Arama

Mehmet Akif'in Mısır'dan gönderdiği kartpostallar

Karakter ve seciyesiyle Türk milletinin gönlünde yer edinen İslâmcılık akımının önemli şahsiyeti Mehmet Akif Ersoy, memleketine ihanet etmiş bir adam gibi muamele görmeye tahammül edemedi ve gönüllü sürgüne gitti. Bu araştırılmadı, neden gönüllü sürgün istediği hiç sorgulanmadı. Mehmet Akif'i, ölüm yıldönümünde sürgün yıllarında yaşadıklarıyla birlikte rahmetle anıyoruz.

Onlara savaştan sonra bağımsızlıklarını kazanmak için faaliyet göstermeyi telkin eden konuşmalar yaptı. Aynı teşkilâtın verdiği diğer bir görevle, Arabistan'da başlayan Şerîf Hüseyin isyanına karşı devlete bağlı kabilelerin desteğinin devamını sağlamak amacıyla teşkilât başkanı Eşref Sencer'in (Kuşçubaşı) idaresindeki bir heyetle Necid bölgesine (Riyad) gitti. Bu seyahatin devamında ikinci defa ziyaret ettiği Medine ve Ravza-i Mutahhara'nın uyandırdığı duygularla, Cenab Şahabeddin ve Süleyman Nazif gibi edebiyatçıların bir şaheser olarak nitelediği "Necid Çöllerinden Medine'ye" manzumesini kaleme aldı.

İstanbul'a gelmesinin ardından işgal altında çalışmanın daha da zorlaşıp sansürün gitgide şiddetlenmesi yanında Ankara'dan Hey'et-i Temsîliyye adına gelen davet üzerine on iki yaşındaki büyük oğlu Emin'i de yanına alıp 10 Nisan 1920'de gizlice yola çıktı. Anadolu'daki Milli Mücadele'ye destek için İstanbul'dan ayrıldı. Düşman vatandan çıkarıldığında Ankara'dan İstanbul'a geri döndü (1923).

1920 yılının son aylarında Erkân-ı Harbiyye Riyâseti'nin isteğiyle Maarif Vekâleti millî marş güftesi için bir yarışma açtı. Yarışmaya 700'den fazla şiir gelmesine rağmen nitelikli bir manzume bulunamayınca konulan maddî mükâfat sebebiyle yarışmaya katılmayan Mehmed Âkif'in de bir marş yazması ısrarla istendi. Mükâfat şartının kaldırılması üzerine Âkif şiirini tamamlayarak teslim etti. Meclisin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda okunan şiir ittifakla İstiklâl Marşı güftesi olarak kabul edildi. Ancak meclis kararı olduğu için kazanana verilmesi zaruri hale gelmiş bulunan nakdî mükâfat Âkif tarafından alınıp Dârü'l-mesâî adlı bir hayır cemiyetine bağışlandı.

Abbas Halim Paşa'nın davetleri üzerine 1925 yılına kadar kışları Mısır'da yazları İstanbul'da geçirdi. 1925'in sonlarına doğru Türkiye'den Mısır'a gitti, on bir sene de geri dönmedi. Gidişinde emekli maaşının bağlanmamasından doğan geçim sıkıntısı ve hükümetin muhalif kabul ettiği birçok fikir ve siyaset adamı arasında kendisinin de polis takibine alınmasının ağırına gitmiş olması önemli rol oynadı.

Kendisi, bu gidişin gerekçesini dostlarından Şefik Kolaylı'ya şöyle açıklıyor:

"Arkamda hafiye gezdiriyorlar. Ben, vatanını satmış ve memlekete ihanet etmiş adamlar gibi muamele görmeye tahammül edemiyorum. İşte, bundan dolayı gidiyorum."

İşte Akif'in o yıllarda gönderdiği kartpostallar...

Mehmet Akif'in Mısır'da geçirdiği günlerinde maddi ve manevi destekler veren en önemli isim Said Halim Paşa'nın kardeşi Abbas Halim Paşa idi. Mehmet Akif oradaki ilk yıllarında inzivaya çekilmiş, Kahire'nin uzağında kalan Hilvan köyünde sessiz sakin bir hayat yaşıyordu.

Fakat Mehmet Akif'in orada konforlu bir hayat yaşadığı söylenemez. Düzenli bir geliri olmadığından mahalledeki kasaptan eczaneye kadar bütün esnafa borçlanmıştı. Dostlarından mizacı gereği utana sıkıla borçlar istemişti. Farklı hatıratlardan yola çıkıldığında görülüyor ki kendisine yardımcı olan Abbas Halim Paşa'ya da durumunu anlatmaz, ondan çok şey istemez.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN