Arama

Fuad Köprülü’nün aydınlatmaya çalıştığı meseleler

Türk tarihinin yetiştirdiği dünyaca ünlü ilim ve fikir adamlarından biri olan Mehmet Fuad Köprülü, özellikle Osmanlı tarihinin kuruluş devri hakkındaki tartışmaların iyice alevlendiği bir dönemde ortaya koyduğu keskin ve iddialı tezlerle bir döneme damgasını vuran en önemli isimlerden biriydi. Türk tarihi açısından oldukça etkili olan Köprülü'yü ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyor, aydınlatmaya çalıştığı meselelere kısaca değiniyoruz.

  • 2
  • 10
MEHMET FUAD KÖPRÜLÜ KİMDİR?
MEHMET FUAD KÖPRÜLÜ KİMDİR?

Türk edebiyatı tarihçiliğinin ilmî kurucusu, Türkoloji'de yeni ufuklar açmış ilim otoritesi, edip, yazar, siyaset ve devlet adamı olan Fuat Köprülü, 4 Aralık 1890'da İstanbul'da doğdu. Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa'nın soyundan gelmektedir. Edebiyat ve tarih alanında ilerlemek için hukuk öğrenimini yarıda bıraktı. 1909'da Fecr-i Ati topluluğuna katıldı. Şiirlerini 1913'e kadar Mehasin ve Servet-i Fünun dergilerinde yayımladı. Bu yıllarda "Milli Edebiyat" ve "Yeni Lisan" akımlarına karşıydı.

1910'dan sonra İstanbul'un çeşitli okullarında Türkçe ve edebiyat okuttu, liselerin edebiyat programını düzenledi. Ziya Gökalp çevresine girdikten sonra Milli Edebiyat akımını benimsedi; Türk tarihinin ilk dönemlerine kadar indi, ilk Türk topluluklarının tarih ve edebiyatlarını inceledi. 1913'te, Halit Ziya Uşaklıgil'den boşalan İstanbul Darülfünunu Türk Edebiyatı Tarihi müderrisliğine getirildi. Aynı yıl Bilgi dergisinde Türk edebiyatının hangi yöntemle incelenmesi gerektiğini tartışan "Türk Edebiyatı Tarihinde Usul" adlı yazısı çıktı.

İlk büyük yapıtı Türk Edebiyatı'nda İlk Mutasavvıflar'ı yayımlandı. 1923'te Edebiyat Fakültesi dekanı oldu, Türkiye Tarihi adlı kitabını çıkardı. 1925'te Türkiyat Mecmuası'nı çıkarmaya başladı, ünü giderek dünyaya yayıldı, birçok uluslararası kongreye Türkiye temsilcisi olarak katıldı. 1928'de Türk Tarih Encümeni başkanlığına seçildi. 1931'de Türk Hukuk Tarihi Mecmuası'nı çıkarmaya başladı; 1932-1934 arasında Divan Edebiyatı Antolojisi'ni çıkardı. 1933'te ordinaryüs profesör oldu, İstanbul Üniversitesi'nde birkaç kez dekanlık yaptı.

  • 4
  • 10
TÜRKİYE'NİN NATO'YA GİRİŞİNDE ETKİN ROL OYNADI
TÜRKİYE’NİN NATO’YA GİRİŞİNDE ETKİN ROL OYNADI

1934'te siyasete atılarak Kars milletvekili oldu. 1936-1941 arasında Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'yle Siyasal Bilgiler Okulu'nda ders verdi. 1935'te, Paris'te Türk Tetkikleri Merkezi'nde verdiği konferansların toplamı olan Les Origines de L'Empire Otoman (Osmanlı İmparatorluğu'nun Kuruluşu) adlı kitabı yayımlandı ve büyük yankı uyandırdı. Heidelberg, Atina ve Sorbonne üniversitelerince onursal doktorluk sanı verilen, bilim kuruluşlarınca onur üyeliğine seçilen Köprülü 1941'den sonra İslam Ansiklopedisi'nin yayımına katıldı.

Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu. Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanıp iktidara gelince, dışişleri bakanı oldu. 1956'ya kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında Türkiye'nin NATO'ya girişinde etkin rol oynadı. 5 Temmuz 1957'de Demokrat Partiden resmen istifa ederek aynı yıl Hürriyet Partisi ne girdi. Asıl yararlı çalışmalarını Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı araştırmaları oluşturur. Çok verimli bir araştırmacı olan Köprülü, ardında 1500'ü aşkın kitap ve makale bırakmıştır.

4 fahrî doktorluk ile 8 muhabir ya da şeref üyeliği ve 6 yıla yakın bir süre yürüttüğü siyasî görevi dolayısıyla başta Fransa, Almanya, Arjantin ve Yugoslavya olmak üzere çeşitli ülkelerden aldığı 8 nişanı bulunan Ord. Prof. Fuad Köprülü 28 Haziran 1966'da İstanbul'da öldü. Çemberlitaş'taki Köprülü Türbesi'nde babasının yanına gömüldü.

  • 6
  • 10
OSMANLI RİVAYETLERİNE MUHALİF TEZİ
OSMANLI RİVAYETLERİNE MUHALİF TEZİ

Köprülü, "Cengiz istilâsı sırasında Batı Anadolu'ya göç olduğuna dâir çağdaş kaynaklarda hiçbir delil bulunmadığı" iddiâsına dayanan, umum Osmanlı rivâyetlerine muhâlif bu tezini şu cümlelerle özetlemektedir:

"Osman'ın mensub olduğu aşiyretin ilk Moğol istilâsı önünden kaçıp XIII. asırda Anadolu'ya gelip yerleşen kabiylelerden biri olduğu, aslâ "tarihî bir müteârife" gibi telâkkiy edilemez. En eskisi XIV. asrın son yıllarında tesbit edilmiş olan ilk Osmanlı kroniklerinde -ki Türkolog olmayan Gibbons bunların en eski ve en mühimlerinden temamen habersizdir- bu hususta verilen mâlûmât aslâ inanmaya lâyık değildir. Selçu devrine ait kaynaklarda, Anadolu'nun garb sahalarına bu devirlerde böyle muhâceretler olduğuna dair hiçbir kayıt yoktur. Aşağıda iyzah edeceğimiz vechile, Osman'ın mensub olduğu aşiyretin daha ilk Selçuk istiylâsı sırasında Anadolu'ya gelmiş aşiyretlerden biri olduğu bugünkü bilgilerimize göre, çok daha kolaylıkla kabul edilebilir."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN