Arama

Mustafa Özcan
Şubat 24, 2018
Hama’dan Guta’ya

1982 yılı Şubat ayında yani İsrail'in Beyrut'a girdiği yılda Esat da Hama'ya girmiş ve burasını yağmaya açık (müstebah) serbest şehir haline getirmiş, yerle bir etmişti. Seraya Difa denilen Rıfat Esat komutasındaki Şebbiha'nın öncüleri şehri günlerce yakıp yıkmışlardı. O sıralarda haber kaynakları da sınırlı olduğundan dolayı gelişmeleri sınırlı şekilde takip edebiliyorduk. Bendeniz de Mısır'da idim ve duyarlı insanlar Hamalı kardeşleri için namazlarda konut duasını eksik etmiyorlardı. Araplar buna 'cühdü'l mukil' diyorlar yani elden geldiği kadar. Mısır'daki garibanların da ellerinden sadece dua etmek geliyordu, onlar da bunu yapıyorlardı. Hatta ilginçtir, bu dualar Esat'ın Mısır-Suriye birliğinin dağılmasının ardından 40/45 gün kadar alıkonulduğu 'dam' olan Ebu Za'bel Hapishanesinin odalarından göğe doğru yükseliyordu. Hama katliamı günlerce sürdü ve ardından şehir yağmalandı ve daha sonra da cezalı hale getirildi. Geride travma kaldığından dolayı Cezayir halkının Arap Baharında sesini çıkaramaması gibi gazi şehrin sakinleri Hamalılar da içlerine gömüldüler ve Suriye devrimini sessizce köşelerinden izlediler. Daha doğrusu silahlı faaliyetlere katılmadılar. Esat aleyhtarı büyük bir gösterinin ardından şehir sessizliğe bürünmüştür. Rıfat Esat katliam yaptığı günlerde böbürlenerek ' şehirde, ülke genelinde katliamla nüfus planlaması yaptık' diyordu. Çoluk çocuğu öldürerek nüfus planlaması yapmışlar. Maalesef Hamalılara duyarlı Müslümanlardan başka ağlayan çıkmamıştı. Şimdi Doğu Guta'daki gibi. Adamlar gayet soğukkanlı bir biçimde katliam yapıyorlar.

Hama katliamı üzerinden yaklaşık 36 yıl geçti ve katliamlar Suriye'yi ve şehirlerini dolaşmaya devam ediyor. Basın yayın organlarının artması ve sosyal medyanın da yaygınlaşmasına rağmen kimsenin gıkı çıkmıyor, kılı kıpırdamıyor. Aksine ülkeler, devletler katliamlar üzerinden siyasi rol kapmaya bakıyorlar. Esat'ın süren katliamlarıyla ilgilenmek yerine Afrin'deki terörist yuvalarının istikbaliyle ilgileniyorlar. Guta gerçeğini görmek yerine Afrin'de PKK'nin ürettiği fabrikasyon/ imalat haberlerle, yalanlarla ilgilenmeyi yeğliyorlar. Namertlik, kahpelik dünyanın paçasından akıyor. Kanadalı gazeteci Eric Margolis'in yazdığı gibi dünyamızda zulüm kaynıyor, adalete yer yok ( There is no Justice in our World). Guta'da büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Gece gündüz devam eden bombardımanlar nedeniyle insanlar uyumakta zorlanıyorlar. Zorlanmak ne kelime? Gözlerine uyku girmediği gibi aynı zamanda can korkusuyla yaşıyorlar. Onun dışında yiyecek kıtlığı yani açlık hüküm sürüyor. İsrail Gazze'yi sınırlı dilimlerle ve sınırlı zamanda bombalıyor. Esat ise ülkesini sınırsız bir biçimde 7 yıldan beri bombardıman altında tutuyor. Kimyasal silahlar da cabası. Siyasi kazanım elde etmek için Rusya ile Esat rejimi siviller üzerinden oradaki silahlı gruplara siyasi mesaj gönderiyor, askeri baskı icra ediyorlar. Lavrov ve avenesi timsah gözyaşları dökerek meseleyi arsızca bir biçimde Güvenlik Konseyine taşımışlardı. Amaçları siyasi bir manevra ile halkın katledilmesini ve dünyanın buna dönük infialini başka noktaya çekmek ve gölgelemekti. Ruslar Esat ile anlaşmalı güçler çekilinceye kadar bombardımanın süreceğini ilan ediyorlar. Sivillerin bu durumla ne ilgisi var? Asıl maksat, bölgeyi savunan Ceyşülislam ve Faylakur rahman'ı siviller üzerinden baskı altına almak ve bu suretle siyasi kazanç sağlamak. Hâlbuki Esat güçlerinin Ceyşülislam veya Faylakurrahman adlı iki silahlı grubu buradan sökmeleri, çözmeleri mümkün değil. Bunun için de siviller üzerinden baskı uyguluyorlar.

Esat rejimi Afrin'e amiyane tabirle 'kaynak 'yapmaya çalışırken kıçına yediği bombalardan sonra ' biz oraya insani yardım' götürüyorduk yalanına tutunmaya çalıştığı gibi Doğu Guta için de yakası açılmadık yalanları var. Mesele bu yalanların bıkkınlık vermesi değil kavanoz dipli dünyanın bu kadar yalanı kaldırmasıdır. 'Bu pilav daha çok su kaldırır' dedikleri gibi dünya da Esat'ın yalanlarına bıkmadı, usanmadı. Tam tersine Esat'ın yalanları bizim doğrularımızı da götürüyor.

Kimileri Doğu Guta'da yaşananları Srebrenitsa katliamına benzetti. Buradan da elbette Hollanda'ya bir pay çıkıyor. Hollanda Srebnenitsa'da Sırplarla muvazaa yapmasına ve Doğu Guta'da ölü kuşların sessizliğine bürünmesine rağmen nedense üzerinden 100 yıl geçen Ermeni tezlerini hatırlayıverdi. Geçenlerde Cezayir'deki katliamlarını unutan Fransa'nın bize Afrin dersi vermeye kalkışması ve işgalciye benzetmesi gibi. Hollanda da daha dün itibarıyla Srebrenitsa'da Müslüman Boşnakların ölümünden sorumlu. Ondan önce 450 yıl Endonezya'yı sömürmekten sabıkalı. Adamlarda bir utanma yok, ikincisi yalan çok. Onun için hep zeytinyağı gibi üstteler, artıdalar! Bunun için Esat ile bir alıp veremedikleri yok.

İran ise bir taraftan işgüzarlık yaparak Afrin'e mezhep çetelerini gönderiyor; diğer taraftan da Abbas Arakçı denilen Dışişleri Bakan Yardımcısını karnından konuşturuyor; isim vermeden ama herhalde Türkiye'ye kastederek 'Suriye'deki savaş bölgesel bir karaktere bürünebilir ve komşulara sıçrayabilir' dedirtiyor. Esat'ı destekleyerek Suriye'yi küresel krizin ve buhranın merkezi yapanın kendileri olduğunu bilmesek biz de sözlerinin rüzgârına kapılacağız. Araki, BBC'ye konuşmasında bundan da daha önemli bir söz etmiş ve merd-i Kıpti gibi, ' Suriye'deki askeri varlığımızın nedeni İsrail ile dalaşmak ve yeni bir cephe açmak değil, terörle savaşa odaklanmak' demiş. Belli ki Rusların azarlaması etkili olmuş, Kuyruklarını kısmışlar! Demek ki İsrail ile teröre karşı aynı cephedeler! Onların sözlüğünde Esat terörist değil, IŞİD de bittiğine göre adamların derdi Sünnileri öldürmek ve varlıklarına ve topraklarına el koymak! Daha önce de Şii kutsal eşikleri için; Seyyideti Zeynep ve Hazreti Rukiye için geldiklerini söylüyorlardı. Yalan da ortakları Esat'tan geri kalır yanları yok. Suriye'de tutunamazlarsa ve Suriye'de Esat rejiminin sonu gelirse, sökülürse hepsi tepetaklak olacak. Esat hepsinin ortak zırhı. Esat devrildiğinde muhasebe zamanı gelecek ve Tavus tahtını kaybedecekler.

Esat hepsinin ön karakolu.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN