsrail ile İran arasında Suriye toprakları üzerindeki tırmanma bir bölgesel savaşa yol açabilir mi? Muhammed Muhtar Şankiti gibiler bunu uzak bir ihtimal olarak görüyor. İsrail kontrollü gerilim politikası izliyor ve doğrudan savaş istemiyor. İt iti ısırmaz misali birbirlerine adale gösterip bırakacaklar. Aralarında sürtüşmeler olacaktır lakin bu topyekûn bir savaşa götürmez. Suriye rejimi İsrail'le sürtüşmeyi sadece meşruiyet amaçlı olarak kullanıyor. Amacı varlığını muhafaza ise İsrail'in onun varlığıyla bir derdi yok. Esat'ın çifte patronları ne İran ne de Rusya İsrail ile savaşmayı göze alabilir. Zira İsrail, İsrail'den ibaret değil ötesinde hepsinin de fiili patronu ABD'dir. Onu dikkate almadan söz kesemezler!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN