Arama

İsmail Güleç
Temmuz 16, 2023
Türkçenin ilk sözlüğü: Divanû Lügâti’t-Türk

Birkaç gün önce Türkçenin ilk sözlüğü olan Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lügâti't-Türk'ünün yeni bir neşri yapıldı (Vakıfbank Kültür Yayınları 2023). Bu baskıyı hazırlayan isimleri görünce heyecanlandım. Çünkü konuya hakimiyetleri ve araştırmalarıyla Türkologların takip ettiği çok değerli Prof. Dr. Mustafa Kaçalin ve Prof. Dr. Mehmet Ölmez hocalarımız tarafından yayınlanmıştı. Bu da baskıyı kanaatimce daha özel kılıyor.

Divânu Lügâti't-Türk neden önemli?

Kaşgarlı Mahmud'un Araplara Türkçeyi öğretmek için kaleme aldığı sözlük, her şeyden önce Türkçenin en eski sözlüğüdür ve 10-11. asır Türk boyları hakkında çok kıymetli bilgiler veren paha biçilmez bir hazinedir. Kaşgarlı'nın uzun yıllar aralarında dolaştığı Türk boylarından derlediği kelimelerin yer aldığı kitap, kendisinden sonra yazılmış metinleri anlamamızda yardımcı olması bakımından da çok değerli ve önemli.

Fatih Sultan Mehmed'in meşhur kütüphanesinde de bulunan bu eser sadece bir sözlük değil, aynı zamanda Türkçenin ilk gramer kitabı. Türkçenin XI. yüzyıldaki dil özellikleri ses ve yapısı hakkında zengin malzeme var. Aynı zamanda Türkçe kişi, boy ve yer adları sözlüğü. Dolayısıyla Türk tarihi, coğrafyası, mitolojisi, folkloru ve halk edebiyatı için emsali olmayan bir hazine mesabesinde. Döneminin tıbbı ve tedavi usulleri hakkında bilgi vermesi de Türk tababet tarihi açısından da kıymetli olduğunu gösterir. Kısaca söylemek gerekirse Divânu Lügâti't-Türk 11. asır Türk dünyasının ansiklopedisidir.

Dîvânü Lügâti't-Türk'te bilgi verilen konuları bir kanaat oluşmasına yardım edeceğini düşünerek sıralayalım: Akrabalık, evlenme, atçılık ve binicilik, aygıtlar, bağcılık ve bahçıvanlık, beslenme, mutfak, yemekler, bitki, coğrafya, dil bilgisi (fiil yapısı, fiilden fiil yapma ekleri), Oğuzca sözler, ses taklidi kelimeler, din (itikadlar, şamanizm), tabiat, dokuma ve bezeme, eğlence, millî oyunlar, müzik, şiir ve dans, ev eşyası, giyim kuşam, gök bilimi, hayvan adları, hakan, kadın, savaş (savaş tekniği ve silâhlar), ayak topu, çevgân, yumruk oyunu, tabâbet, tarım, toplum hayatı, Türk evi, ulaşım ve taşıtlar. Ansiklopedi diyenler haksız mı?

Böyle bir esere sahip olan millet sayısı ise bir elin parmakları kadar yoktur. İngilizlerin, Fransızların, Almanların ve daha birçok milletin o dönemde yazılmış böyle hacimli ve muhtevalı kitaplarının olmadığını söylersem sanırım kitabın bizim için ne kadar değerli ve önemli olduğunu daha iyi ifade etmiş olacağım.

Araplara Türkçe öğretmek ve Türkleri tanıtmak, Türkçenin Arapçadan geri kalmadığını göstermek için yazılan kitapta bulunan yaklaşık 8000 madde Türkçe, açıklamaları ise Arapça. Dolayısıyla madde başı olarak verilen kelimeler, Arapların daha kolay bulmaları için aşina oldukları şekilde yani ünsüz harflerin sayısına göre sıralanmış. Müellif, Arapçada olmayan harfleri ve sesleri göstermenin de bir yolunu bulur. Bu bakımdan Türkçeye has ilk imla sistemi bu kitapta görülür.

Kitaptaki tarih, toplum ve kültüre dair bilgileri, kelimelerin açıklamalarında manalarının daha iyi anlaşılması için örnek verilen deyim, atasözü ve şiirlerden öğreniyoruz. Bu atasözleri, deyimler ve şiirler üzerinde yapılmış müstakil birçok çalışma olduğunu da ilave edeyim.

Kitabın bir diğer önemi Türk dünyasının ilk haritasının yer alması. Haritada Türklerin yaşadığı yerler ve münasebette bulunduğu milletler yer alır. Dağlar kırmızı, denizler yeşil, ırmaklar mavi, kumluk alanları sarı renklerle tespit edilmesi modern haritalarla arasındaki benzerliktir.

Kelimeler yapısına göre sekiz bölümden oluşan kitap Kitabu'l-Hemze ile başlar ve Kitâbü'l-Cemʿ beyne's-sâkineyn ile sona erer. Her bölüm kendi içinde önce ünsüz harf sayısına göre sonra isim ve fiil olmasına göre tasnif edildiği için kullanılması için özel bilgi ister. Dolayısıyla Türk okur için bu haliyle pek kullanışlı değildir.

Bu baskının diğerlerinden farkı nedir?

Divânü Lügâti't-Türk'ün daha önce yurt içinde ve yurt dışında birçok baskısı yapıldı. İlk çeviri Besim Atalay tarafından yapılmıştı. Uzun yıllar bu çeviri kullanıldı. Özgün ikinci çeviri ise Ahmet Bican Ercilasun-Ziyat Akkoyunlu tarafından yapıldı. Konunun uzmanları bu çeviriyi ilkine göre daha yalın ve anlaşılabilir buluyorlar. Bu ikisinin dışında S. Erdi ve S.T. Yurteser ile Fuat Bozkurt tarafından yapılmış iki tercüme daha var. Kaçalin-Ölmez neşri Türkiye'de yapılmış beşinci tercüme oluyor.

Akla Kaçalin-Ölmez neşrinin diğer dört baskıdan farkı nedir, diye bir soru gelebilir. Gördüğüm ve anladığım kadarı ile sıralayayım.

  1. Kitapta yer alan 6689 madde numaralandırılmış.
  2. İmla ve sesletimde farklı tercihlerde bulunulmuş, törü kelimesinin törö okunması gibi.
  3. Dal ve zel ayrımı yapılmadığı için ikisi de aynı harf altında verilmiş.
  4. Metinde töşeklik-töşeglik aynı madde altında verilirken dizinde anlamlarına göre farklı iki okunuşa göre töşeglig ve töşeklik olarak iki madde olarak verilmesi kullanıcıların aradıkları kelimeye ulaşması bakımından çok önemli bir kullanım kolaylığı.
  5. Açıklamaların günümüz okuru için anlaşılır olmasına dikkat edilmiş.
  6. Kimi tercümelerde farklı anlam tercihleri olmuş.
  7. Dizinde sadece madde başı değil sözlükte geçen her kelime yer alıyor.
  8. Bir kelimenin geçtiği yerlerin hepsine dizin ile ulaşmak mümkün.
  9. Anlamı ve işlevi farklı olan imlası aynı olan kelimeler ayrı başlık altında verilmiş.
  10. Dizindeki sözlüklerin anlamlandırılması metne göre yapılmış.

Kaşgarlı Mahmud'un kitabını neden telif ettiğini anlamak için girişten bir alıntı yapalım:

Buhara'nın sözüne güvebilir bir aliminde ve ayrıca Nişaburlu bir alimden duydum. Her ikisi de kendilerine ait rivayet zinciri ile şunu naklediyorlardı. Allah Resulü (s.a.v.) kıyamet alametlerini, ahir zaman karışıklıklarını veo Oğuz Türklerinin ortaya çıkacağını söylediği sırada "Türk dilini öğreniniz. Çünkü onların uzun sürecek bir egemenlikleri vardır." Buyurdu. Bu hadis doğru ise -ki sorumluluk rivayet edenlere aittir- Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur. Yok doğru değil ise o zaman da akıl bunu gerektirir.

Kaşgarlı'nın yaşadığı dönemden bu yana değişen bir şey yok. Türkçenin öğrenilmesi hâlâ çok önemli ve gerekli kanaatimce. Yeri gelmişken başkalarına öğretmeden önce çocuklarımıza doğru ve güzel Türkçeyi öğretmenin bir yolunu bulmalıyız. Sonra yabancılara da öğretiriz. Ayrıca bu konuda da çok mesafe kaydettiğimizi de ilave edeyim.

Başta Divânu Lügâti't-Türk'ü 30 altına alıp ilim hayatımıza kazandıran Ali Emiri olmak üzere bu konuda çalışan, emek veren ve hizmet eden tüm araştırmacılara teşekkür borçluyuz. Divânu Lügâti't-Türk'in son ve güncel çeviri ve dizinini yapan Prof. Dr. Mustafa Kaçalin ve Prof. Dr. Mehmet Ölmez ile baskısını, cildini, kağıdını ve tasarımını kitaba yakışır şekilde yapan Vakıfbank Kültür Yayınları yöneticilerini teşekkürle birlikte tebrik etmek de vazifemiz.

Sonsöz de şu olsun:

Divânu Lügâti't-Türk olmayan kütüphaneye kütüphane denmez.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN