Arama

Mehter Marşı - Estergon Kalesi

Yayınlanma Tarihi: 18.03.2019 14:53 Güncelleme Tarihi: 25.07.2018 18:16

Bundan tam 475 yıl önce bugün, Kanuni Sultan Süleyman tarihe geçecek bir galibiyetin mimarı oldu. Macarlar için kutsallığın büyük bir sembolü olan Estergon Kalesi, Avusturya ordusu ile gerçekleştirilen şiddetli çatışmaların ardından Osmanlı’nın himayesi altına alındı. Kanuni, Estergon için bir kanun dahi hazırlattı. Bu zaferden elli yıl sonra kale, “Biz Rumeli gazileriyiz; kelle verir, kale vermeyiz!” sözleriyle yeni bir mücadeleye tanık olacaktı…

Kanuni'nin Estergon zaferinden yaklaşık elli yıl sonra kale, Alman, Leh, Çek ve İtalyanlardan oluşan 80 bin kişilik bir Haçlı ordusu tarafından kuşatıldı. Bu sırada Estergon Kalesi'nde yalnızca 5 bin Türk askeri bulunuyordu. Durum gerçekten çok kötüydü ve yardım alma ihtimali de yoktu. Düşmanın teslim olma teklifi Estergon muhafızı Kara Ali Bey tarafından kabul edilmedi.

Kara Ali Bey ve yanındakiler, "Biz Rumeli gazileriyiz; kelle verir, kale vermeyiz!" diyorlardı. Bu inancı taşıyan er kişilerin savunduğu kaleyi düşürmek elbette kolay olamazdı.

"ŞU MEL'UN KUMANDAN YERE DÜŞERSE…"

Nitekim kuşatmanın uzaması, düşman askerlerini yöneten kumandanları çılgına çevirdi ve askerlerini kırbaçlatmaya başladılar. Bu durumu gören Kara Ali Bey yüksek bir sesle bağırdı: "Şu mel'un kumandan yere düşürülürse, düşman askerlerinin hepsi geri dönecektir. Kim onu vurursa, kendisine dilediği verilecektir!"

Bunun üzerine Osman adında bir yiğit "Ya Allah" diyerek, düşman kumandanını yere serdi. Ancak, bu sırada kale kumandanı Kara Ali Bey de şehit oldu. Onun yerine kumandayı, o sırada kalede bulunan Anadolu Beylerbeyi Lala Mehmed Paşa aldı.

"KEMİRİR GÖNLÜMÜ BİR SİNSİ FİRAK!"

Kıtlık ve susuzluğun başladığı kalede, durum gerçekten vahimdi. Kalede bulunan tarihçi Peçevi İbrahim Efendi durumu şöyle özetliyordu: "Sarnıç etrafında hararetinin şiddetinden ıslak mermerleri yalayan ve bir damla su için çırpınan elsiz ayaksız yaralıların inlemeleri yürekleri sızlatıyordu"

Durum gittikçe kötüleşiyordu. Bu sırada Yeniçeri askerlerinin ayaklanması her şeyi alt üst etti. Artık teslim olmaktan başka çare kalmamıştı. Aralarında, Anadolu Beylerbeyi Lala Mehmed Paşa'nın da bulunduğu esirler, Tuna nehrindeki gemilere bindirilerek Vişegrad'a götürüldüler…

Estergon Kalesi'nin elden çıkması ve orada verilen şehitler, bütün milleti yürekten yaraladı. Kaleden geriye nesilden nesile söylenen "Estergon Kalesi" adlı türkü kaldı…

"Estergon Kalesi subaşı durak
Kemirir gönlümü bir sinsi firak
Gönül yâr peşinde yâr ondan ırak
Akma Tuna akma ben bir dertliyim
Yâr peşinde gezer koşar kara bahtlıyım"

Fikriyat

Haberin Devamı

kalan karakter 1000

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir. Yazılan yorumlardan FİKRİYAT veya fikriyat.com hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.


Turkuvaz olarak kişisel verilerinizi işliyor, aynı zamanda kanunlarda öngörülen teknik ve idari tedbirleri alarak bu verilerinizin korunması için elimizden gelen tüm çabayı gösteriyoruz. İşlenen kişisel verilerinize ilişkin aydınlatma metnine veri politikası sayfasını ziyaret ederek ulaşabilirsiniz.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN