Arama

Hilal altında dört yıl: Osmanlı’nın Venezuelalı subayı

Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'ya yönelik gerçekleştirilen darbe girişiminde, Maduro'ya ilk destek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan gelmişti. Maduro, Erdoğan'ın desteğine ilişkin yaptığı açıklamada 15 Temmuz darbe girişimine vurgu yaparak "Batılı basın bu darbe girişimini sanki Türkiye için iyi bir şeymiş gibi gösteriyordu ve Erdoğan'a karşıydılar. O günden bu yana Sayın Erdoğan ile dostuz" sözlerine yer vermişti. Peki, Venezuela ile Türkiye ilişkilerinin bu sağlam köklerinin Osmanlı'ya dek uzandığını biliyor muydunuz? Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı için cepheden cepheye koşan, "sınırı yüreğim burkularak geçtim" diyen Venezuelalı Rafael De Nogales Mendez'in yüzbaşılıktan generalliğe yükselen hayatını sizler için derledik.

  • 2
  • 8
FRANSA VE BELÇİKA İÇİN SAVAŞMAYI NEDEN REDDETTİ?
FRANSA VE BELÇİKA İÇİN SAVAŞMAYI NEDEN REDDETTİ?

Rafael de Nogales Mendez, 1914 yılına gelinceye dek İspanyol ordusunun çeşitli kademelerinde görev almış; Birinci Dünya Savaşı çıktığında, öncelikle ırk ve dil açısından kendisine yakın olan Belçika ve Fransa'ya hizmet etmek istemişti.

Ancak bu iki ülke yetkililerinin, Nogales'in milliyetini değiştirmesini ya da yabancı lejyonunda görev yapmasını şart koşmaları üzerine, o ülkeler saflarında savaşmayı reddetti. Nogales, sahip olduğu idealler ve ideoloji bağlamında "sınır tanımayan" askerlerdendi.

  • 3
  • 8
ARADIĞI KONUKSEVERLİĞİ OSMANLI’DA BULDU
ARADIĞI KONUKSEVERLİĞİ OSMANLI’DA BULDU

Bu dönemde Bulgaristan'da Alman Ataşemiliteri olarak görev yapan Binbaşı Von Der Goltz ile Türk Ortaelçisi Fethi Okyar'la tanışan Nogales, onların tavsiyeleri üzerine Osmanlı İmparatorluğuna gönderilen Alman askeri uzmanlarıyla birlikte "yabancı askeri uzman" olarak İstanbul'a geldi.

Nogales kendi anlatımıyla, İtilaf Devletlerinin kapılarında boş yere aradığı konukseverliği, bir anda cömertçe, hiç beklemediği taraftan görür. Osmanlı, Nogales'e kapılarını sonuna kadar açmıştır.

  • 4
  • 8
“SİZ BU MİLLETİN BİR MİSAFİRİSİNİZ”
“SİZ BU MİLLETİN BİR MİSAFİRİSİNİZ”

1915 yılının Ocak ayında İstanbul'a gelen Nogales, dönemin en önemli askeri şahsiyetlerinden, Liman Von Sanders, Von Bronsart ve Damad-ı Hazreti Şehriyari Enver Paşa tarafından çok iyi karşılandı.

Bu ilk gelişinde üç hafta kadar bir süre İstanbul'da kalan Nogales, aynı yılın Şubat ayı başında III. Ordu emrine atandı ve 12 Şubat 1915 günü Haydarpaşa garından hareketle ülkemizde ilk görev yeri olacak olan Doğu Cephesi'ne doğru yola çıktı.

Görevini başarıyla ifa eden Nogales, burada Ermeni çetelerini bozguna uğrattı. Nogales, bir müddet sonra hastalığı sebebi ile savaştan ayrılmak istediğini söylemesine rağmen, Enver Paşa'nın "Siz ordumuza kabul edilen biricik tarafsız subaysınız. Bunun sonucu olarak, bu milletin bir misafirisiniz. Ne için bizi bırakmak istiyorsunuz? Sizden rica ediyorum, savaşın sonuna kadar bizi bırakmayın" sözleri üzerine orduda kaldı.

  • 5
  • 8
GÖREVİ SIRASINDA TÜRKÇE ÖĞRENDİ
GÖREVİ SIRASINDA TÜRKÇE ÖĞRENDİ

Rafael de Nogales Mendez, geldiği tarihten 1919 yılına kadar Osmanlı ordusunda önce yüzbaşı, daha sonra binbaşı olarak görev yaptı. Nogales'e Türkiye'den ayrılırken verilen, Harbiye Nazırı Abdullah Paşa imzalı terhis belgesinde, rütbesinin binbaşılığa yükseltildiği açık ifadelerle belirtilir.

Osmanlı ordusunda görev yaparken Türkçe de öğrenen Nogales, doğal olarak Türk askerini yakından tanıma fırsatı buldu. İmparatorluğun son dönemlerine tanık olan Nogales'in hatıralarından, katıldığı çarpışmalarda kendini bir Türk gibi gördüğü ve özveriyle görev yaptığı anlaşılır.

  • 6
  • 8
“SINIRI YÜREĞİM BURKULARAK GEÇTİM”
“SINIRI YÜREĞİM BURKULARAK GEÇTİM”

Çatışmalar sırasında birçok kez ölüm tehlikesi atlatan, bir kez de yaralanan Venezuelalı Nogales Süveyş Kanalı'nın Afrika tarafında görev yaptığı sıradaki duygularını "Hilal Altında Dört Yıl" adlı kitabında şöyle anlatır:

"Bu çöl çocukları arasında, alnımın üzerinde bir hilalle oturuyordum. Yaşamın ilginç tesadüfleri sonucunda Mısır Sina'sında Osmanlıların son sancaktarı ve halifenin temsilcisi olmuştum."

Bu satırlarda sözünü ettiği son birlik kendi komutasında Sina bölgesini terk ederken, topraklarını kaybeden bir vatan evladı gibi üzüldüğü şu sözlerle anlaşılır:

"Bu emir karşısında itaat etmekten başka çare kalmıyordu, sınırı yüreğim burkularak geçtim. Benimle birlikte Türk bayrağının Mısır topraklarından ebediyen silindiğini biliyordum."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN