Geçmişten bu yana çevresini gözlemleyen insanoğlu, ürettiği birçok şeyi doğada şahit olduğu varlıklardan öykünerek hayata geçirmiştir. O öykünmelerden biri de kuşların, gökyüzünde özgürce uçmalarıdır. İnsanoğlu, kuşların kanat çırparak gökyüzüne yükselmelerinden o kadar etkilenmiştir ki, uçma arzusunu gerçekleştirmek için yine onları gözlemleyerek ilk adımı atmıştır. Tarihte "ilk uçma deneyimini" ise 9'uncu yüzyılda yaşayan Kurtubalı Müslüman İbn Firnas gerçekleştirmiştir.
İlk zamanlardan beri gökyüzünün narin süsleri olan kuşların uçuşunu gözlemleyen her toplum, uçma hayali kurmuştur.
Müslümanların uçmaktan büyülenmelerinin en önemli nedenlerinden biri, iman sahibi bir ruhun yükseldiğini düşünmeleriydi.
Aynı zamanda tasavvuf kültüründe yaygın olarak kullanılan "tayy-ı mekân" kavramı, "mekânı aşarak bir anda değişik yerlerde görünebilmek" anlamına geliyor; bu da bir anlamda uçmayı çağrıştırıyordu.
10'uncu yüzyılda İran'ın Tus bölgesinde yaşayan Firdevsî, İran'ın en büyük şairiydi.
Al Firdevsî'nin kaleme aldığı "Şehname" isimli eseri, uçan bir taht ile cenneti ele geçirmek için kötü ruhlar tarafından baştan çıkarılan ve onu taşıyan kartalların yorgun düşmeleri nedeniyle yere çakılan, Kral Keykavus'un hikâyesini anlatır.