Arama

İsmail Güleç
Eylül 12, 2022
Osmanlı düşmanlığı ne zaman biter?

Malum, birkaç günden beri gündemi İzmir Belediye Başkanı'nın İzmir'in kurtuluşunun yıldönümünde yaptığı konuşma meşgul ediyor. Herkes durduğu zaviyeden tartışmaya katılıp ya destekliyor ya da eleştiriyor.

İyi bir tarihçi olduğunu düşündüğüm, özellikle Osmanlı tarihine vakıf bir arkadaşımızın paylaşımı dikkatimi çekti. Arkadaşımız, belediye başkanı ile aynı ideolojik görüşe sahip olmadığını altını çizerek vurguladıktan sonra önce eleştirenleri, konuşmayı anlamamakla suçlayıp başkanın haklı olduğunu yazmıştı. Arkadaşımıza göre konuşmada Osmanlı yönetimi yani saltanat ve işgale sessiz kalan iktidar eleştiriliyordu. Arkadaşımız, konuşmanın muhtevasından tüm Osmanlı tarihinin hedef alınmadığını, art niyetle Cumhuriyet ile Osmanlı'nın kavga ettirildiğini, milletimizin kimliğine bir saldırı iddiasının içi boş olduğunu, biraz da çokbilmişliğin verdiği güvenle ağzını şapırdatarak ders verir gibi izah ediyordu.

Tabi alındım bu sözlerden. Çünkü arkadaşa göre, kurtuluşun kutlandığı bir günde yapılan bir konuşmadaki gönderme düşünmekle hata etmiştim.

Arkadaşımızı ve arkadaşımız gibi düşünenleri ikna edemeyeceğimi biliyorum ama hakaret edenlere de söyleyecek bir sözümüz olmalı.

Ben tarihçi değilim, o yüzden sözlerin doğruluğu-yanlışlığı meselesine hiç girmeyeceğim. Sadece sarf edilen sözlerin neden Osmanlılara karşı duygusal karşıtlık üzere olduğunu düşündüğümü izah etmeye çalışacağım.

Ahmet, Mehmet gibi okuduğunu anlamaz.

Sizce yukarıdaki cümle ne anlama geliyor? Okuduğunu anlamama konusunda Ahmet ile Mehmet aynı mı? Ahmet de Mehmet de okuduğunu anlamıyor mu? Yoksa Ahmet, Mehmet kadar mı anlamıyor? Yoksa her ikisi de okuduğunu anlar ancak Mehmet daha çok mu anlar demek istendi?

Hangisi doğru? Bu soruya sadece bu cümleye bakarak cevap veremeyiz. Bunun için bu cümlenin nerede ve ne vesile ile söylendiğini de bilmemiz gerekiyor. Eğer Ahmet ile Mehmet'in anlayışları mukayese ediliyorsa Mehmet'in Ahmet'ten daha iyi anladığı anlaşılır. İkisinin de anlama konusunda sorunu yoktur. Mehmet okuyup anlamadıktan sonra söylenmişse ikisinin de anlamadığı kastedilir.

Dolayısıyla bu cümleyi anlamak için ne zaman, nerede, neden ve kim için söylendiğinin bilinmesi gerekir.

Bu kısa açıklamadan sonra tekrar söz konusu konuşmaya gelelim.

Konuşma 9 Eylül'de İzmir'in Yunan işgalinden kurtuluş gününde yapılıyor. Bu tür konuşmalarda düşmana karşı verilen mücadeleden bahsedilir, bu mücadeleyi verenler övülür ve düşmana da gözdağı verilir. Konuşma, işgali tekrar yaşamamak için yapılan uyarılarla devam eder ve dilek, temenni ve dualarla bitirilir.

Oysa belediye başkanının konuşması böyle değil. Yurdun işgal edilmesine sebep olanların eleştirilmesinde, gaflet ve dalalet içinde bulunduklarını söylemekte bir sakınca olmayabilir. İstiklal Harbi'ni yeterince desteklemediği hatta engellemeye çalıştığı, halkın İstanbul'daki hükümete rağmen direndiği söylenir ve mücadelesi anlatılabilir. Bu sözlerin doğruluğunu tartışmıyoruz, dediğim gibi o tartışmayı tarihçilere bırakalım. Ancak konuşmada, yaklaşan seçimlerin vermiş olduğu hava ile hükümetin temsil ettiğini düşündüğü işgal kuvvetlerini destekleyen devrin hükümeti arasında bir benzerlik kurup 100 yıl önce verilen mücadelenin yeniden verileceğini söylemesi konuyu bambaşka noktalara götürüyor. Sanki önümüzdeki sene yapılan seçimler, saltanat yanlıları ile cumhuriyetçiler arasında geçecek ve hükümeti ve onu destekleyenleri İzmir'den tekrar denize dökecekler, vatanı kurtaracaklar. Lütfen konuşmada böyle şeyler söylenmedi diye itiraz etmeyin. Ya okuduğunuzu ve dinlediğinizi anlamakta güçlük çektiğinizi ya da çok saf olduğunuzu düşünürüm.

Oysa birkaç aydan beri burnumuzun dibindeki adalarda silahlanan ve gücü yetse tekrar işgal edecek bir ordu var iken, Yunan'a ve onu silahlandıran ABD ve Fransa'ya karşı tek laf edilmeyip hükümeti işgalci görüp tekrar denize dökmekten bahsedilen bir konuşmayı, içinde devrin yönetiminin hataları üzerinden anlatmaya çalışmak ve izah etmek ya okuduğunu anlamamak ya da muhataplarının zekasıyla alay etmektir.

Osmanlılara gelince, yıllardan beri muhtelif vesilelerle Osmanlı tarihi hakkında okurum. Okuduğum büyük tarihçilerin hepsinin ortak kanaati Osmanlı Devleti'nin muazzam ve muhteşem bir imparatorluk olduğudur. Bize de bu imparatorluğun mirasçısı ve devamı olma şerefi düşüyor. Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin hata yaptığı gibi Osmanlı hükümetlerinin de hata yapmaları vakidir.

Unutulmaması gereken husus şudur. Tarihte bilinen Türk devleti I. Kağanlık döneminde başlar, Göktürkler, Oğuzlar, Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti ile devam eder. Bu silsile dışında irili-ufaklı birçok Türk devleti daha vardır ama ana hat budur.

Adı ve biçimi devrin ruhuna göre değişir ancak değişmeyen yeryüzünde kıyamete kadar her zaman en az bir Türk devletinin olacağıdır. Çünkü dünyanın her zaman bir Türk devletine ihtiyacı vardır ve olacaktır.

Allah devletimize ve milletimize zeval vermesin. Hamiyet-i milliye ve gayreti diniyyemizi eksiltmesin. Amin.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN