Arama

Mustafa Özcan
Aralık 28, 2018
Körfez ülkeleri Esat’a geri döndü

Arap Baharı sürecinde darbeciler veya karşıt devrimciler olarak anılan ve Katar'a ambargo hatta kuşatma uygulamakla da anılan ülkeler kuşağı, Şam'daki Beşşar rejimine yeniden merhaba dedi ve 6-7 yıl sonra ilişkileri eski seviyesine getirdi. Esasında bu ülkelerin Beşşar ile bir alıp veremedikleri yoktu, sadece İran kampında olmasına itiraz ediyorlardı. Yoksa Arap Baharı'na yaklaşım meselesinde tamamen mutabakat içindeydiler. Riyad daha önce de Şam'a ulaklar göndermiş ve ilişkileri yenilemenin şartını ortaya koymuştu. İran'la yolları ayırmak. Ama gelinen veya alınan süreçte bu şartnameden de vazgeçtikleri anlaşılıyor. Böylece Bahar düşmanlarının ortaklığı perçinlenmiş oldu. Sudan Cumhurbaşkanı Ömer Beşir'in Şam ziyareti adeta işaret fişeği gibi oldu. Ön açtı. Ardından BAE diplomatik ilişkileri eski seviyesine getirdiğini açıkladı. Esasında BAE Esat yönetimiyle ilişkilerini hiç kesmemişti. Denildiği gibi Dubai adeta Esat ailesinin misafirhanesi ve dinlenme tesisi veya beldesi idi. Damat Asıf Şevket'in dul eşi ve Beşşar'ın ablası Buşra Esat yıllardır Dubai'de yaşıyor. Acaba Ömer Beşir kısa Şam ziyaretini BAE gibi ülkelerle koordineli bir biçimde mi yaptı? Bazı yorumlar bu doğrultuda. Zira Dubai polis şeflerinden Dahi Halfan bu ziyaretin ardından Ömer Beşir'e sahip çıkılması gerektiğini yazdı. Buna mukabil Hartum rejimine yakın Sudan el Yevm gazetesi Sudan'da çıkan Beşir karşıtı gösterilerin sorumlusunun başta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Mossad olduğunu ileri sürdü. Acaba Hartum bu gayri resmi söylemle birlikte Yemen'de Husilere karşı Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri cephesinde olmasına rağmen zor günlerinde bu ülkelerden yeterince himaye görmediğini mi söylemek istiyor? Ya da bu yolla ideolojik olarak steril olduğunu mu ortaya koymaya çalışıyor?

Ömer Beşir Şam ziyaretiyle birlikte Körfez ülkelerinin bu rejimle yeni bir başlangıç yapmasının önünü ve yolunu açmıştır. Şam'ı da cesaretlendirmiştir. Mesela Şam rejimi Ürdün'den diplomatik ilişkilerin seviyesini artırmasını istiyor. Diş kirası da istiyor. Beşir bilerek veya bilmeyerek Birleşik Arap Emirlikleri ve onu takip eden ülkelerin taşeronu olmuştur. Elbette Beşir'in ziyaretinde Rus etkisini de yabana atmak olmaz. Birleşik Arap Emirliklerinin ardından Bahreyn de Şam rejimiyle 'kesintisiz ilişkilerini' bir üst seviyeye çıkardığını duyurdu. Sırada Kahire var. Daha önce Suriye'nin baş casusu Ali Memlük gizlice Sisi rejimini ve Kahire'yi ziyaret etmişti. 24 Aralık (2018) tarihinde bu defa gizlice değil açıktan bu ülkeyi ziyaret etti ve Sisi'nin mutemet adamı Abbas Kamil ile görüştü. Abbas Kamil yeni bir Ömer Süleyman olmaya aday. Kahire de yakında Esat rejimiyle yeni bir başlangıç yaparsa şaşırmamak lazım. Peki, bu ülkeler neden Esat ile yollarını birleştiriyorlar? Esasen bunda bir tezat yok. Hepsi aynı yolun yolcuları. Hepsi de halklarına karşı birbirlerini destekliyorlar. Bu kuşak İsrail tarafından 'ılımlı Arap kanadı' veya 'ılımlı Sünni kanat' olarak tanımlanıyor. Bu durumda yeni Safeviliğin ortağı Beşşar Esat da kanat veya kamp mı değiştirmiş oluyor? İran ekseninden veya Şii kampından ılımlı Sünni ülkeler kampına mı geçiyor? Bu sorular cevap bekliyor. Bununla birlikte ılımlı olarak anılan Arap ülkelerinin İsrail ile sıkı fıkı olmalarının baş nedeni olmasa bile tali nedenlerinden birisi Türkiye'yi sıkıştırma ve markaja alma dürtüsüdür. Esat'la siftah yapmalarının geri planında da yine az çok Türkiye faktörü bulunmaktadır. Zira Türkiye Arap Baharını destekleyen ülkeler arasında olmuştur. Esat rejimiyle de hala mesafesini korumaktadır.

Sisi rejimi Trump'ın çekilme kararının hemen ardından PYD ile Şam rejimi arasında arabuluculuğa soyunmuştur.

Körfez ülkelerinin Şam'a yaklaşmasının diğer bir nedeni de İsrail ile birlikte Rusya'nın İran'dan kopmasına veya ayrışmasına katkı sunmaktır.

Geçen haftanın ana gündemi 14 Aralık tarihinde Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile telefon görüşmesi sırasında Suriye'den çekilme kararını açıklaması olmuştur. Esasında bu Amerikan askerlerine bir yılbaşı armağanı idi. Trump'ın Noel öncesi ani olarak Irak'taki askerlerini ziyareti de bunun yılbaşı kutlamalarıyla sembolik ilişkisini ortaya koymaktadır. DAEŞ'i yendiklerini söyleyerek Suriye kararıyla birlikte zafer duygusu tatmak ve tattırmak istemiştir. Hepsi bu. Bununla birlikte anlaşılıyor ki Amerikalılar Suriye'den çekiliyor ama uzağa gitmiyor. Belki Irak'ta mevzilerini tahkim ediyorlar. Bu da Suriye'den çekilmelerini ayrıntı ve detay kılıyor.

Bu haftanın en önemli gündemi Körfez ülkelerinin yönlerini Şam'a dönmeleriydi.

İkincisi ise Suudi Arabistan hükümetinde revizyon oldu. Bu Cemal Kaşıkçı olayını unutturma ve Muhammed Bin Selman'ı koruma kollama manevralarından birisidir. Kimileri Muhammed Bin Selman'ın Hariciyedeki 'mazlumu' Adil Cübeyr'in dışişleri koltuğundan alınarak yerine Ritz Carlton sakinlerinden İbrahim Assaf'ın geçirilmesini, BAE'nin ardından Şam'a geri dönme manevrası olarak okumayı tercih ettiler.

Halbuki Cemal Kaşıkçı'nın yazdığı Washington Post dış politika yazıları editörü Karen Attiah'nın dediği gibi bu revizyon Muhammed Bin Selman'ın havaya kaldırdığı, estirdiği doz dumanı yatıştırmaya matuf bir adımdır. İbrahim Assaf ise ülkenin ekonomisini 20 yıl boyunca yürütmüş gayet deneyimli bir isimdir.

Adil Cübeyr'in görevden alınmasının nedeni karşılaştığı fırtınalı günlerde cılız ve yetersiz kalmasıdır. Cübeyr sadakatini ispatlamış ama yeteneğini ispatlayamamıştır. Suud tilkisi Bender Bin Sultan'ın protégé yani çırağı olan Adil Cübeyr sadakatini ispatlasa da yararlılık gösterememiştir. Ne Katar kuşatmasında ne de Cemal Kaşıkçı dosyasında ülkesinin tezlerini iyi savunamamıştır. Bu yüzden de daha pasif bir posta kaydırılmıştır. Bu yeni görevinde bolca trollük yapma veya tweet atma şansı olacaktır. Suudi Arabistan'daki kabine revizyonu vitrin düzenlemesidir. Ondan öte bir anlamı yoktur. Muhammed Bin Selman'ın öteki bendesi ve gözdesi Türki Al-i Şeyh'in de daha önemsiz bir posta kaydırılması vitrin düzenlemesinin bir parçası ve gereklerindendir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN