Arama

  • Anasayfa
  • İslam
  • İsra ve Miraç gecesinde neler oldu? Peygamber Efendimize Miraç'ta verilen üç hediye

İsra ve Miraç gecesinde neler oldu? Peygamber Efendimize Miraç'ta verilen üç hediye

Peygamber Efendimizin mucizelerinden biri olan Miraç hadisesi, Recep ayının 27. gecesinde gerçekleşti. Resulullah (sav) Yüce Allah'ın davetiyle Mekke'deki Mescid-i Haram'dan Kudüs'teki Mescid-i Aksa'ya götürülüp oradan da ilahi huzura yükseldi. Peki, isra nedir? İsra ve Miraç gecesinde neler oldu? Peygamber Efendimize Miraç'ta verilen hediyeler nelerdir?

İsra ve Miraç gecesinde neler oldu? Peygamber Efendimize Miraç’ta verilen üç hediye
Yayınlanma Tarihi: 10.3.2021 11:46:13 Güncelleme Tarihi: 10.03.2021 12:59

MİRAÇ MUCİZESİ NEDİR?

📌 Nebilerin birçoğunun, peygamberliklerini ispat etmek için gösterdikleri bazı olağanüstü olaylar vardır. Hz. Musa'nın asasının yılan olması, Hz. Süleyman'ın kuş dilini bilmesi gibi Cenab-ı Hakk'ın izniyle gerçekleşen hadiselerdir. Miraç da Peygamber Efendimizin mucizelerinden biridir.

Miraç hadisesi, iki kademe olarak ele alınır: İsra ve miraç. İsra kelime anlamı olarak gece yürüyüşü, miraç ise yükselme anlamına gelir.

📌 İsra, Peygamber Efendimizin bir gece Mekke-i Mükerreme'den alınıp Mescid-i Aksa'ya götürülme olayıdır. Kur'an-ı Kerim'de de anlatılır: "Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm'dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir." (İsra suresi, 1. ayet)

🎧 Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından İsra suresini dinlemek için tıklayın

📌Miraç ise, Peygamber Efendimizin (sav) Allah'ın kudret ve azametine şahit; rahmet, mağfiret ve müjdesine nail olduğu kutlu yükseliştir.

İsra olayı, Kur'an-ı Kerim'de yer alır. Miraç hadisesini ise Peygamber Efendimiz insanlara bildirir.

Peki, İsra ve Miraç hadisesi nasıl gerçekleşti? Gelin daha yakından bakalım👇

📌 Peygamber Efendimiz, 23 yıllık risalet hayatında Mekke'de 13 yıl, Medine'de ise 10 yıl boyunca çetin bir mücadeleye girişti. Bu dönemlerde büyük musibetlere maruz kaldı. Mekke döneminde müşriklerin Müslümanlara uyguladıkları zulüm ve şiddet, tahammül sınırlarını aştı.

Müslümanlar üç yıl boyunca her türlü insani ve ticari ilişkiyi ortadan kaldıran büyük bir boykota maruz bırakıldı. Boykotun sona erdiği günlerde Peygamber Efendimiz (sav), önce kendisini daima destekleyen amcası Ebû Talib'i, sonra da çok sevdiği hanımı Hz. Hatice'yi kaybetti. Hüznün gönülleri kuşattığı, ümitlerin tükenme noktasına geldiği o günlerde Yüce Allah, habibi Hz. Muhammed'i (sav) huzuruna kabul ederek İsrâ ve Miraç ile şereflendirdi. Cenab-ı Hakk, bir bakıma Resulünü, sabır ve tahammülü dolayısıyla hem teselli etmek hem de ödüllendirmek istedi. Bunun için Miraç olarak anılan büyük mucizevi olayı gerçekleştirdi.

MİRAÇ VE İSRA HADİSESİNDE YAŞANAN OLAYLAR

📌 Bir gece Resulullah (sav), Kabe'de Hicr veya Hatim denen yerde, bazı rivayetlere göre ise uyku ile uyanıklık arasındayken Cebrail (as) geldi. Göğsünü açtı, zemzemle yıkadıktan sonra içini iman ve hikmetle doldurup kapattı. Peygamber Efendimizi (sav) Burak adlı bineğe bindirip Mescid-i Aksa'ya gitti.

➡ Allah Resulü (sav), Mescid-i Aksa'da iki rekat namaz kılıp çıktığında Cebrail, biri süt biri şarap dolu iki kap getirdi. Resulullah (sav) süt dolu kabı seçince Cebrail "Fıtratı seçtin" dedi, ardından O'nu alıp dünya semasına yükseltti.

Miracın ilk durağı, Mescid-i Aksâ'dır. Peygamber Efendimiz bu mübarek mabetle ilgili şöyle buyurmuştur: "Gidin ve Mescid-i Aksa'da namaz kılın. Şayet gidemez ve orada namaz kılamazsanız, oranın kandillerini aydınlatacak yağ gönderin." (Ebû Dâvûd, Salât, 14)

PEYGAMBERLER İLE GÖRÜŞME

➡ Resulullah'ı (sav) burada önceki bazı peygamberler karşıladı. O'nu kendilerine imam yaparak arkasında topluca namaz kıldılar. Daha sonra semaya yükseltilen Resulullah (sav), semanın birinci katında Hz. Âdem, ikinci katında Hz. İsa ve Hz. Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Mûsâ, yedinci katında ise Hz. İbrahim ile görüştü.

➡ Peygamber Efendimiz, Hz. İbrahim ile görüşmelerinde Cebrail aleyhisselam "Bu, baban İbrahim'dir; ona selâm ver!" dedi. Hz. Peygamber de selam verdi; O da selamına mukabele etti. Sonra: "Salih oğlum hoş geldin, Salih peygamber hoş geldin!"

"Ya Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arazisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları "Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber" demekten ibârettir." dedi. (Tirmizî, Daavât: 59)

📚Fikriyat e-kitap uygulamasından Peygamber Efendimizin hayatını okumak için tıklayın

➡ Allah Resulü (sav) cennetliklere sevinip cehenneme girecekler için de üzüldü. Cebrail'e gerekli soruları sorup cevaplarını aldı ve yollarına devam ettiler. Sonra Sidretü'l-Müntehâ denilen yere vardıklarında yazıcı meleklerin kalem cızırtılarını duydu.

Hz. Muhammed'e "Yâ Resulallah! Sidre'yi kaplayan ne gördün?" sorulduğunda "Altundan pervanelerin onu bürüdüğünü ve her yaprağında bir meleğin oturup Allah'ı tespih ettiğini gördüm." dediği rivayet edilir. (Taberî, XXVII, 75; Müslim, Îman, 279)

➡ Hz. Peygamber'e (sav) Sidretü'l-Münteha'da (hudut ağacı) evrenin sırları, varlığın kaderiyle ilgili hükümlerin tespiti için görevli meleklerin çalışmaları gösterildi. Cebrail (as) buradan ileri geçemeyeceğini bildirdi. Cebrail (as), "Bir parmak ucu daha öteye yaklaşmış olsaydım yakılırdım" dedi.

📌Hz. Peygamber'in Miraç'ta Allah'ı görüp görmediği meselesi, O'nun Sidretü'l Münteha'da "iki yay ucu aralığı kadar" Allah'a yaklaştığını ve O'nu gördüğünü bildiren ayetlere dayanır.

"Öyle ki, iki yay kadar hatta daha yakın oldu. Böylece Allah, kuluna vahyini iletti. Gözün gördüğünü kalp yalanlamadı." (Necm suresi, 9-11. ayetler)

🎧 Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından Necm suresini okumak için tıklayın

Yüce Allah'ın Hz. Peygamber'e veya Resulullah'ın Cenab-ı Hakk'a yaklaşması, mekan ve mesafe kavramlarıyla değil Resûl-i Ekrem'in derece ve makamının yükselmesi, duasının kabulü ve çeşitli nimetlere mazhar kılınmasıyla açıklanır.

MİRAÇ'TA PEYGAMBERİMİZE VERİLEN 3 HEDİYE

📌Burada Cenâb-ı Hak, elli vakit namazı farz kıldı. Dönüşte Hz. Musa, elli vakit namazın ümmetine ağır geleceğini söyleyip Allah'tan onu hafifletmesini istemesini tavsiye etti. Namaz beş vakte indirilinceye kadar Hz. Peygamber'in huzur-u ilahiye müracaatı ve Hz. Musa ile diyalogu devam etti. Nihayet beş vakit namaz şu anda bildiğimiz şekilde Müslümanlara farz kılındı.

Hz. Peygambere, Miraç'ta üç şey verildi: Beş vakit namaz, Bakara suresinin son ayetleri (Amenerrasülü), Allah'a ortak koşmayanların affedileceği ve cennete girebilecek olmasıydı.

Namaz, müminin miracıdır. Miracı yaşamak isteyenlerin, önce kalplerini imanla doldurmaları, Kur'an-ı Kerim'in aydınlık yoluna girmeleri, Allah Resulü'nü kendilerine rehber edinmeleri gerekir. Ancak bu şekilde mümin, İslam'ın güzelliklerini kendinde toplayarak imanı, ibadeti ve ahlakıyla yücelir.

PEYGAMBERİMİZİN MİRAÇ'TA GÖRDÜĞÜ BAZI HADİSELER

➡ Bu yolculuk sırasında Hz. Peygamber'e (sav) ahiret hayatı, cennet ve cehennem ehlinin ahvali ile salih amel işleyenlerle günahkarların akıbetlerini anlatan örnekler gösterildi.

Allah yolunda şehit olanları, Firavun tarafından öldürülen kadın, eşi ile çocuklarının akıbetini, namaz kılmayanların gördüğü azap ve çektiği sıkıntıları, zina edenlerin, yol kesenlerin, faiz yiyenlerin, emanetlere ihanet edenlerin, yapmadığı halde başkasına öğüt veren vaizlerin, gıybet edenlerin, büyük söz söyleyip yerine getirmeyen ve buna pişman olanların durumlarını, cennetin misk kokusunu ve salih insanların amellerinden dolayı buraya nasıl girdiklerini, Cenab-ı Hakk'a, Resulüne, ahiret gününe iman edip İslam'a gönül veren ve muhtacın yardımına koşan, Rabbinin emrettiklerini yapıp nehyettiklerinden kaçınanların akıbetlerini gördü.

Hz. Enes (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) buyurdular ki: "Miraç gecesinde, bakır tırnakları olan bir kavme uğradım. Bunlarla yüzlerini (ve göğüslerini) tırmalıyorlardı."Ey Cebrâil! Bunlar da kim?" diye sordum. "Bunlar, dedi, insanların etlerini yiyenler ve ırzlarını (şereflerini) payimal edenlerdir."

(Ebû Dâvud, Edeb 40)

Peygamber Efendimiz Miraç hadisesini şöyle anlatır:

➡ "Ben Kabe'nin Hatîm kısmında uyku ile uyanıklık arasında idim. Yanıma merkepten büyük, katırdan küçük beyaz bir hayvan getirildi. Bu Burak'tı. Ön ayağını gözünün gördüğü en son noktaya koyarak yol alıyordu. Ben onun üzerine bindirilmiştim. Böylece Cibril (as) beni götürdü. Dünya semasına kadar geldik. Kapının açılmasını istedi. 'Gelen kim?' denildi. 'Cibril!' dedi. 'Beraberindeki kim?' denildi. 'Muhammed aleyhissalâtü vesselâm' dedi. 'Ona Miraç daveti gönderildi mi?' denildi.'Evet!' dedi.

'Hoş gelmişler! Bu geliş ne iyi geliştir!' denildi ve kapı açıldı. Kapıdan geçince, orada Hz. Âdem'i (as) gördüm. 'Bu babanız Âdem'dir! O'na selam ver!' denildi. Ben de selam verdim. Selamıma mukabele etti. Sonra bana "Salih evlat hoş geldin, salih peygamber hoş geldin!" dedi.

➡ Sonra Hz. Cebrail beni yükseltti ve ikinci semaya geldik. Burada Hz. Yahyâ ve Hz. Îsâ (as) ile karşılaştım. Onlar teyze oğullarıydı. Sonra Cebrail beni üçüncü semaya çıkardı ve orada Hz. Yûsuf (as) ile karşılaştık. Dördüncü kat semada Hz. İdrîs (as) ile beşinci kat semada Hârûn (as) ile altıncı kat semada ise Hz. Mûsâ (as) ile karşılaştık. "Salih kardeş hoş geldin, Salih peygamber hoş geldin!" dedi. Ben onu geçince, ağladı. O'na 'Niye ağlıyorsun?' denildi.

"Çünkü benden sonra bir delikanlı peygamber oldu, O'nun ümmetinden cennete girecek olanlar, benim ümmetimden cennete girecek olanlardan daha çok!" dedi.

➡ Sonra Cebrail beni yedinci semaya çıkardı ve İbrahim (as) ile karşılaştık. Cebrail (as): "Bu, baban İbrahim'dir; ona selam ver!" dedi. Ben selam verdim; O da selamıma mukabele etti. Sonra 'Salih oğlum hoş geldin, Salih peygamber hoş geldin!' dedi. Daha sonra bana 'Ya Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun çok tatlı, arazisinin son derece geniş ve dümdüz olduğunu bildir. Söyle de cennete çok ağaç diksinler. Cennetin ağaçları "Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhi ve lâ ilâhe illâllâhu vallâhu ekber!" demekten ibârettir.' dedi.

➡ Sonra Sidretü'l-Müntehâ'ya çıkarıldım. Bunun meyveleri (Yemen'in) Hecer testileri gibi iri idi, yaprakları da fil kulakları gibiydi. Cebrâîl (as) bana: 'İşte bu, Sidretü'l-Müntehâ'dır!' dedi."

➡ Burada dört nehir vardı: İkisi bâtıni nehir, ikisi zahirî nehir. 'Bunlar nedir, ey Cibrîl?' diye sordum. Cebrail (as) 'Şu iki bâtıni nehir, cennetin iki nehridir. Zahirî olanların biri Nil, diğeri de Fırat'tır!' dedi...

(Buhârî, Bed'ü'l-Halk, 6; Enbiyâ, 22, 43; Menâkıbu'l-Ensâr, 42; Müslim, Îman, 264; Tirmizî, Tefsîr 94, Deavât 58; Nesâî, Salât, 1; Ahmed, V, 418)

MÜŞRİKLERİN MİRAÇ MUCİZESİNE KARŞI TAVRI

📌Resulullah (sav) olayın ertesi günü Harem'de otururken Ebu Cehil gelip alaylı bir eda ile "Gökten yeni bir haber var mı?" diye kendisine laf attı. Resûlullah (sav) "Evet var! Ben dün gece Kudüs'e Beytu'l-Makdis'e götürülüp getirildim!" buyurunca İslam'ın azılı düşmanı Ebu Cehil dalga geçmek için herkese seslenerek "Ka'b İbn Lüeyoğulları! Koşun gelin bakın, Muhammed dün gece Beytu'l-Makdis'e gidip geldiğini söylüyor! Bir gecede gidip gelmiş şimdi de aramızda oturuyor!" dedi.

📌Peygamber Efendimiz, Mekkelilere yolculuğunu anlattığında, münafık Kureyş kabilesi mensupları O'nu yalanlayıp böyle bu yolculuğun bir gecede olamayacağını düşünerek alay etti. Kimisi de hayretini ifade etmek için alkış tutup elini başına koydu.

📌Sonra Kudüs'e gidip gelenlerden bazısı da Kudüs hakkında sorular sorup O'nun yanıtlamasını istediler. Yüce Allah, Mescid-i Aksâ'yı ve bütün şehri Peygamber Efendimizin (sav) gözünün önüne getirip gösterdi. Böylelikle müşriklerin sorularına çok rahat bir şekilde cevap verdi. Neticede Hz. Peygamber'in (sav) şehir hakkında verdiği bilgilerin doğru olmasından ötürü seslerini çıkaramadılar.

➡ Hatta dönüşte Kureyşlilere ait bir kervan, Suriye'den dönerken mola verdi ve orada develerinden birini kaybetti. Hz. Peygamber (sav) de -filan kervanın- deveyi aramakla meşgul olduğunu ve onu kimin bulup kervana kattığını da görüp Mekkeli müşriklere anlattı.

➡ Aynı zamanda kervanın başında, sırtında iki siyah çuval yüklü bulunan bir deve olduğunu ve muhtemelen falan günde Mekke'ye varacaklarını anlattı. Kervandakiler döndüklerinde olayı aynen tasdik etti. Buna rağmen müşrikler, küfürlerinde sabit kalmaya devam etti ve inatlarını sürdürdüler.

HZ. EBU BEKİR'İN SIDDIK UNVANINI ALIŞI

📌Miraç hadisesini ağızlarına dolayan müşrikler, zamanla bazı zayıf iradeli kimseleri etkiledi ve İslam'a yeni girmiş olanlardan birkaçının dinden dönmelerine sebep oldu. Bu durumdan ümitlenen müşrikler, en büyük destekçisinden kendisini mahrum bırakacağını düşünerek Hz. Ebu Bekir'e koştu ve "Bak! Arkadaşın bu gece Kudüs'e gidip geldiğini anlatmaktadır, yok artık her halde buna da inanacak değilsin ya?" dediler.

📌 Ebu Bekir (ra) "Bunu O mu söyledi?" diye sorunca, "Evet, bunu Muhammed iddia ediyor." şeklinde cevap vermişlerdi. Ebu Bekir ise hiç tereddüt etmeden "Eğer O söylüyorsa, doğrudur! Bu size neden bu kadar tuhaf geliyor anlayamadım! Yemin ederim ki O, bir olayı haber verdikten çok kısa bir zaman sonra meydana geldiğini hep görüyoruz!" dedi.

📌 Müşrikleri yüzüstü bırakıp Resulullah'a gitti."Ya Resulullah bu anlatılanlar doğru mu? Sen Kudüs'e mi gittin? Orayı bana anlat, ben orayı gördüm, her tarafını iyi bilirim" dedi.

📌 Hz. Peygamber'de Ebu Bekir'e ve orada bulunan herkese bu durumu anlatmaya başladı. Her cümlesinden sonra Ebu Bekir de "Evet doğrudur, doğru söyledin, evet, senin Allah'ın Resulü olduğuna şehadet ederim." diyerek Resûlullah'ı tasdik etti. Hz. Peygamber (sav) de ona "Sen de doğru söyledin ve beni tasdik ettin, sen de es-Sıddîksın" buyurdu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN