Arama

İsmail Güleç
Eylül 9, 2022
Boy boylayıp soy soylayanlarımız hâlâ var çok şükür

Dede Korkut Hikâyelerini bilirsiniz. Hikâyenin sonunda kahramanımız kendisine bir şekilde verilen görevi başarı ile yerine getirdikten sonra Dede Korkut gelir ve kopuzuyla son noktayı koyar. Soylayan sadece Dede Korkut değildir hikâyelerde. Yeri geldikçe diğer kahramanların ağzından da soylamalar dökülür ama en son söylediği için ve her hikâyede olduğu için Dede Korkut'un soylamaları öne çıkar.

Mustafa Kaçalın'ın Elimden Gelen (İstanbul: Büyüyenay, 2022) isimli kitabını okurken zaman zaman Dede Korkut Hikâyelerini okuyor, Dede Korkut'u dinliyor gibi hissettim. Dede Korkut, hikâyelerin bilge kişisidir. Sözleri de hikmetlidir. Bu hikmetli sözleri de ahenk içinde, söyleyeceği şeyi belirginleştirecek sıfatlarla süsleyerek söyler. Bu üslup Arapça ve Türkçe kelime ve tamlamalar kullanılmadan arı duru Türkçe ile yazılan üslûb-ı Türkî'dir (Türkî-i Basît'i kastetmiyorum) . Çağımızda bu üslubun temsilcisi varsa o da Mustafa Kaçalin'dir.

Bu üslubun bir özelliği de ifâdenin atasözleri ve deyimler ile süslenmesi ve zenginleştirilmesidir. Şu atasözleri Dede Korkut'tan;

Allah Allah(CC) demeyince işler onmaz.
At ayağı külük, ozan dili çevik olur.
Ana hakkı Tanrı hakkı.
Ezelden yazılmazsa kul başına kaza gelmez.
Kara eşek başına oyan vursan katır olmaz.
Er malına kıymayınca adam olmaz, kız anadan görmeyince öğüt almaz.

Bunlar gibi yüzlerce atasözü ve deyim vardır Dede Korkut Hikâyelerinde. Bunlar da Mustafa Kaçalin'den derlediğim atasözü gibi özlü ve güzel sözler.

Kişi alıştığının gönül aşığının eksiğini görmez.
Gök ağlamazsa yer gülmez.
Bulut ağlamazsa toprak gülmez.
Tohum çatlamazsa çimen bitmez.
İçi dolan dışa taşar.
Dolu başak eğri durur.
Uz söz uzun olmaz, çok söz güzel olmaz.
Gönül sızlar göz ağlar.
Sızlamayan gönülden nesne sızmaz.
Dalında olmayanı yere atarlar.
Ocakta yanmayanı yana koyarlar.
Ağırlık koymak için ağır olmak gerek.
Büyüklük büyükten gelir.
Tarihini bilmeyenin coğrafyasını başkası çizer.
Coğrafyasını bilmeyenin tarihini başkası yazar.

Çalılarda gezmeyen halılarda yürüyemez.
Köklü ağaç köküne muhtaç olur.
Kapısı olanın eli açık, eli açık olanın da gönlü alçak olur.
Büyük küçüğü kucağında, küçük büyüğü omuzunda taşır.
Uz söz uzun, çok söz güzel olmaz.
Dününü bilen önünü görür.
Doğmak ölmek için, hayat görmek için, günler görüşmek için.
Her şey zıddıyla, Allah(CC) zatıyla kâim.
Tutulmayan tutuşmaz. Tutuşmayan yanamaz.
Yanmayan yakamaz.

Yakmayan yaklaşamaz.
Yaklaşmayan yakışamaz.
Er, hüneri olan kişidir.
İnsan hırstır, hiddettir, hasrettir ve muhabbettir.
Muhabbetiniz olsun ki hasretle yâd olunasınız.
Muhabbetsizliğin sonu nedamettir.
Ya yakan olun ya yakılan.
Yakınan olmayın.
Ya yanan olun ya yandıran.
Yan duran olmayın.
İşin içinde olmayın dışında kalır.
Şiirin şirini Şirin'den, yiğidin şiiri şehrinden bahseder.
Atasının izinden giden ileri atılır, gitmeyen kenara atılır.
Günü dünde kalan yarını kucaklayamaz.
Günü düne dayanmayan yarına açılamaz.
Derine dalamayan kök salamaz, engine inemeyen doruğa çıkamaz.
Kişi sevdiğine sen, saydığına siz der.
Atasını anlamayan önce atasını anmaz olur sonra da anlatmaz olur.
Eskisi olmayanın yenisi olmaz.
Bakışı olanın görüşü, duyuşu
olanın buluşu, ağırlığı olanın duruşu olur.
Göz ağlar gönül açılır, gök ağlar yer yeşerir, bülbül ağlar gül açılır.
Gönül alçalırsa insan yücelir.

Dede Korkut hikâyelerinin sonunda Dede Korkut gelir ve dua eder, demiştik. Biz de yazıyı Mustafa Kaçalin Hoca'nın yakarışı ile bitirelim:

Yâ Rab! Biz tövbe için kapına geldik.
Sen mekânsızsın, kapı olmaz, tapına geldik, biz hep sana tapına geldik.
Yâ Rab! Biz hata ettik, yanıldık. Doğrulmak istiyoruz, katına geldik.
Adalet istedik, hata ettik; adaletinden merhametine geldik.
Yarattıklarına rahman, yâd ettiklerine rahîmsin.
Dalâlet içindeyiz, hidayetine geldik.
Bizi boş çevirmeyeceğini bildiğimiz için yalnız sana, yana yakına geldik, yakınına geldik.
Sana yalnız gelecektik.
Yalnızlık sana mahsustur diye sana biz geldik.
Senden başka sığınağımız, senden başka sığınacağımız, senden başka sarınacağımız yok.
Dışımızdaki çokluk içimizi boşalttı; gönlümüzü senin muhabbetinle doldurmaya geldik.
Yâ Rab! Bizi sensiz etme, sen bizimle ol yeter.
Biz hep seni sevdik. Değişmez kaderi dua ile değiştiren sensin.
Merhametsiz kalplere merhamet yerleştirecek sensin.
Bir avuç kabile iken millet ettin.
Bu kadri bilemedik, zillete düştük. Kibriyâlık sana yaraşır.
Büyüklük edip bize kurtaracak sensin.
Elimizden tutup bizi yaşatacak sensin.
Sen sevilmeye muhtaç değilsin.
Biz sevmeye muhtacız; biz senin sevmene muhtacız.
Şimdi anladık, şimdi ağlıyoruz. Huzurunda yalvarıyoruz.
Kelîmine "Rabbim göğsümü aç" diye el açtırtan, habibine

"Göğsünü açmadık mı?! Diye hatırlatan sensin.
Yıldızı ışıtan ayı balkıtan, güneşi şavkıtan sensin.
Ay yıldızı da yaratan sensin.
Halil'ine yıldızların da ayın da rabbini buldurtan sensin.
Bu ay yıldızın altında yakarışa muhatap sensin.
Sen büyüksün. Yalvaranı boş çevirmek şanından değildir.
Sen büyüksün, başkasına el açtırmak ulûhiyetinden olamaz.
Seni arayanlara hidâyetini sunacak da sensin.
Ayımız "âh!"ımız olmasın, "vâh" ile dolmasın, yıldızımız düşmesin.
Ay yıldızımız tan yıldızımız olsun, gecemiz gündüzümüz olsun.
Bize gün yüzü göster yâ Rab! Gündüzümüz bayram olsun.

Âmin.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN