Arama

Mustafa Özcan
Ekim 10, 2020
Köprü ve köprübaşları

Türkiye Batı tipli projelerde hep kanat ülke olarak yer alıyor. İster NATO ittifakında isterse AB projesinde olsun Türkiye bütün Batılı projelerde kenar ülke konumunda, görünümünde. Halbuki Türkiye, Arap ve Türk olmak üzere 600 milyonluk bir kitlenin tam ortasında ve merkezinde yer almaktadır. Her ikisiyle de kültürel ve tarihi bağları vardır. Bir bağlaç ülke ve buluşma noktası görevi görmektedir. Kuveytli düşünür Hakim el Mutayri, 1200 yıldan beri İslam tarihini Türk-Arap beraberliğinin yazdığını kaydetmektedir. Churchill'in korkusu da yeniden Türk-Arap buluşması idi. Yıkanlar gün yüzü görmesin. Yeniden Türk Arap beraberliği tarihin mecrasını değiştirecektir. Türk-Arap beraberliğinin köprübaşları yavaş yavaş tavazzuh ve teşekkül etmektedir. Yukarı Karabağ ve Azerbaycan üzerinden kuzey köprüsü veya kuzey kuşağı köprüsü teşekkül ederken İdlip- Afrin üzerinden de güneydeki Suriye ayağı kurulmaktadır. Dünya yeniden kurulurken Türk-Arap beraberliğinin köprübaşları da yavaş yavaş teşekkül etmektedir. Güneyimizdeki kuşağı temsil eden Arap kuşağı yaklaşık 350-400 milyonluk bir nüfus kitlesini barındırmaktadır. Başkan Richard Nixon, ' Sieze of Moment' (Anı Yakalamak) adıyla bir kitap yazmış burada bazı öngörülerini dile getirmişti. Bu öngörülerinde güney kuşağından yekpare ve aynı kültür havzasını paylaşan Arap kuşağından bahsetmiş ve bunların bir olması halinde ABD'yi dize getireceklerini ve sırtını yere sereceklerini söylemiştir. Siyasi tahtını sarsacağını ve bahtını karartacağını ifade etmiştir. Bundan dolayı da Soğuk Savaşı kazandıktan sonra İslam dünyasına karşı Rus-Amerikan beraberliğini savunmuştur. Yeşil kuşağı kızıl kuşağa döndürmenin fikri altyapısını kurgulamıştır. Nitekim de böyle olmuştur.

Türkiye'nin güneyinde yer alan bu kuşak hem toprak hem de nüfus itibarıyla ABD'ye faiktır. Boylamı Kazablanka'dan Manama'ya enlemi Akdeniz'den Büyük Sahra'ya uzanan bu kuşak potansiyel olarak ABD'den daha büyüktür. Bir de Halil Halit Beyin Arap-Türk kitabında bahsettiği gibi kuzey kuşağı vardır. Bu kuzey kuşağına hem Demirel hem Özal gibi siyasiler parmak basmışlar ve temas etmişlerdir. Bu kuşak ise Alman oryantalistlerin de vaktiyle parmak bastıkları gibi Adriyatik kıyılarından (Bar şehrinden yol alarak) Çin Seddine uzanan Türk kuşağıdır. Kuzey kuşağı yani Türk kuşağı 250 milyonluk bir kitleyi barındırmaktadır. Bu da nüfus itibarıyla Rusların fevkindedir. İki kuşağın toplam nüfusu 600 milyonluk bir kitleye tekabül eder. Toprağı da Rus toprağına yakındır. Bu da Çin ile Hindistan'dan sonra üçüncü nüfus ambarı ve havzası anlamına gelmektedir. Türkiye işte bu 600 milyonluk bir kitlenin ortasında ve merkezinde yer almaktadır. Bu iki kuşağı birleştiren deniz ise Akdeniz'dir. Kıbrıs da burada batmayan bir uçak gemisi konumundadır. Türkiye bu iki kuşağı arkasına aldığında kimse sırtını yere seremez ve getiremez.

Kuveytli düşünür Hakim el Mutayri attığı bir tweetinde şunları söylemektedir: "1200 yıl boyunca Arap-Türk kardeşliği destan ve İslam tarihini yazmıştır: Tarihi düzgün okuyamayan geleceği de göremez. Türk-Arap kardeşliği tarih yazmıştır ve tekrar buna namzettir."

Bunun önünde iki fiili engel veya da hançer/kama vardır. Bu kamalardan birisi Rusların Nahçıvan ile Azerbaycan arasına diktiği Ermeni kaması ve tamponudur. İkincisi ise güneyde İngilizlerin diktiği Amerikalıların beslediği İsrail tamponudur. Güney kuşağında karşımıza İsrail tamponu kuzey kuşağında da Ermenistan tamponu ve kaması çıkmaktadır. Ermenistan kaması hem İran hem de Rusya için işlevseldir. İran güneyde Sünniliğe ve Araplara karşı savaşırken kuzeyde de Türk dünyasının karşısına dikilmekte ve Ermenilerle birlikte hareket etmektedir. Nitekim Hizbullah'ın ilk genel sekreteri Subhi Tufeyli bunu çok yalın ifade etmiş ve şöyle demiştir: "İranlılardan bizzat duyduğum gibi İran, Türk-Azeri derinliğinden ürkmekte ve Türkiye'yi Orta Asya'daki derinliğinden koparmak, mahrum etmek ve ayırmak için Ermeni hançerine sarılmaktadır." (https://twitter.com/k7ybnd99/status/1314102165766574080)

Güneydeki hançeri cahiliyet Arapları beslerken, tahkim ederken ve yükseltirken kuzeydeki hançeri de İran ile Rusya tahkim etmektedir. Hakim el Muteyri 1200 yıllık Türk-Arap beraberliğinin İslam tarihini ve destanını yazdığını söylerken Sasanilerin izini süren Şuubi İran içten içe İslam dünyasını parçalamanın derdine düşmüştür. Onun hayat alanı bizim öldüğümüz alandır.

İran'ın üçte birini Azeriler teşkil etmektedir. İran'ın Ermeni yanlısı tutumunu sezdikçe güney Azerileri İran'ın zeminini sarsacaklardır. Ermenistan ile Azerbaycan çekişmesinin uzun sürmesi halinde bundan ilk zarar görecek ülkenin ve yapının İran olacağı Ruslar tarafından da teyit edilmektedir. Bu takdirde İran'ın gizlediği çelişki giderek su yüzüne çıkacak ve Azerilerin sadakatini kaybetmekle karşı karşıya kalacaktır. Bu durumda cephede ilk yenilecek ülke Ermenistan'dan ziyade İran olacaktır. İran ikircikli davranarak Azerileri şaşırtmak istemektedir ama mızrak çuvala sığmamaktadır. Azerilerin Karabağ'da zafer kazanmaları İran, Rusya ve Ermenistan'ı sıraya dizmeleri demektir. Bir zaferle üç düşmanı dize getirmiş olacaklardır. Alexander Sitnikov adlı gazeteci analizci Yukarı Karabağ meselesinin Türklerle Persler arasında 1000 yıllık kapışmasında, mübarezesinde kırılma noktası olacağını ifade etmektedir (https://arabic.rt.com/press/1161753 ). Hakim el Mutaypri'ye göre Türk-Arap beraberliği 1200 yıllık bir dönemi kapsarken Alexander Sitnikov'a göre Pers-Türk çekişmesi bin yıllık bir sürece tekabül etmektedir. Demek ki İran maddi ve manevi enerjimizi tüketiyor.

Alexander Sitnikov, Yukarı Karabağ üzerinden İran'da Türk bombasının patlayabileceğini ifade etmektedir. İslam kardeşliği sayesinde 1200 yıldan beri Türkler ve Araplar tarih ve destan yazarken şuubilik/ulusalcılık damarı nedeniyle İran köstek olmakta ve Türklerle mübareze ve çatışma halinde bulunmaktadır. Cahiliyet Arapları ya da Arap şuubiler güneyde İsrail'i desteklerken kuzeyde İran şuubiliği ile birlikte Türklerin önünü kesmek için Ermenistan'a arka çıkıyorlar.

Kamran İnan'ın yakındığı gibi haini en bol olan milletler şahsiyetlerini kaybetmiş doğu milletleridir. Ama onlara rağmen tarih mecrasını bulur.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN