Akademisyen olmak
Ülkemizde tartışılan konularından biri de üniversite öğretim üyelerinin meslek ahlakıdır. Akademisyen ahlakı da denilen öğretim üyesinin tutum ve davranışları ile meslek ile olan münasebetleri diğer mesleklerden farklılaşır. Bu konuda tecrübeli hocalarımızın yazılmış çizilmiş birçok yazısı var. Ben bunlardan birini sizlere aktarmaya çalışacağım.
Hocam İsmail Erünsal'ın 22 Mürekkep Damlası isimli eserinde bir bölüm akademisyenliğe ayrılmıştır. Orada kıymetli hocam bir akademisyenin nasıl olmasına dair birtakım tespitlerde bulunur. Hocama göre bir akademisyenin yapması gerekenler ve onda bulunması gereken özellikleri ben maddeler halinde özetleyerek açıklamaya çalışayım.
1. Her şeyden önce akademisyen adayının geçim sıkıntısı olmamalıdır. Ya aileden ya da geçimini sağlayacak miktarda bursu olmalıdır.
Bunun iki veçhesi var. İlki maişet dediğimiz hayatını idame ettirecek kadar bir gelirinin olması, geçim sıkıntısı çekmemesi. Bununla lüks içinde bir yaşamı kastetmiyoruz. Memleket ortalaması ölçü olarak kâfi. Çünkü geçim standardı ile geçim sıkıntısı arasında ciddi ilişki var. Kiminin bir ay geçindiği para ile kimileri bir yıl geçinebilir. Dolayısıyla akademisyen olmak isteyenler mütevazi bir yaşama talip olduklarını bilmelidir.
Meselenin ikinci boyutu ise bir akademik faaliyetlerin sürdürülebileceği ortam ve imkanlardır. Bu akademisyenin dışında ülkenin genel durumu ile ilgilidir. Donanımlı laboratuvar, zengin bir kütüphane ve projeleri destekleyen merkez ve kurumların olması araştırmanın niteliğini doğrudan etkileyecek unsurlardır. Bugün bir üniversitede bu imkanlar sağlanamıyorsa bu ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı kadar yöneticilerin öncelikleri ve parayı yönetememeleri ile de ilgilidir.
2. Akademisyenlik mahrumiyete talip olmaktır.
Başkaları için tatil olan zaman akademisyenler için çalışma fırsatıdır. Gezmek, dolaşmak, eğlencelere katılmak diğer insanlara göre oldukça sınırlıdır. Hafta sonları ve akşamları çalışması gerektiğinden sosyal hayatı diğer insanlara göre zayıf olur.
3. Az uyumalı çok çalışmalıdır.
Bize hocalarımız rüyanızda üzerinde çalıştığınız konuyu görmedikçe o konuda bir şeyler yapmanız mümkün değil, derlerdi. İmam Gazali'nin İhyâu Ulûmu'd-dîn adlı eserinde "Alimin uykusu ibadet, nefes alıp verişi tesbihtir." sözünün ne anlama geldiğini rüyasında bile çalışmak gerektiğini söyleyen hocalarımın sözü ile birlikte daha iyi anladım. Çünkü gerçek bir akademisyen rüyasında da çalışır.
4. Üniversite hocalığı meslek olarak kabul edilmeli ve mesleğin gereklerini yerine getirmelidir.
Bir akademisyenin üç görevinden biri ders vermesi, öğrenci yetiştirmesidir. Ders kutsaldır ve herhangi bir sebep olmaksızın derse girmemek gibi bir şey kabul edilemez. Günümüzde öğrencilerin en çok şikâyet ettiği konuların başında bazı hocaların ders yapma konusunda yeterince hassas olmamaları gelmektedir.
5. Bürokrasi, medya ve ticarete karşı mesafeli olmalıdır.
Birtakım unvanları alan bazı akademisyenler ya devlette bir pozisyona atanmaya ya medya yoluyla şöhrete veya para kazanmak amacıyla ticarete yöneliyorlar. Doğal olarak bunun sonucu ilmi faaliyetler de sekteye uğruyor. Dolayısıyla gerçek bir akademisyen bunlara iltifat etmemeli, mesleğine âşık olup ders ve araştırma dışındaki işlere tevessül ve tenezzül etmemelidir.
6. Manastır keşişi gibi olmalı, TV artisti olmamalıdır.
Manastır keşişi dünya ile ilişkisi olmayan kimsedir. Akademisyen de dünya ile ilişkilerini asgari düzeye indirip çalışmalara gömülmedikçe bir şey üretmesi mümkün değildir. Bu yönüyle akademisyenler asosyal insanlardır.
7. Hocalar daha fazla ek ders almak için ders yükü altından ezilmemelidir.
Maalesef haddinden fazla derse girmek de araştırma yapmayı engellemektedir.
8. Birinci sınıflara mutlaka profesörler girmelidir.
Öğrenci üniversiteye adım atar atmaz üniversitede olduğunu hissetmesi ve işin ciddiyetini anlaması için özellikle birinci sınıflarda en az iki derse profesör hocalar girmelidir. Bazı profesörlerin, bırakın birinci sınıfı, lisans döneminde hiçbir derse girmek istemediklerini duydukça şaşırıyorum.
9. Lisansüstü derslerden Araştırma Yöntemleri dersini mutlaka kıdemli hocalar vermeli.
Araştırma yöntemleri tüm derslerden daha önemli ve en ciddi yapılması gereken bir ders olduğu halde maalesef bu dersin doğru dürüst verildiği üniversite sayısı çok değil. Yeni öğretim üyesi olanlara bu dersin verdirilmesi ise adet olmuş. Buna seminer dersini de ilave edebiliriz. Bir öğrencinin iyi bir şekilde yetişmesi için mutlaka alması gereken derslerden biri olan seminer dersi de maalesef layıkı veçhile yapılmıyor.
10. En az bir yabancı dil bilmelidir.
Çoğu kere bir dil bile yetmemekte artık. Çalıştığınız konuya bağlı olarak birkaç dil bilmek zaruri hâle geldi.
11. İdeolojik körlük olmamalı.
Maalesef kimi akademisyenlerin mensubiyetleri onların objektif olmalarını engelliyor. İnançlarına veya ideolojisine aykırı olduğu için gerçekleri gizliyorlar veya çarpıtabiliyorlar.
Hocamın bu tespitlerine bir madde de ben ekleyeyim.
12. Akademisyenin ailesi de fedakâr olmalıdır.
Bir akademisyen için eşi onun şansı veya şanssızlığıdır. İnsanlardan uzak ve çalışmakla geçen hafta sonları ve tatillere tahammül edemeyecek bir eş akademisyenin çalışmaları için büyük bir engeldir. Akademisyenin mütevazi maaşına kanaat etmeyi bilmeyen, özellikle bir çalışmaya yoğunlaştığında onu rahatsız etmemek için ihtiyacı olduğu halde bir şey istemeyen eş Allah'ın büyük bir lütfudur.
Gerçek bir bilim adamı olmak kolay değil.
İsmail Güleç
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.