Arama

Osmanlı toplum hayatı şiirlere nasıl yansıdı?

Bir medeniyetin yansıması olan klasik şiirimize yönelik özellikle de Cumhuriyet'ten sonra yaftamalarda bulunuldu. Halktan bağını koparmış hatta kapalı bir kutu olarak atfedildi. Harf inkılabıyla da yeni nesillere geçmişin kapısı kapatıldı. Bu durum örümceklerin yuva yaptığı raflarda kitapların kapanıp kalmasından başka bir şeye yaramayacaktı. Aksine bu şiirler toplum hayatıyla ilgili pek çok ayrıntıyı barındırıyor. İşte sizler için Osmanlı toplum hayatından beyitlere yansıyan örnekleri derledik.

Yunus Emre'nin dilini anlamayan Türk münevverlerinin kafasında hala Voltaire'nin Fransızcası saltanat sürüyor.

(Peyami Safa)

Namık Kemal "Latince harfler dilimizi karşılayacak sayıda değildir" diyerek şiddetle Latin alfabesine karşı çıkanların öncüsü olur. Fakat 1924'te Hilafet ile Şer'iye ve Evkaf Vekâleti kaldırıldı, bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlandı, 1925'te tekke ve zaviyeler kapatıldı, kılık kıyafet değiştirildi, 1926'da Medeni Kanun kabul edildi. 1926'da eğitim işleri yeniden düzenlenip ilk ve orta öğretimin esasları saptandı, çağ dışı olarak addedilen bütün dersler kaldırıldı, çağdaş eğitim ve öğretim yapacak okullar açıp harf inkılabını gerçekleştirdiler. Yüzyıllardır sosyal hayatlarında temel unsur olarak kaim bulunan ve pozitivizmle açıklanamayan tüm unsurları hayattan söküp atma yoluna saptılar. Kazım Karabekir'e göre alfabe değişikliğinin amacı; Türkiye'nin İslâmî Doğu ile olan bağlarını koparmak ve Batı dünyasıyla olan iletişimi kolaylaştırmaktan" başka bir şey değildi.

Kanunun kabulünden sonra, her yerde halk dershaneleri ve kurslar açılarak halka yeni alfabe öğretilmeye başlandı. Diğer taraftan Dil Encümeni çalışmalarına devam etti ve çeşitli okuma ve gramer kitapları yayınladı. Dil Devrimi'nin bir parçası olan Harf inkılabı yapıldıktan sonra diğer safhalara geçildi. Dilimize uymayan yabancı kelimeleri atma ve onların yerine Türkçe karşılıklarını bulma meselesi yeniden gündeme geldi. Peyami Safa bu konuda şöyle der:

"İnkılaptan sonra Türk dilinin yapısı ve tasfiyesi işiyle uğraşanların çoğu dilcilerdir. Edebiyatçılar, onların araştırmalarından çıkacak neticeleri bekliyormuş gibi sessiz bir dikkat içinde kaldılar. Kendilerine dilciler tarafından uzatılan yeni bir kelimeyi evirip çevirken yaşamaya namzet olup olmadığını anlamak için düşünceye dalıyorlar, ilk teşebbüsün bütün zahmet ve mesuliyetini onlara bırakıyordu."

Harf inkılabında amaç yeni nesillere geçmişin kapısını kapamak mıydı? Harf inkılabıyla ilgili haberimize ulaşmak için tıklayın.

  • 3
  • 31
ATIYYE
ATIYYE

Atıyye 'verme, cömertçe verme, verilen şey, bağışlama, hibe, ihsan' demektir. Atâ' ile aynı kökten olan "atıyye" hediye, ihsan, bahşiş, bir büyüğün küçüğe verdiği hediye anlamındadır.

Atâ Kur'an-ı Kerîm'de, 'nimet, lutuf, ihsan ve bağış' anlamlarında beş yerde geçer (Hûd 11/108; el-İsrâ 17/ 20-iki defa-; Sâd 38/39; en-Nebe' 78/36). Hz. Ömer'in kurduğu divan teşkilatında ganimetlerden Müslümanlara yılda bir defa dağıtılan paraya, Emevi ve Abbasiler zamanında ise askerlerin maaşlarına atıyye denilirdi.

Osmanlı'da padişahlar, çeşitli vesilelerle hükûmet hizmetinde bulunanlara hediye amaçlı atıyye vermişlerdi. Atiyye-i seniyye denilen bu hediyeler, para verildiği gibi, kılıç, saat, enfiye kutusu da verilirdi.

Şiirlerdeki hediye anlamında kullanıldığı gibi atıyyenin hediyeden farkı, hediye herkese özellikle sevilenlere verilirken atıyye'nin muhtaçlara, düşkünlere veya bir hizmet karşılığı verilmesiydi. Büyüğün küçüğe bir nevi ihsanı olan atıyye, klasik şiirinde âşıklar sevgiliden gelen her türlü iyiliği atıyye olarak görmüşlerdi;

Nev'îye geçerken güle bakdı seg-i kûyun

El-minnetü li'llâh zihî lutf u 'atiyye

(Nev'î)

"Semtinin köpekleri geçerken Nev'î'ye gülerek baktı. Minnet Allah'a! Bu ne güzel lütuf ve hediye!"

  • 5
  • 31
LÜGATÇE
LÜGATÇE

Seg-i kûy: Semtinin köpekleri

El-minnetü li'llâh: Minnet Allah'a

Zihî: Ne güzel

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN