Arama

İsmail Güleç
Ekim 11, 2022
Adı yaman kendi güzel bir şehir
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Geçtiğimiz hafta bir vesile ile Adıyaman'a gittim. İlk kez gittiğim bu şehirde çok şaşırdığımı ifade edeyim. Hem coğrafi hem de tarihi bakımdan bu kadar çekici ve zengin olduğunu bilmiyordum. Şaşkınlığım henüz uçakta iken başladı. Her bir köşeye yayılmış baraj gölünün Maldivler'i andıran görüntüsü ile ilk şaşkınlığımı yaşadım. İki gün boyunca gezip gördüklerimle de ikinci şaşkınlığımı. Antep, Diyarbakır, Urfa ve Malatya gibi mutfağı güçlü şehirler arasında kendine has yemekleri olduğunu da ilave etmeyelim.

Kısa ziyarette gidebildiğim yerlere geçmeden önce ifade etmek istediğim bir husus var. Gördüğüm tüm tarihi mekanları temiz ve bakımlı buldum. Çalışmaların devam ettiği yerlerdeki düzen, girişlere inşa edilen binaların tasarımı, özellikle küçük taşlarla örülen duvarlara bayıldım. Emeği geçenleri tebrik ediyorum. Ancak bir endişemi de ifade etmeme müsaade edin. Bu kadar özenle hazırlanmış yerlerin temizliğinin ve düzenin devam ettirilmesi konusunda kaygılarım var. İnşallah benimki hüsnükuruntudur, deyip devam edeyim.

Şimdi sırasıyla gezdiğim yerleri ve dikkatimi çeken hususları anlatayım.

Nemrud Dağı

Nemrud, Kommagene krallarının tanrılarına şükretmek ve atalarına da hürmetlerini göstermek için dağın en yüksek tepesine diktikleri heykeller ve ve anıt mezardan oluşan bir ören yeri. 8-10 metre yüksekliğindeki dev heykeller günümüze kadar gelmeyi başaran dünyanın harikalarından biri. Fırat nehrinin aktığı yatağa ve ovalara hâkim bir noktadaki tepeden neredeyse Adıyaman'ın tüm ilçelerini görmek mümkün.

Müze-i Hümâyun'un kurucu müdürü Osman Hamdi Bey'in ta 1880'lerde bir ekiple gelip çalıştığı bu tarihi mekânı görmemek büyük eksiklik idi. Aklımın almadığı şey ise tonlarca ağırlıktaki taşların o tepeye ne şekilde çıkarıldığı idi?

Bu tarihi mekânda eşsiz bir güzellik daha var. Güneşin doğuşu ve batışı. Biz doğuşuna yetişemedik ancak batışını görünce doğuşunun nasıl muhteşem bir manzara olduğunu tahmin etmekte zorlanmadım.

Burada beni şaşırtan bir diğer husus otoparkında yüze yakın otobüsün bulunması idi. Nerdeyse bir miting alanına dönecek kadar kalabalık vardı. Üstelik yetmiş yaşında bir teyzemiz de vardı 18 yaşında bir öğrenci de. Kalabalığın büyük bir kısmının Nemrud heykellerini görmek için değil de güneşin batışını izlemek için geldiğini anlamam için diğer ören yerlerini görmem gerekecekti.

Karakuş tepesi

Çok ilgi çekici ve kendine has özellikleri olan bir diğer yer Karakuş tepesi idi. Rivayete göre burası Kommagene kraliyet ailesinin kadın üyelerine ait imiş. Karakuş denilmesi ise dikili sütunların üzerindeki kartal heykelinden dolayı.

Dikkat çekici sütunlardan biri tokalaşma sütunu. Üzerinde kralın kız kardeşi ile tokalaştığını gösteren bir kabartmanın yer aldığı bu sütunun olduğu yerde bulunan yazıtlardan bu tümülüste kralın kendisinden önce ölen karısı, kızı ve torunun mezarı varmış. Rivayete göre oturduğu yerden görebileceği bir yere yaptırmış bu mezarları.

Cendere Köprüsü

Adını çok duyduğum yerlerden biri de Cendere Köprüsü idi. Roma köprüsü de denilen köprü gerçekten görülmeye değer bir güzellikte. Güzelliğini, köprünün görenlerin aklını başından alan bir kanyondan çıkan Cendere çayının üzerinde olmasına borçlu.

Bir tarafta muhteşem bir doğa, öte tarafta o ihtişama yaraşır şekilde düzgün kesme taşlardan inşa edilmiş bir köprü. Köprünün en önemli özelliği harç dökülmeden inşa edilmiş olması imiş. Köprünün her iki girişindeki sütunlar imparator, karısı ve iki oğlu adına dikilmiş. Oğlanlardan biri kral olunca kardeşini öldürmüş ve onun adına dikilen sütunu da yıktırmış. Bu yüzden bir tarafta iki sütun var iken diğer tarafta tek sütun bulunuyor.

Köprünün altından geçilerek gidilen kanyon, bölge halkının dinlendikleri ve eğlendikleri doğal bir mesire alanı olmuş. Bunda hava ne kadar sıcak olursa olsun kanyonun içinden suyla birlikte gelen serin havanın da etkisi olsa gerek.

Eski Kahta Kalesi

Bizim restorasyonlarla ilgili zaman zaman sosyal medyada çıkan haberleri gördükçe üzülürüz. 17 sene süren restorasyondan sonra misafirlerinin ziyaretine açılan kalenin restorasyonunu çok beğendiğimi ifade etmeliyim.

Uzaktan görüldüğünden çok daha büyük olan kalenin içinde sarnıç, zindan, dükkanlar, mescit ve odalar bulunuyor. Ovaya hakim bir noktada inşa edilen kalenin içinde içkale de var ancak orası gittiğimizde ziyarete açılmamıştı. Kaleye çıkan eski yolda bugün kullanılmayan bir köprü var. Selçuklu döneminde yapılan bu köprü Cendere kadar büyük ve anıtsal değil ancak en az onun kadar güzel ve ondan daha samimi ve sıcak. Dar ama etkileyici kanyonda akan dereyi birbirine bağlayan köprü ziyaret edilmeyi hak ediyor.

Ancak bu kaleyi öyle beş-on dakikada gezemezsiniz. Köprüyü de düşünerek ortalama iki saatinizi ayırmalısınız. Bir de köprünün dibinde bir şeyler atıştırayım derseniz bu süreyi biraz daha fazla düşünün.

Arsemia

Burası Kommagene krallarının atasının kurduğu yerleşim merkezi imiş. Yazıt, tünel ve kaya mezarları yer alıyor. Çok diğerleri kadar çok dikkatimi çekmedi nedense. Ama siz bana bakmayın, oralara kadar gitmişken yarım saatinizi ayırıp gezin.

Perre Antik Kent

Buraya kadar anlattıklarım Kahta ve civarında idi. Adıyamanlıların Pirin dedikleri Perre ise Adıyaman'ın şehir merkezinde. Ben bu kadar büyük kayalara oyularak inşa edilen bir başka yer görmedim. Zeugma'ya benzer bir mozaik bulunmuş burada. 150 metrekarelik bir alanda yer alan mozaik ile ilgili çalışmalar devam ediyordu gittiğimizde ve o bölüme girmemize izin verilmedi. O mozaik de ortaya çıkarsa burası dünyanın dört bir tarafından turistlerin akın akın geldikleri bir yer olacağı kesin. Oraya kadar gitmişken hemen alt tarafındaki köyde bulunan Roma çeşmesini de görmek gerekir.

Ulu Cami

Cuma namazını kıldığımız kare planlı inşa cami Dulkadiroğulları Beyliği zamanında düzgün kesme taştan inşa edilmiş. Birkaç defa tamir edilen cami şehrin tam merkezinde. Arkasındaki evler yıkılınca biraz açılmış ama hâlâ açılmaya ihtiyacı var.

Mor Petrus ve Mor Paulus Süryani Kilisesi

Adıyaman merkezde gayrımüslimlerin yaşadığı mahallede bulunan kilise Süryanilere ait. Üç nefli bazilika planda inşa edilen kilise büyük değil. Urfa'dan gelen Süryani ustalar tarafından yapılan apsisteki sunak oldukça renkli. Sayıları azalsa da bölgedeki Süryanilerin hafta sonu gelip ibadet ettikleri bu mekân da Adıyaman'ın görülmeye değer yerlerinden.

Türbeler

Adıyaman'da aralarında sahabelere de ait çok önemli türbeler var. Abuzer Gaffari, Mahmut el-Ensarî, Şeyh Abdurahman-ı Erzincanî, Zeynelabidin, Hacı Yusuf ve sahabe Safvan Bin Muattal Türbesi ve Üzeyir Peygamber türbeleri en önemlileri ancak ben ancak birkaçını görebildim.

Adıyaman'ı mutlaka ziyaret edilecekler listesine almalısınız. Eğer türbeler dahil her tarafını gezeyim diyorsanız en az üç gün, rahat rahat gezeyim derseniz dört gününüzü ayırmalısınız. Nemrud, Kahta Kalesi, Perre, Cendere Köprüsü ve Karakuş tepesini gezmek isterseniz en az iki güne ihtiyacınız var.

Her şey çok güzel ancak bir konuda büyük bir eksiklik gördüm. Tarihi yerleri gezenlerin acıktıklarında oturup dinlenecekleri, Adıyaman'ın eşsiz yemeklerini tadacakları bir restoran göremedim. Buralara kadar gelip de meyir çorbası, mahluta çorbası, çiğköfte, Besni tavası, Buhara pilavı, içli köfte, kavurmalı hıtap, yarpuzlu köfte, Tevenk sarması, Adıyaman köftesi, dövmeç, tırşik, burma ve şillik tatmadan dönmek reva mıdır?

Tarihi yerler nispeten ziyarete uygun hale getirilmiş. Şimdi geriye coğrafi yerlerinin ve mutfağının öne çıkarılması kalıyor.

Ajandanıza Adıyaman'ı da kaydedin. Çünkü barındırdığı tarihi ve coğrafi güzellikleriyle bunu hak ediyor. Gittiğinizde siz de benim gibi iyi ki gelmişim diyeceksiniz.

Bu memlekette ne kadar çok güzel yer var. Kim bilir daha görünce şaşıracağım daha ne yerler var.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN