Arama

Mustafa Özcan
Şubat 6, 2023
Türkiye yılı, Türkiye yüzyılı

The Washington Post gazetesi 2023 yılı ile ilgili öngörülerinde Türkiye'nin pozisyonunu öne çıkarmıştır. Bu yılın en önemli gündem maddesinin Türkiye seçimleri olacağını varsaymış veya öngörmüştür. Seçimlerin veya sonuçlarının birinci kademede bölgesel etkileri olacağı kadar ikinci kademede de küresel etkileri olacaktır. Türkiye'nin seçimi küresel dinamikleri ve tercihlerini de etkileyecektir. Türkiye'nin yönü ve alacağı konum şüphesiz bölge ile birlikte çevresini de etkiyecektir. Türkiye, bölgesel ölçekte motor gücü olma özelliğine sahip bir ülkedir. Bu dinamizmini çevresine de yaymaktadır.

Filistin İslami Hareketin öncü isimlerinden olan Raid Salah ile birlikte Kemal Hatip de 2023 ve 2024 yılına dair beklentilerini ortaya koymuşlardır. Bu beklentiler Filistin'i ileriye götürecek ve bir adım ileriye taşıyacak niteliktedir. 2023 ve ardışık yılın (2024) Osmanlı'nın çöküşünün ve hilafetin kaldırılmasının ikinci yüzyılına rastladığını hatırlatarak yeni yüzyılın mazlumların yüzyılı ve Filistin'in yüzyılı olacağını ümit etmekte ve varsaymaktadırlar.

'Cezimle ve kat'iyetle haber veriyorum ki, istikbal yalnız bizim, mazlumların olacaktır' demektedir. Raid Salah, yeni bir yüzyılı daha kaçırma seçeneklerinin olmadığını ve heba edemeyeceklerini söylemektedir. Filistin'in ayağa kalkması ile birlikte yıkılan Osmanlı geniş hinterlandının yeniden yükselmesi, tökezlemesinden sonra yeniden toparlanması, aynı döneme rastlayacaktır. Tutsak edilen ve köreltilen irade, özgürlüğüne kavuşacaktır.

Lakin İkinci Dünya Savaşı'nın galipleri küresel dümenden inmek istemedikleri gibi 1923 yılının ideolojik galipleri de ulusal dümenden inme niyetinde görünmüyorlar.

Nitekim reddi mirasçı pozisyondan Cumhuriyet (1 Ocak 2023 sayısı nüshası) gazetesi gibi gazeteler de 2023 için şu yönde temennilerini dile getirmişlerdir: 2023 yılı Atatürk yoluna dönüş yılı olsun.

Demek ki bir yolda sapma olduğu algısındalar ya da mevcut dozundan fazla memnun değiller. Onlara tatmin duygusu vermiyor olmalı! Peki, hangi doz onları memnun eder? Günümüzde istedikleri dozu yakalamak mümkün mü? Yoksa Namık Kemal gibilerin dediği gibi 'eski hal muhal ya yeni hal ya izmihlal' nöbetinde ve menzilinde miyiz?

Meseleyi Filistin ve mazlumların gözlüğü veya makûs talihi ışığında baktığımızda bu tıkanmışlık ilelebet devam edebilir mi? Yoksa nöbet devri burada da geçerli mi? Bu anlamda yeni yüzyıl mazlumlara ve en alttakileri temsil eden İslam dünyasına ne vaat etmektedir? Batı'nın dümeni hangi yakaya evrilecek, onu da bilmiyoruz. Onca gayrete rağmen Türkiye'ye yapılan Batı aşısı tam tutmamıştır. Türkiye'nin Batı vizyonu da tükenmiştir. Kemalizm'in gölgesinde bile olsa Batı ile ya da kurumsal Batı ile alabileceğimiz bir mesafede kalmamıştır. Dolayısıyla beğensek de beğenmesek de kendi yağımızla ve dünyamızla kavrulmak zorundayız.

Kilikya Depremi, son çeyrek yüzyılda, Marmara Depremi'nden sonra milletçe yaşadığımız en büyük depremdir. Marmara Depremi ile birlikte Türkiye'de yeni siyasi dengeler ortaya çıkmıştır. Kilikya Depremi, kimileri tarafından öngörülse bile tam öngörülemeyen veya hesapta olmayan gelişmelerden birisidir. Türkiye'nin yönüne işaret eden bir ek gösterge olarak da okunabilir.

Bill Clinton'ın deprem konuşmasından 24 yıl sonra Washington Post, 2023 yılı değerlendirmesinde bu yılın küresel anlamda bir Türkiye yılı olacağını öngörmüştür. 2023 yılı iyi değerlendirilmesi halinde aynı zamanda Türkiye yüzyılının da başlangıcı olmaya adaydır. İlk tuğladır. Yeni dönemin veya yüzyılın kronometresi, 2023 ile başlıyor da diyebiliriz.

Bu yoldaki mütemmim kilometre taşlarından birisi de beklenmeyen Kilikya Depremi olabilir. Şüphesiz Türkiye kendi geçmişiyle geleceği arasında bir seçim yapacak ve bu seçim, aynı zamanda dünyanın geri kalanı için de bir istikamet ve vizyon sunacaktır. Bu süreçte su politikalarından/hydraulic politics'den sonra deprem politikaları anlamında 'earthquake's politics' kavram ile de daha sık karşılaşabiliriz. Ya da geleceğe dair sembolik işaretlerden birisi olabilir.

1999 depreminden sonra Türkiye'yi ziyaret eden dönemin Amerikan Başkanı Bill Clinton, Türkiye'nin tarihi, 20. yüzyılı anlamanın anahtarıdır. Ama daha da önemlisi, Türkiye'nin geleceğinin, 21. yüzyılın şekillenmesi açısından da hayatî olacağına inanıyorum." demiştir. Bazen felaketler saadetlere köprü olur. Nitekim hadis diliyle bu şöyle ifade edilmiştir: "Cennet nefse hoş gelmeyen şeylerle (hucibet ev huffet el cennetu bilmikarih), cehennem de nefsin hoşlandığı şeylerle kuşatılmıştır." Kısaca cehennem arzularla cennet ise zorluklarla bezenmiştir.

Krizler fırsata dönüşebilir. Nitekim Kur'an da, 'muhakkak zorluğun ardından bir kolaylık gelir' denilmiştir.

Ülkemize geçmiş olsun derken, Allah (CC) ülkemize zeval vermesin, payidar kılsın. İnsanımıza ve insanlığa inayetiyle tecelli etsin.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN