Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ocak 25, 2021
Kur’ân-ı Kerim’den aile huzuruna ilahi destek
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Önceki yazımızda ele aldığımız üzere, ülkemizde son yıllarda yaşanan ve maalesef azalma değil artma eğilimi gösteren aile içi problemler, şiddet ve cinayet vak'aları, artık yürek yakıcı, üzüntü verici seviyelerden dehşete düşüren ürkütücü boyutlara ulaşmıştır.

19. yüzyılın ortalarında Fransa'da ortaya çıktığına inanılan, ancak kitle iletişim araçları vasıtasıyla son yüzyılda adına sıkça rastlanılan "Modernizm", insanı merkeze alan, seküler ve hümanist dünya görüşünü savunmaktaydı. Ancak bu görüş, yine kitle iletişim araçları ve özellikle Medya aracılığıyla tüm dünya toplumlarını hızlı ya da yavaş; fakat birer birer etkisi altına alırken beraberinde getirdiği bir dizi olumsuzluklardan biri de toplum ve aile içinde kadın ve erkek rollerini alt üst etmesi oldu. En yalın ve özet ifadeyle bu anlayış, erkek karakterini silikleştirirken, kadını kapasitesinin üzerinde ve hiç de mecbur olmadığı yükleri yüklenmeye/üstlenmeye zorladı...

Süreci izleyen, tespit ve eleştirilerde bulunan bazı sosyologlar, modernizmin erkek cinsiyeti üzerinde oluşturduğu baskı ve telkinlerle ortaya yeni bir erkek tipi çıkardığını, fakat bu tipin, "sorumluluk üstlenmeyi istemeyen, paylaşmak yerine sahiplenmeyi düşünen, elde etmek istediklerinin hızlıca gerçekleşmesini bekleyen ancak elde ettikleriyle mutlu olamayan, bencil" özellikler taşıdığını ifade etmekteler…

Yine konuya dair görüş sahibi bu sosyologlar, modernizmin belki de en büyük kötülüğü kadınlara yapmış olduklarına da kanidirler. Zira onun, eskiye dair her şeyi yerle bir ederken kadın cinsiyetine dair "yeni şeyler" niteliğinde teklif ettiklerinin, gerçekte kadının yaratılış kodlarına (fıtratına) ters düşen ve onu asla mutlu kılmayacak nitelikte olduğunu düşünmektedirler.

Doğrusu, modernizmin, geride bıraktığımız süreçte sürekli olarak kadını muhatap alarak, "yaşayacağı hayatın onun hayatı olduğu", "cinsiyet eşitliği", "kadının üstünlüğü", "kendini ezdirmeme" gibi önemli noktalara vurgu yaptığı telkinlerle ve maksadı aşan söylemlerle âdeta "aklını başından alması", bir dizi sorunların ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir denilebilir.

Bütün bu telkinler sonucunda şekillenen anlayışın modern zamanları yaşayan kadın ya da erkeklerdeki tezahürleri çok farklı şekillerde gerçekleşti. Neticede, "kendine saygı duyma" adına bir benmerkezciliğin ve kendini önceleyen bencilliğin; "kendi ayakları üstünde durma" adına kazanma ve harcama hürriyetini önemseyen ve önde bağımsızlığın; "paylaşma" yerine sahip olmayı hedefleyen anlayış biçimlerine evrildiği ve dönüştüğü bu görüş, günümüz toplumlarını oluşturan insanı, birbirine "eş" olmak yerine bağımsız, özgür ve bencil diye niteleyebileceğimiz "birey"ler haline getirdi...

Dolayısıyla, kimi ünlülerin yaşadıkları nikâhsız beraberlikler bir yana, yapılan başvuruyla resmiyet kazanmış ve nikâh masasında atılan imzalarla tescillenmiş işlemlerle alınan bir "Evlilik Cüzdanı", artık hayattaki güzellikleri, sevinç ve mutlulukları yahut karşılaşılacak zorlukları ve hüzünleri paylaşmaya aday "eşler" yerine, aynı çatı altında fakat birbirinden bağımsız, özgür, kendini önemseyen ve benliğini önceleyen "bireyler" olarak yaşamayı düşünen kişilerin birlikte yaşamaya karar vermelerinin resmî bir belgesi haline geldi!..

Burada akla şöyle bir soru gelebilir. Bütün suçu modernizme yüklemek ne kadar doğrudur? Evet, tarafsız bir gözle incelendiğinde bu konuda bazı unsurların ona yardımcı olduğu söylenebilir. Ama biz sıralamadaki ilk suç ortağının Medya olduğunu düşünüyoruz. Zira medya, Batı'da üretilen fakat kendisine bir yararı olmayan, ne var ki, tüm dünyaya "kurtarıcı reçeteler" olarak sunulan bu tür anlayışların ülkemizde revaç bulmasında en büyük rolü oynamıştır diyebiliriz. Bu konuda bahsi edilen modernist düşünceleri "iyi ve kurtarıcı"; sahip olduğumuz değerleri ise "kötü ve zararlı/geri bırakıcı" olarak gösterme adına sayısız sinema ve dizi filmi, forum, açık oturum, panel, gösteri, tanıtım ve reklam filmini çeken/yöneten/organize edenin Medya olduğunu kim inkar edebilir? Ve kim bu acı gerçeğe karşılık ona karşı gereken cevabı veren, projeler üretip, yeterli ve etkileyici bir alternatif sunabilen bir kurum ve kuruluşun varlığından bahsedebilir?..

Durum böylesine olumsuz iken ve bizler her geçen gün geleceğe dair daha kötümser duygular içindeyken, bulunduğumuz bu ortamdan bir çıkış kapısı, kurtuluş adına bir ümit ışığı yok mudur? Elbette var!.. Eşsiz kudretiyle insanı yaratan, engin merhametiyle büyüten ve yaşatan ve sonsuz bilgisiyle onu, arzularını, duygularını ve içgüdülerini en iyi bilen Âlemlerin Rabbinden bize mesajlar; yanı sıra, çağlar ötesinden elimizden tutan ve yolumuzu aydınlatan Son Peygamber'in sözleri ve uygulamaları var!.. Şimdi geliniz bu ilahî ve nebevî reçeteye bakalım ve derdimize derman olacak tedaviyi bulmaya çalışalım…

KUR'AN-I KERİM'DEN AİLE HUZURUNA İLAHİ DESTEK

Kur'an-ı Kerim'in mucizeliği hususunda, onun kelâm, kırâat, belâğat, mana ve hikmet yönleriyle ayrı ayrı ele alınabilecek bir zenginliğe sahip olduğu görülür. Sözgelimi, herhangi bir ayeti düz bir okuyuşla okuduğunuzda kelimeleri oluşturan harflerdeki şiirsellik, kelimelerin ayetler içindeki yerleşiminin kırâatine yansıttığı câzibe, ayetlerin manasındaki derinlik ve eşi-benzeri olmayan hikmet parıltıları hemen sizde bir hayranlık uyandırır. İlgili konularda uzman kişilerin pek çok örnekle eserler yazdığı üzere, bu her zaman böyle tecelli eder…

Konumuzla ilgili olarak zikredeceğimiz er-Rûm Sûresinin 21. ayetinde de bahsini ettiğimiz bu durum aynıyla söz konusudur. Zira gerek kendisinden önce gelen ve gerekse sonraki ayetlerde de ortaya konulan "dikkat çekici" ayetlerde, muhteşem bir tenasüp ve hakikatler/hikmetler silsilesine şahit olabilirsiniz…

Dilerseniz önce ilgili ayetin meâlini aktaralım:

"Onlarla huzur bulasınız diye size kendi türünüzden eşler yaratması; aranıza meveddet ve merhamet duyguları yerleştirmesi de O'nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette birtakım ibretler vardır."

Mealini verdiğimiz ayetlerin yer aldığı surenin Mekke'de nazil olması önemli bir hususu ortaya koymaktadır. Bu sure, Mekke müşrikleri de dahil olmak üzere tüm insanlığa hitap eden ayetleri ihtiva etmektedir. Dolayısıyla inen ilahi mesaj, sadece o dönemde bir avuç Müslümanı değil, tüm zamanlarda dünya hayatını yaşayan/yaşayacak olan tüm insanlığı muhatap almaktadır.

İnsanlık adına son derece önemli bir yeri ve konumu bulunan Aile kurumunun mutluluk kodlarını ihtiva eden bu ayet-i kerime, içinde "huzur", "kendi türü", "meveddet", "merhamet", "düşünen toplum" gibi bazı kelimeler/kavramlar/duygular taşımaktadır. Bunlar, bir "Hikmetler Hazinesi" olan mukaddes kitabımızda üzerinde dikkatle düşünülmesi gereken ifadelerdir. Yine bu ayetin ihtiva ettiği hususlar, önemsendiği takdirde, müslim-gayri müslim bütün toplumlar için olumlu sonuçlar elde edilebilecek önemli bilgilere temas etmektedir.

Aslında bir mümin olarak ayetler üzerinde kısacık bir tefekkür süreci bile sonunda birçok bilginin önümüze açılmasına vesile olabilir. Yeter ki, o amaçla yönelen bir kalbe, o nazarla bakan bir göze sahip olunsun. Çünkü "Kur'an, üzerinde düşünen kişiler için", (bkz. Kamer, 17) içindeki cevheri açmaya hazırdır…

Er-Rûm suresinin 21. ayetini oluşturan önemli unsurları gelecek yazımızda ele alacağımız bilgisini aktararak sizleri, ilgili ayet üzerinde tefekküre davet ediyor ve sağlık, esenlik dolu günler diliyorum.

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN