Arama

Mustafa Özcan
Aralık 14, 2018
Irak’ı kim yönetiyor?

2003 yılından itibaren Irak, Iraklılar tarafından yönetilmiyor. İşgalden sonra vitrinde Iraklılar görülse bile perde arkasında ikili güç merkezi bulunuyordu. Amerika Birleşik Devletleri ve İran. Zamanla ABD nüfuzu giderek daraldı ve İran nüfuzu ise öne çıktı ve öne geçti. Obama'nın Irak'tan çekilmesiyle birlikte saha büsbütün İranlıların eline geçmiş oldu. Son seçimlerle birlikte İran nüfuzunda da daralma yaşandı. Iraklılar tek yanlı müdahaleden bıkıp usandılar. İran nefreti aldı yürüdü. Bununla birlikte İran, Irak'ta tutunma mücadelesi veriyor. Son seçimlerde Iraklılık öne çıktı. Basra'da ki gösteriler İran'ın artık istenmeyen ülke olduğunu apaçık bir suretle ortaya koymuş oldu. Bununla birlikte Irak kendi ayakları üzerinde durabilecek mi? Bu iç dinamiklere ve dengelere bağlı bir husus. İşgalden sonra Şii-Sünni çekişmesi yaşandı ve bu çekişme miadını doldurdu. Son sıralarda ise çekişme Şiilerin kendi arasında cereyan etmeye başladı. Bunun iki dinamiği var: İran'ın uzantısı olmak ötekisi de Iraklılık vurgusu. Şii olmakla birlikte Mukteda el-Sadr Araplılığı ve Iraklılığı önceleyen, öne çıkaran isimlerden birisi. Buna mukabil sırtını İran'a dayayanlar hala mevcudiyetini koruyor. Nuri Maliki, Falih Feyyaz İran lobisinin aktif elemanları arasında sayılabilir. Bunların gerisinde de Kudüs Güçleri komutanı Kasım Süleymani bulunmaktadır. Adil Abdul Mehdi kabilesinin teşkilinde Kasım Süleymani'nin açık bir dayatması yaşandı. Bu açık müdahale "Irak'ı kim yönetiyor?" sorusunun yeniden sorulmasına neden oldu. Zira Haşd-i Şabi'nin eski komutanı Falih Feyyaz yeni kabinenin İçişleri Bakanı olarak Kasım Süleymani tarafından Başbakan Adil Mehdi'ye dayatılmıştır. Mealen başbakana şunu söylemiştir: Ya bu deveyi güdersin, ya bu diyardan gidersin!

Şu aşamada Irak'ta müessir güçler dört parçalı olarak görülmektedir. Mukteda Sadr, Kasım Süleymani, Adil Abdul Mehdi ve Hadi el-Amiri. Mukteda Sadr adına hükümetle temasları yürüten Nassar er-Rebii de Irak'ın yeni kral tasarımcılarından( king's maker) biridir. Burada yeni İçişleri bakanı kim olacak sorusunun etrafında çekişme de Irak'ın gerçek patronunun kim olduğunu ortaya koyacaktır. Nitekim, eski başbakan Haydar İbadi ve ekibi Kasım Süleymani'nin Irak'a son ziyaretini Feyyaz'ı İçişleri Bakanı olarak atanmasına, tensibine yönelik olduğunu duyurdular. Kasım Süleymani neden Feyyaz Falih üzerinde durmaktadır? Bunun nedenlerden birisi elbette ki Feyyaz'ın İran'ın bu ülkede ki güvenilir ve mutemet adamlarından birisi olduğu gerçeğidir. İkinci neden de İran'a yönelik ambargonun Irak üzerinden delinmesi için Falih Feyyaz gibi isimlere ihtiyacı vardır.

Burada şöyle bir gerçekle karşı karşıya bulunuyoruz. Her halukarda müdahale! İran, ABD'den yeşil ışık aldığında bölge ülkelerine müdahale etmekte tereddüt etmiyor. Nitekim 2003 yılında Irak'a yapılan müdahale hibrit bir müdahaleydi. Bir ucunda İran diğer ucunda ABD bulunmaktaydı. Suriye, Yemen müdahaleleri de ABD'nin göz yummasından uzak değildir. Nitekim Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Ben Rhodes kaleme aldığı Beyaz Saray hatıratında Ebu Gureyb, Taci gibi hapishanelerin boşaltılmasında ve toplu firarlarda İran ile Nuri Maliki'nin parmağına, rolünü teyit etmektedir. Keza Musul'un tek kurşun atılmadan IŞİD'e bırakılması bu çok yönlü tertibin bir parçasıdır. Musul Merkez Bankası'nda 600 milyon dolar da yine bu suretle IŞİD'in eline geçmiştir.

İran sadece ABD'nin olurunu alarak değil, aynı zamanda olurunu alamadığında da, anlaşamadığında da nispet olarak bölge ülkelerine müdahale etmektedir. Bugün Kasım Süleymani'nin müdahalesi 2003'ten sonraki gibi muvazaalı bir müdahale değildir. Çıkış noktası ABD'ye nispet etmek veya kafa tutmaktır.

İran'ın bölgesel müdahaleleri sadece Irak ile sınırlı değil, aynı günlerde Lübnan'da da Saad Hariri başkanlığında yeni bir hükümet kurma çalışmaları yürütülmektedir. Burada da yine İran parmağı özellikle Kasım Süleymani parmağı ortaya çıkmaktadır. Gerçi Lübnan'da Şiilerin orkestra şefi Hasan Nasrallah duruma bütünüyle vaziyet etmektedir. Süleymani'ye hacet bırakmamaktadır! Bununla birlikte Lübnan'da ki son seçimlerin ardından Kasım Süleymani Lübnan parlamentosunda 74 milletvekili elde ettiklerini, yani salt çoğunluğu aştıklarını ifade etmiştir. Kısaca İran hem Irak hem de Lübnan'da Şiiler üzerinden bir ağırlık merkezi oluşturmakla kalmyor, aynı zamanda Sünni sahayı da düzenliyor. Bu baptan olmak üzere Hizbullah sadece kendi bakanlarını değil, Sünni kitlenin bakanlarını da tayin etmeye çalışmaktadır. Sünni kesimden blok dışı altı milletvekili Hizbullah'ın kontrolü altına girmiştir. Adnan Trablusi gibi Hizbullah güdümüne giren milletvekillerinin bazılarının bakan yapılmasını istemektedir. Böylece Lübnan'da askeri hegemonya kuran Hizbullah Sünniler üzerinde de siyasi hegemonya tasarlamaktadır. Kulislerde ifade edildiği gibi Marunilerin siyasi gücü zayıflatıldığı, kontrol altına alındığı gibi Sünnilerin siyasi gücü de aşındırılmakta ve işlevsiz hale getirilmeye çalışılmaktadır. Şiiler Amerikalı veya Amerikasız; müdahalelerine devam ediyorlar, adım adım hegemonyalarını pekiştiriyorlar. Böylece İslam dünyasının merkezi ağırlığı Sünnilik, paranteze alınmış oluyor.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN