Arama

Geçmişten geleceğe yaşayan kültür mirasımız: Çömlekçilik

Bin yılı aşkın süreden beridir Müslüman ülkeleri dünyanın en kaliteli seramik ve çömleklerinin merkezi oldu. Ticareti yapılan ve süs olarak satın alınan bu kaplar evlerde yemek pişirme, aydınlatma ve çamaşır gibi amaçlarla kullanıldı. Bin yıl sonra bu çömlek ve seramikler, Avrupa'da yapılan arkeolojik kazılarda bir bir gün ışığına çıkarıldı.

Geçmişten geleceğe yaşayan kültür mirasımız: Çömlekçilik

Çömlek yapımı Anadolu, Kuzey Suriye ve Kuzey Mezopotamya'da yaklaşık 8 bin 200 yıl önce ortaya çıkmış ve 2000 yıl gibi kısa bir sürede dünyaya yayılmıştır. Anadolu'da ilk çarklı çömlekçiliğe ait bulgulara günümüzden yaklaşık beş bin yıl önce ilk kez Kayseri dolaylarında, Alişar'da, Boğazköy'de ve Truva'da rastlanmaktadır. Osmanlı devrinde su küpleri, kavanozlar, su testileri gibi kaba eşya, sırlı ve sırsız pişmiş topraktan yapılmıştır.

Doğu'da çömlekçilik merkezleri, Irak'ın Bağdat ve Samarra şehirlerinde ortaya çıkmıştır. 838-883 yılları arasında halifelerin yaşadığı yer olan Samarra'da yapılan kazılardan, burada sırlanmış veya sırlanmamış, oyma ve damgalı kaplar kullanıldığı ve bu kapların temel olarak üç tip oldukları anlaşılmaktadır.

Geçmişten geleceğe yaşayan kültür mirasımız: Çömlekçilik

Bunlardan birinci tiptekiler beyazdı ve üzerlerinde kobalt mavisiyle uygulanmış benekler ya da hat sanatını andıran motifler bulunuyordu. İkincisi polikrom süslemeydi ve üzerinde 7. ve 8. yüzyıllara ait Tang döneminden kalma Çin işi taş kaplardan esinlenilen iki tonlu şeritler bulunuyordu. Üçüncü kap türü ise metalik bir görünüm sağlayan özel bir perdaha sahipti.

Bu çömlekler, günümüzdeki çömlekçi çarkına benzeyen düzeneklerde son derece özenle yapılıyor, kurutuluyor ve fırınlanıyordu. Müslümanların Romalıların aksine yeni sır ve renkler kullanmaları ve çömlekleri süslemeleri sayesinde bu kaplar koleksiyon parçalarına, güzellik ve sanat ikonalarına dönüşmüştür.

Geçmişten geleceğe yaşayan kültür mirasımız: Çömlekçilik

İlk olarak rölyef desenli kurşun sır geliştirdiler. Bunun öncesinde Romalılar, Akdeniz ülkelerine daha çok parlak yeşil veya sarımtırak kahverengi sırlı kırmızı çömlek kapları yaymıştı. Buna daha fazla kurşun ekleyen erken dönem Müslümanları daha pürüzsüz ve daha parlak bir kaplama etkisi elde ettiler ve kapları sıvı geçirmez hale getirdiler.

Sonraki dönemlerde pahalı Çin porselenine benzer düz beyaz porselen yapmanın yollarını arayan Abbasi çömlekçileri kurşun sırra kalay oksit eklediler. Irak'taki hammaddelerin Çin'dekinden farklı olması sebebiyle az miktarda kalay oksit ilave eden Müslüman çömlekçiler, ışığı daha az geçiren beyaz görünümlü porselen elde ettiler.

Geçmişten geleceğe yaşayan kültür mirasımız: Çömlekçilik

Bunlarla yetinmeyen çömlekçiler tasarımda çeşitli yenilikler yaparak beyaz üzerine mavi süsleme üslubunu geliştirdiler. Bu tarz daha sonra Çin'e geri ihraç edildi; burada çok popüler hale geldi ve Çin porselenlerine de yayıldı. Beyaz üzerine mavi seramiklerinden gurur duyan Abbasi çömlekçileri yaptıkları işlerin çoğuna imzalarını atıyordu. Bu tür imzalardan bir tanesinde, Abveyh adlı çömlekçi kendisini sani'emirü'l-müminun şeklinde tanıtır. Sonraki dönemlerde ortaya çıkan en etkileyici süsleme uygulamalarından bir tanesi de perdahlanmış camdır. Müslümanların perdahlama işlemini bu kadar benimsemesinin sebebi, Kur'an-ı Kerim'deki cennet tasvirlerinde yer alan altın ve gümüş kap tanımlarına en yakın kapları üretme isteğidir.

Sekizinci yüzyılda Iraklı çömlek ustaları perdahlama adı verilen gizemli bir yöntem geliştirdiler. VVB'DE İslam Dünyasının Bizim İçin Yaptıkları adlı programı sunan Amani Zain, bu yöntemi şöyle tasvir etmektedir: "Sıradışı parlaklığa sahip metal görünümü veren bu yöntem, yarattığı etki bakımından değerli merallerle dahi boy ölçüşmekte, kilden yapılmış eşyaları bir anda altına dönüştürüyordu."

İslam dininde altın ve gümüş kapların kullanılmasına izin verilmezken, perdahlama yöntemi sayesinde, değerli metalleri andıran gösterişli kapların ucuz ve dine uygun bir şekilde üretilmesi ilk kez mümkün oldu.

Geçmişten geleceğe yaşayan kültür mirasımız: Çömlekçilik

Bu teknikte gümüş ya da bakır oksit, toprak boyası gibi bir araçla karıştırılıyor; daha sonra besiyer olarak sirke ya da üzüm suyu ilave ediliyordu. Sekizinci yüzyılda Iraklı çömlekçiler, kilin sırlanmış kaplaması üzerine çizilen desenlerin bu karışımla boyandığında ve daha sonra ıslak çömleğin dumanlı ve kısık ateşte ikinci pişirme için fırına koyulduğunda geriye ince bir metal tabakası kaldığını keşfettiler. Üzerindeki kül ve toz silindiğinde harikulade bir yanardöner parlaklık ortaya çıkıyordu.

Burada cereyan eden olay şuydu: Bakır ve gümüş oksit pişirme sırasında ayrılmakta, metal, kalay sır üzerinde ince bir tabaka halinde kalmaktadır. Gümüş, soluk sarı ya da altın rengi bir tabaka ve gümüşsü bir etki bırakırken, bakır daha koyu, kızıla kaçan yakut rengi sonuç vermektedir. Bu tonların parlaklığı, yüzeyin üzerine düşen ışığa göre değişmekteydi. Yüz kadar sıvıya yakın boya kullanılarak altın rengi, yeşil, kahverengi, sarı ve kırmızı renkte enfes monokrom ve polikromlar elde edilebiliyordu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN