Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 4, 2023
Oruçlunun sevinçli anları…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

"Asrın felaketi" olarak adlandırılan büyük deprem âfetine rağmen Ramazan ayımız hüzünle-sevincin beraberliğinde devam ediyor… Kimisi kentlerde ve köylerde; kimisi yerleştirildikleri resmi kurumlarda, yakınlarının evlerinde; kimileri de konteyner veya çadırlarda; gündüzleri oruçlarını tutuyor, akşamları ise camilerdeki teravihlere katılıyorlar... Böylece insanlar oruç ve namazla bereketlenmiş bu ayın maneviyatından faydalanmaya ve onu değerlendirmeye çalışıyorlar. Zira bu ay, normal zamanda yapılanlar iyiliklere ve güzelliklere kat kat sevapların verildiği bir ay…

Bugün sizlerle bir konu üzerinde hasbihal etmek istiyorum. Her ne kadar o büyük felaketten dolayı ülke ve millet olarak maddi-manevi birçok açıdan olumsuz yönde etkilenmiş olsak da Ramazan-ı Şerif'in getirmiş olduğu ve getireceği haber verilen mutluluk ve huzur iklimin varlığı da bir hakikat… Bugün sizlere işte bundan; Peygamber Efendimizin (SAV) bahsettiği, iftar anında hissedilen mutluktan ve sevinç duygusundan söz etmek istiyorum.

Bir Hadis-i Şerif'inde "Oruçlunun iki sevinçli anı vardır. Bunlardan birisi, iftar ettiği zamandır, diğeri ise Rabbi ile karşılaştığı vakittir..." buyuruyor.

Hadis-i Şerif'in ikinci kısmının ahiret hayatında ve özellikle mahşer meydanında; dünyada yaptıklarından veya yapmadıklarından dolayı sorguya çekildiği hesap gününde Rabbiyle karşılaşan ve yaptığı salih amellerinin karşılığının ona tastamam verildiği ortamda, özellikle oruç gibi içine riya karışmamış bir salih ameli Allah katında ne kadar makbul olduğu ve sevabını Allah Teala'nın büyük bir karşılıkla verdiğine şahit olduğu bir andan bahsedilmektedir. Bu an, Allah rızası için tutulan orucun şartlarına dikkat edilerek yerine getirilmesinin, Cenab-ı Hak katında çok büyük bir ikrama ve ihsana sahip olmasına vesile olmasıdır. Çünkü Allah Teala bir Hadis-i Kudsi'de "Oruç benim için tutulur. Bu sebeple onun mükafatını da ben vereceğim." buyrulmuştur. İşte, mahşer günü kulun dünyada iken Allah rızası için tuttuğu ve şartlarına riayet ederek orucunu en güzel şekilde iftara kadar muhafaza ettiği bu salih ameli, mahşer gününde hesabı görülürken büyük bir sevaba nail olduğunda duyacağı büyük sevinci anlatmaktadır bu Hadis-i Kudsî… Ancak bizim, üzerinde özellikle durmak istediğimiz husus Hadis-i Şerif'in ilk kısmıdır… Tekrar hatırlayacak olursak burada Peygamberimiz (SAV) "oruçlu müminin iki sevinçli anından ilkinin, "iftar anı" olduğunu" ifade etmekteydi… Peki bahsedilen iftar anında ki bu sevinç duygusu nedir ve nasıl anlaşılmalıdır? Buna bağlı olarak bir mümin, bu sevinç duygusunu yaşayıp yaşamadığını nasıl kontrol etmelidir? Bir başka ifadeyle, her akşam iftar sofrasında ezanlar okunurken besmele çekip iftarımızı ettiğimizde böyle bir sevinci yaşamakta mıyız; yoksa herhangi bir sevinç duygusunu hissetmeden mi orucumuzu açmakta mıyız?

Sevgili Peygamberimizin (SAV) bahsini ettiği bu sevinç duygusu, aslında ibadetini yerine getiren bir müminin, Cenab-ı Hak tarafından kendisine rızasını ve hoşnutluğunu hissettiren, bildiren bir geri dönüştür; ve bu hal genellikle ibadetlerde rastlanılan bir durumdur. Söz gelimi huşu içinde kılınan bir namaz; selam verdikten sonra insanın gönlünde bir mutluluğa ve sevince vesile olur. Allah rızası için yapılan bir iyilik; yine kişinin kalbinde sevinç meltemleri oluşturur. Haccın gerekli şartlarını yerine getirerek tamamlanan ibadetler sonucunda her bir hacı adayı, özellikle Arafat'tan döndükten sonra bir çocuk masumiyeti ve saflığında gönlünün sevinç duygularıyla dolu olduğunu aktarır. Kısacası yerine getirilen ibadetlerin, Allah'ın rızasına nail oluşun bir sonucu olarak kişinin gönlünde bir ferahlık ve sevinç getiriyor olması, Cenab-ı Hakk'ın mümin kuluna daha bu dünyada lütfettiği ilk karşılıktır diye düşünülebilir. Din Psikolojisi alanı araştırmaları, "Dinî Tecrübe" adını verdikleri bu konuda pek çok örnek belirlemiş ve tespitlerde bulunmuştur. Dolayısıyla iftar alanındaki bir müminin de böylesi bir sevinç duygusunu iftar ânında yaşaması, son derece tabii ve beklenen bir durumdur. Ancak burada üzerinde durmak istediğimiz husus şudur: Kaynaklarımızda geçmişte İslam âlimlerinin, günümüz araştırmalarında Din Psikolojisi bilim dalının ortaya koyduğu bulgular, ibadet sonunda hissettiği mutluluğu huzuru ve ferahlığı, günümüz insanı ya da modern çağın Müslümanı hangi oranda ve hangi düzeyde hissetmektedir? Üzülerek ifade edelim ki, iftar ânında günümüz müslümanların kendilerini başka bir âleme götürecek; onları biraz sonra yemeye ve içmeye başlayacakları yiyeceklerden ve içeceklerin câzibesinden uzaklaştıracak, âdeta vazgeçirecek; gözlerinde dünya nimetlerini değersiz hale getirecek bu yoğun ruh halini; söz konusu bu huzur ve mutluluk dolu sevinci, kanaatimizce yeterince ve gereğince yaşayabildiklerini söylemek mümkün görünmüyor! Evlerimizde iftar anı öncesindeki dakikalara dikkatle bakarsak; lokantalarda biraz sonra iftar edilecek zaman dilimini dikkatle izlersek, böyle bir halet-i ruhiyeyi yaşayan kişilerin son derece azınlıkta olduklarını tespit etmek zor olmayacaktır. İslam dini, bir Müslümanın diğer Müslüman için bir teftiş görevi üstlenmesini doğru bulmaz; hatta yasaklar… Kişinin başkalarını değil, kendisini ilgi alanına almasını ister. Kendi nefsini gözlemesini, gözetlemesini tavsiye eder. Kısacası kendisiyle ilgilenmesini eksiklerini ve tamamlamasını ister. Dolayısıyla bu satırlar, kimseyi ve kimseleri yargılamak için değil, sadece şu soruyu sormak amacıyla aktarılmıştır: Acaba, hangi sebep ya da sebepler, Peygamber Efendimizin (SAV) bahsini ettiği bu sevinci yaşamama engeldir, iftar anında? O, kendisine peygamberlik verilmeden önce bile insanların doğru sözlü ve dürüstlüğü sebebiyle "el-Emin" vasfını verdikleri Resul-i Ekrem (SAV) Efendimizin bahsettiği böyle bir sevinç anını yaşamaya çalışmak ve önemsemek, peşine düşülmesi gereken ve dertlenmem icab bir şey değil midir?

İşte bütün bu sorular, bir süre sonra bizim de bir mümin olarak bu iftar sevincini mutlaka yaşamamız gerektiğini ortaya koyar. Çünkü bu sevinç, kabul olunmuş bir ibadetin, mümine verilen ilk karşılığıdır bu dünya hayatında… Bu sevinç, aslında her gün yeniden yaşanmak için can atılan son derece farklı bir sevinçtir... Bu sevinç, mahşer meydanında Rabbi ile karşılaşıp da, rızası için tuttuğu oruçları Allah Teala'nın şanına layık bir şekilde sevaba nail kılacağının da bir işareti ve habercisidir. Bu sebeple çok önemli ve çok değerlidir...

Peki iftar sevincini yaşayabilmek için nasıl oruçlar tutmalıyız ya da günün sonunda iftar ânında bu sevinci yaşayamamızın sebebi nedir?.. Bu soruların cevabını dilerseniz sonraki yazımızda ele alalım… Ama duamız ve niyazımızı hemen şimdiden Mevlamıza arz edelim. Yüce Mevlâ, hepimize iftar ânında Peygamber Efendimizin (SAV) bahsini ettiği o sevinci duymayı, hissetmeyi nasip eylesin, âmin…

Sağlıcakla kalınız efendim.

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN