Arama

Mustafa Özcan
Ekim 27, 2023
Kuzeydoğudan gelen süvari
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Günler önce şehit olan Gazzeli Samih, 2018 yılında gördüğü bir rüyayı paylaşıyor. Daha önce bu rüyayı görüntülü çekimler ve video aracılığıyla da paylaşmış. "Aksa Tufanı" baskınıyla birlikte yeniden paylaşmayı daha ehem görmüş. İlk defa rüyanın "Aksa Tufanı" baskınıyla ilintili olduğunu ve bu suretle tam anlam kazandığını düşünüyor. Bu defa isim müsemmaya denk gelmiş bulunuyor. Rüyada geçen sahnelerin "Aksa Tufanı" baskınında birlikte yaşandığı duygusuna kapılıyor ve bu da onu fazlasıyla heyecanlandırıyor. 2018 yılından sonra özellikle de Mayıs 2021 tarihinde "Kudüs Kılıcı" çatışması yaşanıyor. Lakin rüyasının öncekileri değil "Aksa Tufanı"nı kapsadığını, andırdığını ve ona tekabül ettiğine ve uyduğunu fark ediyor. Rüyasının öncekine değil "Aksa Tufanı" baskını ve sonrasına tekabül ettiği kanaatine varıyor. Böylece rüyası gerçekle sınanmış ve doğrulanmış oluyor. 2018 tarihli rüyasında düşmanın kendilerini çepeçevre sardığını görüyor. Gördüklerini şöyle anlatıyor: "Filistin halkını görüyorum. Ön cephede de Gazzeliler var ve ben de onlardan biriyim. Dünya zulumat ve karanlıklara gömülü bir halde bulunuyordu. Bizim Filistin halkı olarak bulunduğumuz müstakil ve uzunlamasına (mustatil ve mustakil) toprak parçası bütün cepheleriyle düşmanlarca kuşatılmış haldeydi. Bizi kuşatmaya almak için büyük yığınak yapmışlardı. Uçaklar, tanklar ve zırhlı araçlar art arda dizilmişti." Bağımsız toprak parçasında (Gazze olmalı) bekleşirken veya dururken duygu ve hissiyatımız şöyle tecelli etmişti. Durum ayetlerce tasvir edildiği gibiydi: "Sanki kalpler ağızlara gelmiş ve boğazlara düğümlenmişti." Yine ayetin ifadesiyle şiddetli bir biçimde deprem gibi sarsıldık ve bu sahneden sonra aramızdan kimsenin hayatta kalamayacağını düşünür olduk. 'Bittik, bizden geride tek bir kişi bile sağ ve sağlam kalamaz' diyorduk. Birden dörtnala toz bulutu içinde kuzeydoğu cihetinden bir süvari belirdi. Beyaz hatta iki kanadı olan bir ata binmiş geliyordu. Tozu dumana katmıştı. Karaltısı bütün yeri ve göğü kaplamıştı. Elinde tuttuğu mızrağı sanki bütün kainatı hak ile yeksan edecek gibi duruyordu. Gökle buluşan bu süvari Gazze'ye göre kuzeydoğu cihetinden geliyordu. Neden oradan geliyordu? Bir fikrim yok. Karaltısı bütün gök ile yeri kaplayan bu süvarinin başında bir miğfer bulunuyordu. Sağ elinde ise bir mızrak tutuyordu. İns ve cin bir araya gelse bunun karşısında durabilecek güçte görünmüyorlardı. Müstakil ve mustatil yani uzunlamasına olarak bizim durduğumuz mekana geldiğinde durdu. Düşmanlar onu da kuşattı. At sırtında bizi kuşatan düşmanların son neferine kadar hepsini tepeledi, hakladı. Geride onlardan tek bir nefer bile kalmadı. Sonra beni gördü. Belki dikkatini çekmiş olmalıyım ki atıyla birlikte geldi önümde durdu. Miğferini çıkardı. Adamı şimdiye kadar hiç görmemiştim, tanımıyordum. Peygamber veya melek olup olmadığını da bilmiyorum. Ama yeri ve göğü kapsayacak kadar iri cüsseli olduğunu görüyordum. Bana yöneldi ve şunu söyledi: Samih! Bulunduğumuz andan itibaren 10 yıl dolmadan bugün İsrail'i dolduran Yahudilerden bir tek kişi bile kalmayacak."

Samih bu rüyayı anlattığı gibi 2018 yılında görüyor. 2018 üzerine 10 yıl ilave ettiğimizde karşımıza 2028 yılı çıkıyor. Bu tarih de diğer kehanetlerle buluşuyor. Şeyh Ahmet Yasin, İsrail'in 2027 yılında nihayete ereceğini haber vermişti. Ahmet Mansur ve New York Times gibi gazetelerle Kur'an eksenli bu çıkarım ve keşfiyatını paylaşmıştır. 80 yıl sendromuyla birlikte Ehud Barak da İsrail'in büyük ihtimalle 2028 yılında son bulacağını ifade etmiştir. Hem Şeyh Ahmet Yasin hem de Ehud Barak 80 yıl formülünü Beni İsrail'in geçmişinden çıkartıyor ve devşiriyorlar. Sadece Şeyh Ahmet Yasin süreci geriden başlatıyor. Basel Konferansını yani 1897 yılını baz alarak İsrail'in 120 yıl içinde yok olacağını öngörüyor. Hazreti Musa ve Yuşa Bin Nun'un mücadelesini günümüze uyarlayan Ahmet Yasin, Filistinlilerin zaferini de üç nesil içinde görüyor. Hazırlık (i'dad), zafer (nasr) ve istikrar ve yerleşik hale gelmek ( temkin).

Ehud Barak ise 80 yılı İsrail'in kuruluşundan itibaren yani 1948 üzerinden yürütmüştür. Vardıkları sonuç ortaktır. 1947/1948'den itibaren 80 yılda İsrail'in son bulması. 2027/2028.

Netanyahu da 2017 yılında Londra'da 2 Kasım tarihinde yayınlanan Balfour Deklarasyonu'nun 100'üncü yıldönümünde aynısını söylemiş ama İsrail'in ömrünü 100 yıla uzatmaya çalışacağını da ifade etmiştir. Bu hususta kesin bir yargıya varamayacağını da ilave etmiştir. Ona göre İsrail'in ömrü 2048 tarihine kadar uzayabilir.

Bu sözlerini unutan Netanyahu tam da "Aksa Tufanı" hareketi sırasında Yeşaya/İşaya kehanetinden bahsetmiş ve milletlerin İsrail'e ram olacaklarını iddia etmiştir. Oysaki onlar Yeşa veya İşaa peygamberin değil Trump ve Biden gibilerin peşinden gidiyorlar. Palavracı bir siyasetçi olarak kehanetine kendisinin de inandığını sanmıyorum. Sadece Adnan Oktar'ı ikna edebilir. Zaten o, Yahudi ağacının kollarından biri sayılabilir. Oktar, Babuna ile tanıştıkları da bir vakıa. Uzak olmayan bir tarihte belki de kendisini Ehud Olmert, Moşe Katsav gibi selefi siyasetçiler gibi Adnan Oktar'ın kaderini paylaşırken bulabilir. Sonunu damda geçirebilir. Dünyada bütün değerleri ayaklar altına alan Adnan Oktar'ın Netanyahu ve İsrail'i desteklemesi hep birlikte yanlış yolda olduklarını gösterir. Ahlak varsa İsrail yok olacaktır. İsrail'in solcuları bile sağcı Netanyahu ve şürekasından dana ahlaklıdır. Yalanla, ifsatla, dolandırıcılıkla peygamberlerin izinden, yolundan gidilmez. Sadece İngiltere. ABD gibi emperyalistlerin ardından gidilebilir. Onlar da bunu yapıyor. Biden'a yaltaklanmak milletlerin İsrail'e ram olması ise hayrını görsünler!

Filistinlilerin doğruluğunu ispatlayan en önemli husus yalnızlıklarıdır. Hadislerde muzaffer bölüğün (et taifetü'l mansura) herkes tarafından yalnız bırakılacağı (hizlan ve tehazül) ifade edilmiştir. Netanyahu kehanet istiyorsa, al sana kehanet! Kur'an, İsra Suresi'ndeki 'eksere nefira' ibaresiyle onların taraftarlarının çok olacağını ve rüyadaki gibi afakı ve ufukları dolduracaklarını haber vermektedir. Ehli Gazze ise dünya karşısında yapayalnız bir vaziyettedir. Bu nedenle de Hazreti Peygamber fitne asırlarında dininde sebat edenlere sahabelerden 50 kişinin sevabı verileceğini müjdelemiştir. İnsanlık o günleri yaşıyor.

Samih gibi ben de kendime soruyorum: Acaba kuzeydoğudan gelmekte olan süvari kimdir ve rüzgarı ne zaman hissedilecektir?

Yalancıların da kehanetleri var ve kehanetlerin de cepheleri var. Doğru kehanetlere ancak doğru tarafta duranlar mazhar olabilir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN