Arama

Mustafa Özcan
Ocak 27, 2023
Hayat onlarla tatlıydı

Bir hasta ziyareti için Sakarya'ya uğramıştık. Ziyaret sırasında Sakarya'nın yük ve kahır çeken esnaflarından merhum Nuri Berk ağabeyin mahdumu İbrahim ile buluştuk. Yanımda kadim dostum Bekir Uysal hoca da vardı. Eslaftan devreden eski hatıraların ışığında bir sohbet tecelli etti. Paylaşmak istedim:

Cenab-ı Hak Hazreti Musa'yı özenerek ve bezenerek yaratmıştır. Kelimullah olmasının hikmetleri ilgili ayetlerinde gizlidir. "Sana kendimden muhabbet/sevgi verdim. Seni kendim için yarattım. Pabuçlarını çıkart sen Kutsal Tuva Vadisindesin." Bu ayetler Allah'ın nasıl Hazreti Musa'yı gözettiğini göstermektedir. Peygamberler arasında Musa adı Kur'an'da en fazla geçen ve tekrarlanan peygamber ismidir. Demek ki kainatın mayası muhabbettir. Kulluğun iksiri muhabbettir. Marifetullah ve muhabbetullah manevi mertebelerin en yüceleridir. İkisi olmadan kulun manevi ahvalde terakki etmesi söz konusu olamaz. Muhammed'den muhabbet oldu hasıl, Muhammedsiz muhabbetten ne hasıl denilmiştir. Müminler arasında da kopmaz sevgi ve merhamet bağı kuruludur. Bu nedenle de üç günden fazla küs durulmaz. Kardeşlik hukuku küslüğü kaldırmaz. Hazreti Musa ile Allah arasındaki muhabbet bağı iman edenlere de yansımıştır. Muhabbet Hazreti Musa'nın peygamberlik mirasındandır. İman bağı insanları birbirlerine bağlar ve muhabbet tesis eder. İman bağları güçlendikçe muhabbet bağı da güçlenir. Bizim de eskiden muhabbet bağlarımız ve ocaklarımız vardı. O ocakların salikleri ve sakinleri ile irtibat tazelemeden neşemiz sönük kalırdı. Onlarla görüşerek manevi enerjimizi tazelerdik. O gönül erleri gönül tellerini dokurdu. Dost kervanı dağıldı. Biz de onların hatıra kırıntılarıyla idare ediyoruz. Vaktiyle devran böyle gider zannıyla onların kıymetini de fazla bilemedik. Hayatın hep böyle akacağını vehmettik. Ah keşke öyle olsaydı. Zannımızla da yanıldık. Keşke onların varlığından daha fazla istifade edebilseydik. O tabaka aynı zamanda ehli irfan ve hizmet insanlardı. Adeta iyilik için yaşıyorlardı.

Onlar çekim gücüne haiz kimseler; hayatın kutuplarıydı. Etraflarında daima halkalar ve kümeler oluşurdu. Kutupların sönmesiyle birlikte etrafları da dağılırdı.

Bunlardan birisi Kuru Kahveci Nuri Berk ağabeyimizdi. Uzun yıllar Musa Alemdaroğlu ile ortaklık yapmıştı. Hem maddi hem de manevi ortaklık. Bu ortaklığı miras bırakarak ötelere göçtüler. Musa Alemdaroğlu ekabiri ağırlardı ve geleni gideni eksik olmazdı. Nuri abi ise farklı bir alanla ilgilenirdi. Miskinleri ağırlardı ve onlarla düşer kalkardı. Uzun Çarşı ile Orhan Camii arasındaki matbaacılar ile terziler sokağı arasında hep koşuştururdu. Elinde mutlaka tepsi içinde kavrulacak kuruyemiş ve benzeri çeşniler olurdu. Bazen sokakta karşılaşırdık. İşten başını pek alamazdı. İki kelam ettikten sonra aynı hızla yoluna devam ederdi. Bundan dolayı da bazen merak ettiklerini veya kafasına takılanları veya tartışma konusu olan hususları ayaküstü sorardı. Belli ki bana muayyen düzeyde bir güveni vardı. Bazen terzi Selahaddin Ünsel'in dükkanında çay içer muhabbet tazelerdik. Örücü Ethem ile merhum Balkan göçmeni Ramiz abinin dükkanlarının bulunduğu katta Salahaddin Ünsel'in dükkanına bitişik mahzeni ve malzeme deposu vardı. Burada kuruyemişleri kavurur ve bermutat cuma günleri de fasulye pişirirdi. O gün cuma hürmetine fakir fukaraya sofra açılırdı. Müdavimleri bunu bilirdi. Bazen biz de oralarda bulunduğumuzda sofranın konukları arasında yerimizi alırdık. Hem miskinlerle hasbihal eder hem de Nuri ustanın yemeğini tadardık. Biz de Halil İbrahim sofrasına kaşık sallardık. Anadolu'da dini hayatı canlı tutan esnaf olmuştur. Anadolu Selçuklu Devleti yok olduğunda nasıl ki ehli tarikat ve ulema devletin organlarına omuz vermiş, fonksiyonlarını yüklenmiş ise esnafta dini hayatı canlı tutmuştur.

Geçenlerde dünyasını değiştiren Papa 16'ncı Benedüktüs İslam'ın kılıç zoruyla yayıldığını söylemiştir. Zehi bühtandır. Oysa ki miskinlerin İslam üzerinden tattığı zevki bilseydi bunu ele geçirmek için bizzat kendisi kılıç kuşanır ve pala sallardı! Papa Cenapları bilmez mi ki, kılıç zoruyla toprak alınır ama gönül alınmaz veya çelinmez. Toprak kazanan Emevilerin gönül alma veya devşirmek diye bir dertleri hiç olmamıştır. Toprak fethini Emeviler, kalp ve gönül fethini ya ahlaklı tüccarlar ya da sufiler yapmıştır. 'Süğur bölgesi' tabir edilen serhat diyarları derinleştikçe oralara kılıç yetişmemiş ve erişmemiştir. Kılıçların uzanamadığı bölgelere ve yerlere gönüller ve samimi duygular uzanmıştır. Oralara ulaşmak esnafa ve tarikat erbabına nasip olmuştur. Bu nedenle 'mecahil İfrikiyye' denilen balta girmemiş ormanlara ve Afrika'nın içlerine ya tüccarlar ya da sufiler girmiştir. Oralardaki Müslümanlık, önce Allah'ın sonra da onların eseridir. Keza Malezya ve Endonezya gibi bölgelere de İslam nuru yine kılıç zoruyla değil güzel ahlak ve muhabbet yoluyla salınmıştır.

Esnafın güzellikleri mali cihattır. Sufilerin yaptığı ise manevi cihattır ve mücahedenin (iç cihad) meyvesi ve eseridir. Anadolu'da da bunlar örgütlenmişler ve "Ahilik ve Ahiler" olarak anılmışlardır. Hala da toplu dua merasimleri gibi güzel hasletleri ve eserleri Mudurnu gibi kasabalarımızda yaşamaktadır.

Tanıdığım Nuri abi Sakarya'nın son ağabeylerinden ve ahilerinden birisiydi. İki oğlu var birisi Halil diğeri de İbrahim. İbrahim, Çark caddesindeki kahve dükkanlarında kahvelerimizi yudumlarken hem bizi ağırladı hem de merhum babasının hatıralarını anlattı. Kırım ve Bulgaristan muhaciri olan yani iki koldan gelen ailesi geri toplanma merkezi olan Sakarya'da buluşmuşlar. Muhitten merkeze dönmüşlerdir. Nuri abi Şam tatlısı ustası olduğu gibi birçok kişiye de bu mesleği öğretmiştir. Esnaflık yapacak kıratta, yapıda gördüklerini el verir, kayırır ve sermayesi onlara yoksa sermaye tedarik ederdi. Gani gönüllü bir zat idi. Oğulları da babalarına hayru'l halef olma yolunda yürüyorlar. Allah utandırmasın. Kısaca muhtaçların ellerinden tutardı. Miskinlere her gün bir balık verirken istidadı olanlara da balık tutmasını öğretirdi. Nuri abinin birçok güzel hasletini biliyordum da kapasite ve potansiyel gördüğü esnafa sermaye tedarik ettiğini bilmiyordum. Bunu da son oturumda oğlu İbrahim Berk'ten öğrendim. Bu güzellikler ve hasletler Hazreti Peygamberden aktarma ve menkuldür. Sahih-i Müslim de tahriç edilen bir hadis de bu güzel hasleti ortaya koymaktadır. Bir adam gelip Hazreti Peygamberden dünyaya dair bir dilekte bulundu ve maddi bir şey talep etti. Hazreti Peygamber ona iki dağ arasında koyun (veya koyun sürüsü) verdi. Adam bu sefer kabilesine geri dönerek durumu haber verdi. Hazreti Peygamberin fakirlik korkusu nedir bilmeyen ve duymayan bir adamın davranışıyla, gani gönüllülüğü ve alicenaplılığı ile davrandığını, yardım ettiğini nakletti. (Muhtasar Şuebü'l İman, Tahkik: Muaz Muhammed Cevher, ed Dar ed Dımışkiyye s:33) Peygamberimizin hadimi Enes insanların zaman zaman sadece maddi kaygı ve ihtiyaçları için Peygambere başvurduklarını, huzuruna geldiklerini ama daha sonra dinlerinin her şeyden baskın çıktığını, sevimli gelmeye başladığını ve dünya sevgisine ağır bastığını anlatır. Dünya metaı ile avlanmışlar ama Allah eri olmuşlardır. Dünya yemi üzerinden ahiret oltasına takılmışlardır. Allah, kardeşinin yardımına koşan kuluna yardım etmektedir. İyilik devr-i daim halinde menziller kat ederek sonsuza ve cennete uzanmaktadır. İyilik halkalardan oluşan bir zincire benzer. Rahmet damlaları gibi birbirini çeker. Nuri Berk esnaflıkta peygamberlik mesleğini seçmiş ve şiar edinmiştir. Bizi ve dindarlığı ayakta tutan bu hasletler olmuştur.

Hamdi Mert de "Bizi Yaşatanlar" kitabında benzeri örnekleri aktarmıştır. Milleti için ve insanlık için yaşayan tek başına bir ümmettir.

Sohbete muhabbetle girmiştik yine muhabbetle çıkalım. Allah muhabbetimizi daim eylesin. Yine gönüllerimiz sohbetle bayındır olsun, bir ve beraber olarak şenlensin.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN