Ahmet Ağırakça
21.12.2025
Ahmet Ağırakça
Hz. Zekeriyya (as) oğlu Hz. Yahya (as)
Tüm Yazıları

Hz. Zekeriyya (as) oğlu Hz. Yahya (as)

Hz. Zekeriyya (as), bir İsrailoğulları Peygamberi olup hem Tevrat'ta hem de Kur'ân-ı Kerim'de adı geçen önemli peygamberlerden biridir. Soyu, Hz. Davud'a (as) kadar uzanır. Dolayısıyla o, "Davud soyundan gelen bir peygamber" olarak kabul edilir. Hz. Davud ve Hz. Süleyman'dan sonra yine İsrailoğulları Kudüs ve çevresinden mahrum olmuşlardı. Çevreye ve komşularına verdikleri zararlarla yer yüzünde yaydıkları fesad ve fitneler sonunda Babil hükümdarı Buhtunnasır/Abukadnassir üzerlerine gelerek onları Kudüs'ten çıkarıp Babil sürgünü ile Irak'a ve dünyanın muhtelif bölgelerine göndermişti. Bu Babil Sürgünü olayı İsrailoğulları'nın etrafa yaydıkları fitneler ve yaptıkları yanlışlıkların sonucu idi. Bu onların Hz. Davud ve Süleyman'dan sonra yer yüzünde yaşadıkları yeni bir dağılma süreci idi.

Sonra tekrar yavaş yavaş bir toparlanma imkanı bulup Kudüs ve çevresine gelip yerleşmişlerdi. Fakat uzun asırlar boyunca kendilerine yeni bir Peygamber gelmediği için yeniden azgınlaşmış, tevhid inancını terk ederek daha önceleri gelip geçen peygamberlerini yalanlamaya ve bu nebilerin getirdikleri vahyin emir ve yasaklarını inkâr ederek dalalete düşmüş sapıtıp küfür içine gömülmüşlerdi.

İşte bu dönemde onlara yeni bir Peygamber olarak Hz. Zekeriyya'nın gönderildiğini görüyoruz. Kudüs ve çevresinde yaşayan İsrailoğulları'nın çok az bir kısmı mabede bağlı olup Allah'ın vahdaniyetine iman etmekteydi. Çoğunluk ise dalalet içinde bulunuyordu. Mabed'e bağlı olanlardan bir kısmı Hz. Zekeriyya ve Hz. Meryem'in aileleri idi. Zaten Hz. Meryem'in annesi Hanna, Zekeriyya'nın hanımının kardeşi idi. Bu iki hanım kuvvetli bir imana sahip olup takvalarıyla tanınmaktaydı. Görüldüğü gibi Hz. Zekeriyya (as), Kudüs çevresinde yaşayan salih ve muvahhid bir aileye mensuptu. Babası Berekya adında muttaki biri idi. Hz. Zekeriyya da genç yaşlarından itibaren dinine bağlı, bilgili, takva sahibi bir mümindi. İşte salih ve mümin bir kişi olduğu görülen Hz. Zekeriyya (as), söz konusu mescidin hizmetinde bulunuyordu. Marangozluk yaparak geçimini sağlayan Hz. Zekeriyya aynı zamanda Beytülmakdis'te yöneticilik görevini yürütmekteydi. Burada Allah'a sürekli ibadet eder ve halkına öğütlerde bulunup doğru yolu gösterir, ulaşabildiği herkese dini bilgiler öğretirdi. Allah Teâlâ, onu önce nübüvvete hazırlayıp zamanı gelince de İsrailoğulları'na rehberlik etmesi, saptıkları yolda işledikleri yanlışlıklardan uzak durmaları, inançlarına şirk ve dalalet karıştıranları uyararak tevhid inancına geri dönmeleri için peygamber olarak görevlendirdi. Zekeriyya (as), artık sadece mümin bir kişi olarak değil, bir nebi olarak insanlara tevhid inancını, yani Allah'ın birliğini anlatıyor; mal, makam, dünyevi çıkarlar için değil, ahiret saadeti için yaşamayı öğütlüyordu. Aynı zamanda dinî gelenekleri korumak, mabedi temiz tutmak ve insanları ibadete teşvik etmekten sorumlu idi.

İşte bu görevini sürdürürken kendisine peygamberlik geldiğini bize Kur'ân-ı Kerim bildirmektedir:

"Kâf, Hê, Yê, Ayn, Sâd. Bu, Senin Rabbinin, kulu (ve Peygamber'i) Zekeriyya'yı rahmetle anışının dile getirilmesidir. Zekeriyya Rabbine (çok samimi bir kalp ve niyetle içinden) gizlice dua edip yalvardığında; Demişti ki: "Rabbim, gerçekten kemiklerim zayıflayıp gevşedi; ağarmış saçıyla başım alev alıp tutuştu, (saçım sakalım bembeyaz oldu). Ey Rabbim! Sana yaptığım duamdan asla mahrum kalmadım/bedbaht olmadım." (Meryem, 19/1-4).

Hz. Zekeriyya'nın (as) en önemli özelliklerinden biri, ilim ve hikmet sahibi bir öğretici olmasıydı. Risaleti gereği Kudüs'teki mabedi ve oradaki hizmetleri yerine getirir, öğrencilere ve gençlere dini bilgiler verirdi. Bu yönüyle hem bir peygamber hem de bir bilge öğretmen olarak tanınır.

Zekeriyyâ'nın Kur'ân'da anılan bir başka özelliği de annesi tarafından mâbede adanan Meryem'in himayesini üzerine almış olmasıdır. Meryem'in mâbedde kimin himayesinde kalacağı hususunda İmrân ailesi arasında kura çekilince kura Zekeriyyâ'ya çıkmış ve bu kutsal görevi yüklenmişti. Kur'ân-ı Kerim'de Meryem Suresi'nde, Zekeriyya'nın Meryem'in yanına her girdiğinde onun yanında taze rızıklar bulunduğunu görürdü. Bu, Hz. Zekeriyya'nın (as) hem dikkatini çeken hem de imanını daha da güçlendiren mucizevi bir olaydır. Bu husus ile ilgili olarak Rabbimiz şöyle buyurur: "…Zekeriyyâ Meryem'i mabette/mihrapta her ziyaret ettiğinde yanında bir (değişik bir) rızık buluyordu. "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" dedi. O da: "Bu, Allah'tandır. Şüphesiz Allah dilediğine hesapsız rızık bağışlar" dedi. (Al-i İmran, 3/37).

Bu ayeti izah eden kaynaklardaki bilgilere göre Meryem'in korunmasını üstlendikten sonra Zekeriyya (as) mâbedde Meryem'e tahsis ettiği dua odasına (mihrab) her çıkışında onun yanında taze meyveler bulur. Bazı anlatımlara göre taze meyvelerden maksat onun kışın yaz meyvelerini, yazın da kış meyvelerini bulmasıdır. Meryem'e Allah tarafından meyveler ihsan edildiği bilgisine yer verilen rivayetlerde bu durumun Zekeriyyâ'yı, Allah'ın tıpkı Meryem'e mevsim dışı meyveler ihsan etmesi gibi yaşlanmış bedenlerinde bir çocuğunun olabileceği düşüncesine sevkettiği ve bunun için Allah'a dua ettiği belirtilir. Zira Allah teala her şeye kadir olup yemyeşil bir ağaçtan ateş çıkaran, dağlar gibi yığılan ateşlere atılan Hz. İbrahim'i sağ salim çıkaran Rabbimiz Zekeriyya'ya bir evlat nasip etmesi onun için çok kolaydı.

Hz. Yahya'nın Mucizevi Doğumu

Hz. Zekeriyya'nın (as) uzun yıllar boyunca çocuğu olmamıştı. İslamî bir toplumda, tevratla amel eden, insanlara onunla hükmeden bu peygamber de, çocuksuz olmakla imtihan ediliyordu. Artık ölümün belirtileri kendisine görünmüş, arkasında bir evlat bırakmadan dünyadan ayrılmanın acısı yüreğine vurmuştu. Yaşı ilerlemiş, eşi de artık kısır hale gelmişti. Kendisinin yüz yaşını aşkın, hanımının da doksanlı yaşlarda olduğu ifade edilmektedir. Ancak o, Allah'ın kudretine güvenerek samimi bir kalple son çare olarak yine Rabbine ellerini açıp gizlice dua etti:

"Rabbim, gerçekten kemiklerim zayıflayıp gevşedi; ağarmış saçıyla başım alev alıp tutuştu, (saçım sakalım bembeyaz oldu). Ey Rabbim! Sana yaptığım hiçbir duamdan asla mahrum kalmadım/bedbaht olmadım. Gerçekten ben, benden sonra gelecek akrabam (ın sana itaat etmekten, bu dine hizmet edip senin vahdaniyetini dile getiren inancı yaymaktan uzak kalmaların) dan endişe ediyorum. Hanımım da kısırdır. Bundan dolayı bana lütfundan bir veli (oğul, beni sahiplenip destekleyecek bir evlat) bağışla ki bana da mirasçı olsun. (Aynı şekilde) Yakub oğullarına da mirasçı olsun. Rabbim! Sen onu rızanı kazanacak (emirlerine ve hükmüne razı olacak) bir kişi eyle!" (Meryem, 19/4-6).

Zekeriyya (as) duasını gizli yaparken duanın daha bir ihlasla olacağını, insanların kınamasından ve onu ayıplamasından çekindiği için sessizce bir dua yapmıştı. Bu duasıyla şunları kast etmişti. Ben iyice yaşlandım, saçım sakalım ağardı. Kemiklerin iyice zayıfladı. Peygamberlik görevimi yapabildiğimce yerine getirmeye çalıştım. Allah'ım! yapacağım duamı geri çevirme, kabul eyle. Duamda bütün kalbimle samimi bir yakarışla dua ettiğimde duamı geri çevirmediğini ve kabul ettiğini biliyorum. Bu sefer de duamı geri çevirme kabul buyur. Benden sonra akrabalarım amcazadelerim, senin emirlerini yerine getirme hususunda gerekeni yapamayacaklarını görüyorum. İsrailoğullları bu kavmin en kötülerinden olmaya ve dininin emirlerine kulak asmamaya başlamışlardır. İnsanları yönetirken benim ölümümden sonra adaletle hareket etmeyeceklerini düşünüyorum. Onun için ey yüce Rabbim bana benden sonra iyi bir halef olacak senin dinini insanlara gerçek anlamıyla tebliğ edecek, sana itaat edece bir evlat nasip et."

Yüce Allah Peygamberi ve kulu Zekeriyya'nın (as) duasını en iyi bilen ve bu yakarışını işitendir. Bu duayı kabul etmiş ve kendisine bir oğul ihsan edeceğini müjdelemişti. Hz. Zekeriyya'nın endişe ettiği akrabaları amcazadeleriydi. Herhalde onların yanlış inanç ve günahkârlıklarını görüyor, onların müminlere lider olmaması gerektiğini düşünüyordu. Onun için de Allah'tan bizzat kendi sulbünden salih ve muttaki birini istiyordu. Allah da bu isteğini kabul buyurdu. Kur'ân-ı Kerim bundan sonra yapılan duaları ve Allah'ın ve meleklerinin bu dualara cevaplarını şöyle anlatmaktadır:

"İşte orada Zekeriyyâ Rabbine dua etti: "Rabbim, bana katından çok temiz bir soy bağışla. Sen duâyı işitensin" dedi. Zekeriyyâ mihrapta durmuş namaz kılıyorken melekler ona: "Allah sana kendi katından bir kelimenin (Hz. İsâ'nın) gerçek durumunu doğrulayacak, insanlar arasında seçkin bir yere sahip olacak, tam bir iffet sahibi, dürüst ve erdemli bir peygamber olacak olan Yahyâ'nın doğumunu müjdeliyor" diye seslendiler. (Zekeriyyâ) dedi ki: "Rabbim, gerçekten ben iyice yaşlanmış iken eşim de kısır olduğu halde benim nasıl bir oğlum olabilir?" (Allah): "İşte böyle, Allah istediğini yapar (dilediğini yaratır)" buyurdu. Rabbim, bana bir işaret göster" dedi. (Allah da ona) "Senin işaretin insanlarla üç gün süreyle sadece beden diliyle konuşmandır. Rabbini çok an; sabah akşam (O'nu) tesbih et" buyurdu." (Al-i İmran, 3/38-41).

"(Allah buyurdu): "Ey Zekeriya! Biz sana Yahya adında bir oğul müjdeliyoruz, daha önce, kimseyi ona adaş yapmadık.[1] (Zekeriya) Dedi ki: "Rabbim! Hanımım kısır bir kadın, benim ise yaşlılıktan kemiklerim kurumuşken; nasıl çocuğum olabilir? (Vahiy Meleği O'na): "Orası öyle, (fakat) Rabbin şöyle buyurdu, dedi ki: Bu benim için çok kolaydır. Çünkü sen daha önce bir hiç şey değilken, seni yarattım," dedi. (Zekeriya): "Rabbim, bana (eşimin hamileliğini öğreneceğim) bir işaret ver" dedi. "Senin işaretin sapasağlam olduğun halde insanlarla (üç gün) üç gece konuşamamandır" buyurdu. (Zekeriya) Mihraptan/ibadet mekânından halkının karşısına çıkıp (konuşmak istedi ama konuşamayınca) onlara: "Sabah akşam Rabbiniz'i (yüceltip överek) tesbih edin!" diye işaret etti." (Meryem, 19/7-11).

Kur'an-ı Kerim bir başka surede de şunu bize haber vermektedir: "Zekeriya'yı da (hatırla ve an). Hani: O, "Ey Rabbim! Beni (evlatsız olarak) tek bir başıma bırakma. Sen, miras bırakanların en hayırlısısın" diye Rabbine dua etmişti. (Bu yakarışının sonunda) Biz de O'nun duasını kabul edip ona Yahyâ'yı bağışladık. Hanımını da kısır olmaktan kurtar (ıp ona çocuk bağışla) dık. Bunlar hayırlı işler yapmaya koşar ve bu hayırlarda yarışırlar, korku ve ümit arasında bir duygu ile Bize dua ederlerdi. Bize gönülden derin saygı duyarlardı." (el-Enbiyâ, 21/89-90).

Hz. Zekeriyya'nın bu isteği ve duası kolay bir şekilde vuku bulunca ardından mucizevi olaylar meydana gelir. Hz. Zekeriyya kendi durumunu, hanımının kısırlığını biliyordu. Buna rağmen Allah'tan bir oğul istemişti. Allah'ın duasını kabul edeceğinden de emindi. Ama olay şimdi gerçekleşecek olsa, ona garip gelmektedir. Allah her şeye kadirdir deriz ama, Allah'tan gelen birçok şeye karşı hayretimizi gizlemeyiz. Hz. Zekeriyya yaşlanmış ve hanımı da artık çocuk doğuracak yaşı çoktan aşmışken dünyaya bir bebeğin gelmesi Allah için son derece kolay bir hadisedir. İşte yüce Allah da Peygamberinin duasını kabul buyurup ona Yahya (as) adında hayırlı bir oğul müjdeledi. Bu doğum, yaşlı bir baba ve kısır bir anneden gerçekleşen mucizevi bir olay olarak kabul edilir.

Hz. Zekeriyya'nın yaşlı eşi hamile kalmış ve doğumu da gittikçe yaklaşmıştı. Bunun işareti olarak Hz. Zekeriyya üç gün müddetle dilsiz olmadığı halde etrafındakilerle işaret dili ile konuşup durdu. İşaretlerle istediklerini halka anlatabilmesi bir mucize idi. Herkes de onun ne demek istediğini anlıyordu.

Hz. Zekeriyya Rabbine dua ederken kendisine salih ve muttaki bir evlad ve kendisine varis ve yönetimde halef olacak evlad istemişti. Duasının birinci kısmı kabul olmuş ikinci kısmı kabul olunmamıştı. Salih ve muttaki bir evlada kavuşmuş fakat Yahya (as) babasından önce öldürüldüğü için ona halef olamamıştı.

Nihayet Hz. Yahya dünyaya geldi. Allah ona küçüklüğünden beri üstün bir zekâ ve hikmetli konuşma kabiliyeti lütfetmişti. Hz. Yahya, Allah'a itaat eden, salih, yumuşak huylu ve muttaki bir kul olduğu gibi kavmi içinde de saygın bir kişiliğe sahipti. Yüce Allah da onu her türlü kötülükte korumuştu. İşte Hz. Yahyâ (as), dünyaya gelip büyümüş rüşt yaşına gelmiş ve vahye muhatap olacak özelliklere ve imkanlara kavuşmuştu. Böylece Hz. Yahya'ya (as) genç yaşta ilim ve hikmet öğretildi ve babası gibi peygamber oldu, İsrail oğulları arasında dürüstlüğü, iffet ve doğruluğuyla tanındı. Bu şekilde ilahi irade tecelli etmişti. Nihayet ona okuma kabiliyeti verilip Tevrat'ı okuyup onunla amel etmesi istendi:

"Ey Yahyâ, Kitab'ı (Tevrat'ı) tam bir kuvvetle al (ona sımsıkı sarıl)." Biz Yahyâ'ya hikmeti daha çok gençken/çocuk iken verdik." (Meryem, 19/12).

"Katımızdan ona (çalışarak veya gayretle insanın elde etmesi mümkün olmayan özellikler olarak) bir kalp inceliği/sevecenlik ve bir ruh temizliği de verdik. O takvâ sahibi (olup Allah'a karşı gelmekten dikkatle sakınan) bir kimse idi. (Ayrıca) Ana ve babasına karşı iyi davranan bir kimse idi. Büyüklük taslayan ve isyankâr bir zorba değildi, (onlara asla asi olmadı). Doğduğu günde, vefatı gününde ve tekrar diriltilip (kabirden) kaldırılacağı günde ona selâm olsun, (esenlik içinde olsun). (Meryem, 19/13-15).

Zekeriyya'dan (as) sonra tevhid inancını insanlara anlatma görevinde halef olmak üzere Hz. Yahyâ'ya (as) peygamberlik görevi daha genç yaşta iken verilmişti. Fakat İsrail oğullarının insafsızlığı ve bir türlü iman edip de Allah'a ve peygamberlerine itaat etmeye yanaşmadıkları gerçeği ile karşı karşıya kalan Hz. Yahya'ya hayat hakkı tanımadan onu şehid etmişlerdi.

Ahmet Ağırakça


[1] Yahya ismi insanlık tarihinde ilk defa Hz. Zekeriyya'nın oğluna Allah tarafından verilmiştir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Ahmet Ağırakça

Ahmet Ağırakça Diğer Yazıları