Arama

Ustasız ustanın eseri "Işıkla Karanlık Arasında"dan alıntılar

Türkiye sinemasının "ustasız ustası" Lütfi Ömer Akad, çektiği filmler ile gelecek yönetmenlere örnek oldu. Sinemayı görerek, duyarak ve deneyimleyerek öğrenen usta isim, kendine özgü film dili ile dikkat çeker. Yapıtlarının yanı sıra yazdığı "Işıkla Karanlık Arasında" isimli kitabı ile de sinema dünyası için önemli bir kaynak oluşturur. Sizin için Akad'ın sinema dünyasındaki serüvenini anlatan "Işıkla Karanlık Arasında" kitabından alıntıları derledik.

"Her filmde büyük büyük laflar etmek de şart değil, özgün bir dille insanı anlatmak yeter."

Lütfi Ömer Akad

S.150

SİNEMA KARİYERİ

🔸 1950'lere kadar sinema, tiyatro çıkışlı yönetmenlerin egemenliğindedir. Böyle bir dönemde Akad, Türk sinemasının tiyatrodan bağımsız hale gelmesini sağlayan önemli isimlerden biri olur. 1950'de "Lüküs Hayat"ı, sonraki yıl "Tahir ile Zühre" ve "Arzu ile Kamber" filmlerini çeker.

🔸 1952 senesinde çektiği "Kanun Namına" filmi, yönetmenin başyapıtları arasında yer alır. Gerçek bir polisiye olay üzerine kurulu olan yapımla yönetmen, polisiye film furyasını başlatmış olur. Yazdığı "Işıkla Karanlık Arasında" isimli otobiyografi ile Türk sinemasının başlangıç ve gelişimini aktarır.

🔸 Halk masallarını sinemaya uyarlayan Akad, belgesel yönetmenliğinin yanı sıra senaryo yazarlığı da yapar. Çektiği "Yalnızlar Rıhtımı" ve "Hudutların Kanunu" filmleri Türk sinemasının önemli yapıtlarından olur.

"Görünürde başarılı olsa da Batı'ya özenerek yapacağımız her film sonuçta bizi düş kırıklığına uğratacaktır."

Lütfi Ömer Akad

S.169

GÖÇ ÜÇLEMESİ

🔸 Sinemacılar kuşağının temsilcilerinden olarak kendine özgü film dili kullanan Akad, göç sorununu ele aldığı "Göç Üçlemesi" ile toplumun derdiyle dertlenir. "Gelin", "Düğün" ve "Diyet" filmleri ile 70'li yılların toplumsal sorunlarını, taşradan kente göçü beyaz perdeye taşır. Filmlerinde yöresel meseleleri konu alarak evrensel mesajlar verir.

"Bir filmde her öğe; oyun, çevre, içerik, görüntü, sahneleme kendi içinde olduğu kadar birbirlerine karşı da dengeli olmalıdır. Karanlıkta oturmuş, kendini perdede geçen olayların heyecanına kaptırmış seyirciye "Ah ne güzel görüntü, ne harika oyun" dedirtmek, "film seyrettiğini" hatırlatmak, filmsel dünyanın gerçeğinden yaşadığı dünyanın uyandırmak bir yönetmenin yapacağı en büyük yanlışlıktır."

Lütfi Ömer Akad

S.210

ALDIĞI ÖDÜLLER

🔸 Ustasız usta, 1974 yılından itibaren uzun bir süre Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-Televizyon bölümünde öğretim görevlisi olarak görev alır. Birçok sinemacı yetiştiren Akad'a 1997 yılında aynı üniversite tarafından "Onursal Profesör" ünvanı verilir.

🔸 Yönetmen, "Hudutların Kanunu" filmi ile 1967 Antalya Altın Portakal Film Film Festivali'nde En iyi 2. Dram filmi ödülünü alır. Göç üçlemesi filmlerinden "Gelin" ile 1973 Adana Altın Koza Film Şenliği En İyi Film Ödülü'ne layık görülürken, "Düğün" ile 1974 Altın Portakal Film Festivali En İyi Yönetmen Ödülü'nü kazanır. 1987 yılında ise İstanbul Film Festivali Onur Ödülü alırken, 1988'de Kültür Bakanlığı tarafından Kültür Sanat Büyük Ödülü'ne layık görülür.

"İnsan şıp diye bir bataklığın ortasına düşmez. Önce sağlam toprağa bastığını sanarak bir süre yürür, bir gariplik sezip durduğunda, bataklığa düştüğünü anlar, ama iş işten geçmiştir."

Lütfi Ömer Akad

S.269

"Anlatı, yani "söz", art arda gelen görüntülerden doğar. Sinemada ana kural budur. Yoksa hareketli resimler perdede birbiri peşi sıra geçerken dıştan ya da görüntü içinde yan tarafta duran birinin söylediği sözlerden doğmaz. Bu olsa olsa bir bilgilendirme olayıdır ve sinema dışı bir etkinliktir."

Lütfi Ömer Akad

S.271

Lütfi Ömer Akad: Göç Üçlemesi

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN