Arama

Osmanlı'nın ilk karantina merkezleri

Dünyada bulaşıcı hastalıkların yaygın olduğu yıllarda Osmanlı Devleti, topraklarını kara ve deniz yoluyla gelecek hastalıklardan korumak için çeşitli karantina merkezleri kurdu. İnsana ve insan sağlığına son derece önem veren Osmanlı, salgın hastalıklarının imparatorluk topraklarında yayılma ihtimaline karşı tedbirini aldı. Karantina uygulamalarının ilk örneklerini ise Tuzla ve Urla'da inşa ettirdiği tahaffuzhaneler oluşturuyordu. Peki, Osmanlı'da uygulanan 14 günlük kural neydi? Salgın hastalıkların yayılması nasıl engellendi?

  • 9
  • 16
Döneminin en modern makinelerine sahipti
Döneminin en modern makinelerine sahipti

Tuzla Tahaffuzhanesi, dönemin en modern teçhizatlarıyla donatıldı. İlk çamaşır makinelerinin de burada kullanıldı. Gelenlerin kıyafetlerinin dezenfekte edilmesi amacıyla yıkandı.

Misafirlerin kişisel temizlikleri için banyo bölümü bulunuyordu. Buradaki aletler çok teferruatlı ve yapı olarak son derece aktif şekilde kullanılıyordu.

Tuzla Tahaffuzhanesi, günümüzde İTÜ Denizcilik Fakültesinin de içinde yer aldığı liman bölgesinde yer alıyor. Tuzla'daki binada, 130 yıllık geçmişi bulunan İTÜ Denizcilik Fakültesine ilişkin belge, fotoğraf ve eşyalar da sergileniyor.

  • 10
  • 16
Dünyanın en iyi korunmuş ada tahaffuzhanesi; Urla
Dünyanın en iyi korunmuş ada tahaffuzhanesi; Urla

Osmanlı, tüm dünyayı esir eden bulaşıcı hastalıkların önüne geçmek için İzmir'de Urla Tahaffuzhanesini inşa ettirdi. Bu ada, günümüzde dünyanın en iyi korunmuş ada tahaffuzhanesi olarak gösteriliyor.

Yolcuları ve personeli arasında bulaşıcı hastalık görülen gemilerin karantina sürelerini geçirmeleri, gerekli sağlık önlemlerinin alınması ve hastaların tedavi edilmeleri için 1865'de Urla ilçesi açıklarına inşa edilen tahaffuzhane, hem Anadolu'yu hem de Balkanlardan hacca gideceklerin durağı olması nedeniyle kutsal toprakları da hastalıklardan korudu.

  • 11
  • 16

Urla Tahaffuzhanesi, Osmanlı'nın veba, tifo, tifüs gibi ölümcül hastalıkların yayılmasını önlemek için inşa ettiği ve dünyadaki 3 ada tahaffuzhanesinden biriydi. 1880 yıllarda ortaya çıkan salgından korunmak için inşa edilen karantina adasında şüpheli görülen gemiler buralarda demirletilir ve kontrolleri yapılırdı.

Osmanlı topraklarına başka ülkelerden deniz yoluyla gelenlerin adanın 1 mil açığında demirlerdi. Adadan filikayla giden görevli de gemide hasta olup olmadığını kontrol ederdi.

  • 12
  • 16

Hasta varsa bunlar filikalarla hastaneye taşınırdı. Diğer yolcular da yine filikalarla iskeleye getirilir buradaki banyolarda temizlenip kıyafetleri ve eşyalarının da buharlı kazanlarda sterilize ederdi.

Tahaffuzhaneye gelen yolcular, önce kıyafetlerini çıkartıp numaralı filelere koyardı. Sonrasında bu eşyalar 360 derece dönebilen dolaplara yerleştirilirdi. Görevliler bu dolapları çevirerek gelen kişileri görmeden kıyafetlerini alabilirlerdi.

  • 13
  • 16

Yolculara sabun havlu takunya gibi eşyalar verilir ve sterilize edilmiş su ile yıkanmaları sağlanırdı. Duştan çıkan insanlara dezenfekte edilmiş kıyafetleri geri verilir ve doktor muayenesine giderdi. Bu muayenede hastalığı olmayanlar yolculuğuna devam ederken hastalık belirtisi olanlar ise adada misafir edilirdi. Tahaffuzhanede yolcuların ipekli eşyaları için ayrı bir kazan bulunurdu. İpeğin korunması için bitki özünden yapılmış bir solüsyonun kullanılırdı. Bu solüsyonun yumuşatıcı bir etkisi vardı.

Bu ayrıntı, Osmanlı'nın sadece kişiyi değil, onun malzemelerini arındırırken bile ince düşündüğünü insana verdiği değeri gösteren örneklerden biriydi.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN