Arama

İsmail Güleç
Kasım 17, 2022
Şikâyet cehlden feryâd bî-idrâkliklerden

Başlık Nâbî'ye ait. Neden böyle bir başlık attığımı açıklayayım.

Tesadüf ettikçe seyrettiğim İbrahim Halil Üçer ve Ömer Türker hocaların birlikte hazırlayıp sundukları bir program vardı. Alanında uzman konuklarla İbn Sinâ'dan Gazzali'ye, Fahreddin Razi'den İbn Haldun'a kadar İslam düşüncesini etkilemiş pek çok ismin her yönüyle konuşulduğu, ehli sünnet, tarih yazıcılığı, dünya tarihi yazımı, ahlak, siyaset ve adalet gibi temel konuların müzakere edildiği fıkıh usulü, hadis, İslam felsefesi, kelam, tasavvuf, çağdaş İslami akımlar, İslam musikisi, İslam iktisadı vb. alanlara dair değerlendirmelerin ve sohbetlerin yer aldığı, hasılı tebliğ edildiği tarihten günümüze kadar geçen süre içinde İslam düşüncesinin seyrinin konuşulduğu, benzerine pek rastlanmayan öğretici bir TV programı idi.

İhsan Fazlıoğlu'nun katıldığı ve Kudüs kadılığı da yapan Ebu Hâmid Muhyiddin Muhammed b. Halil el-Kudsî'nin (XV. Asır) Memluk emirlerinden Yeşbek'e sunduğu Zikrü Ma Zaharali Min Hikemi'l-lahi'l-Hafiyye Fi Celbi Tâifeti'l-Etrâk fî Diyâri'l-Mısrıyye (Türklerin Bilâd-ı Şam, Hicaz ve Mısır bölgelerinde hakimiyetlerinin içime doğan faziletleri hakkında risale) isimli kitabını tahlil ettikleri programda İbrahim Halil Üçer, Kudsî'nin kitabın birinci bölümünde İslam'la Türklerin neler kazandığını aktarır. Ayrıca İslam toplumunun yani Arapların da Türklerin Müslüman olmasıyla neler kazandığı sorusuna cevap aradığından bahseder. Kitap üzerinden cevabı aranan soru şudur: İslam bir milleti yani Türkleri, siyasi ve içtimaî olarak nasıl inşa etti ve kurucu rolü nasıl kazandırdı?

İbrahim Halil Üçer, Kudsî'nin kitabını tahlile başlamadan önce Kudsî'nin kitabın girişinde Türklerin Müslüman olmadan önce vahşi olduklarını, Müslüman olduktan sonra Arapları geçtikleri bilgisini aktarır. Türklerin İslam olmadan önce vahşi oldukları görüşü tamamen Kudsî'ye ait. İhsan Fazlıoğlu bu sözleri de Türklerin Türk oldukları için değil, yaşadıkları coğrafyadan dolayı felsefi birikimleri olmadığını kastettiğini ilave eder. Yani İslam öncesi Türklere yönelik bir hakaret ve aşağılama yoktur, anlama çabası vardır.

Sosyal medyada Üçer, Kudsî'nin bu görüşlerini aktardığı için neredeyse Türk düşmanı ilan edildi. Oysa program boyunca Türklerin Araplara üstünlükleri konuşuldu. Üstelik Türklerin övülen faziletleri hep Müslüman olmadan önceki meziyetleri. Mesela Türklerin ilme ve alimlere karşı çok hürmet etmeleri. Kudsî, Memluk sultanlarının huzurlarında bir alim var iken tahtlarına oturmadıkları için ilmin geliştiğini söyler.

Kudsi'nin övdüğü faziletlerden bir diğeri Türklerin sözünün eri insan olmalarıdır. Vefalı oldukları, kadim dostlukları unutmadıkları, zor zamanlarında dostlarına sahip çıktıklarından övgü ile bahsedilir.

Türklerin övülen bir diğer fazileti özür dilemesini bilmeleridir. Hızlı düşünüp hızlı davrandıkları için bazen hatalı kararlar alabildiklerini, ancak hadisenin iç yüzü anlatıldığında sakinleşip haklının hakkını teslim ettiklerini ilave eder.

Bir diğer övülen haslet, Türk'ün töresidir. Kudsî'ye göre Türk'ün zulmü veya cezası, Arab'ın adaletinden iyidir. Çünkü Türk, cezayı töre içinde bir kural dairesinde verir. Kural içinde zulüm katlanılabilir, çünkü kurala itiraz edilebilir. Arab'ın adaleti karışıktır, belirsizlik içindedir, cezalandırma gerekçesizdir ve bir kurala göre itiraz edilemez. Dolayısıyla bir kadı olarak Türk'ün töresini tercih eder.

Türkler hilebaz değildir, sözünün eridir. Haset etmezler, yardım etmeyi severler, düşenin elinden tutarlar. Adab-ı muâşerete riayet ederler, küçükleri severler, alt-üst ilişkisine dikkat ederler. Nerede duracağını bilir. Memlük askerindeki disipline hayrandır. Liyâkate ve marifete önem verirler. Daima ölüme hazırdırlar, ölümü zillete ve esarete tercih ederler. Haksızlık karşısında susmazlar. Mısır sokaklarında bir Türk geçer iken bir Arap bir Arab'a haksızlık etmeye korkar.

Aslında Kudsî kitabında Türklerin faziletlerini anlatıp Arapları kötülüyor. Dışarıdan gelmelerine rağmen Araplara hâkim olmalarının nedeni Türklerin faziletleri kadar Arapların da yozlaşan ve tefessüh eden adetleridir.

Türkleri Araplara anlatmak için yazılan İbn Mukaffa, Câhız, İbn Hassun'undan sonra yazılmış bir kitap. Kendilerinden öncekilerden farklı olarak Türklere ait her şeyin anlatıldığı, evleri, giyim-kuşamları, adetleri hakkında müellifin gördüklerini anlatması bakımından çok önemli. İhsan Fazlıoğlu, Kudsî'nin bu kitapla yapmaya çalıştığı şeyin Araplara Türklerin böyle güzel adetleri var, siz de bunlar gibi olun, demek için olduğu söyler.

Fuzulî merhum asırlar önce;

Kemâl-i cehl ile da'vâ-yı irfan eylemek olmaz

Buyurmuş, ancak o tarihten bu yana değişen bir şey yok. Konuyu bağlamından ve muhtevasından çıkarıp Türk düşmanlığına getirmek Fuzûlî merhumun dediği gibi ancak kemâl-i cehl ile mümkün olur. Böyle bir ithamla karşılaşanların durumunu Cevrî' ne güzel açıklamış:

Erbâb-ı dile sıklet-i nâdân ne belâdır

Adını bilmediğimiz bir şairimiz;

Sakın nâdâna izhâr eyleme esrârı ey dânâ
Sükût et nezd-i câhilde hâmûş ol kitâb-âsâ

Buyurmuş. Sosyal medyayı nezd-i cuhelâ haline getirenler utansın.

Türk milliyetçisi olduğunu iddia eden birinin neden Kudsî'nin kitabında "Türkler Mısır'ın tuzudur", diyerek övdüğü Türkler gibi değiliz, sorusunu sorması gerekir iken sözleri çarpıtması zekâ ve ahlâk ile ilgili bir sorundur.

Allah, Kudsî'nin düşmanlarına korku, dostlarına da mehabet hissi verdiğini söylediği Türklerin dünyanın tuzu olacağı günleri göstersin. Amin.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN