İnsanoğlu kimi zaman servetle, makamla kimi zaman açlıkla ve canıyla sınanır. Çünkü yeryüzünün en şerefli varlığı olmak, nimetin yanı sıra imtihanı da beraberinde getirir. İnsanın en büyük sınavlarından birisi ise nefsiyle mücadelesidir. Peki, dinimiz ve İslam alimleri, nefisle ilgili bizlere ne öğütlemiştir?
Sözlükte öz varlık, kişilik olarak tanımlanan nefis; insanın içindeki olumsuz duyguların, isteklerin ve kötü fiillerin kaynağıdır. Kur'an ve hadislerde nefsin çeşitli niteliklerinden söz edilir.
Kur'an-ı Kerim'de, Hz. Yusuf'un dilinden nefis şöyle anlatılır: "Yine de ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis, Rabbimin acıyıp koruması dışında, daima kötülüğü emreder; şüphesiz Rabbim çok bağışlayan, pek esirgeyendir." Yûsuf, 12/53.
Nefsinin isteklerine boyun eğen, aklını kullanarak arzularını kontrol edemeyen kişi hüsrana uğrar. Yüce Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de bu hususu bizlere şöyle hatırlatır: "Nefse ve onu şekillendirip düzenleyene; ona kötü ve iyi olma kabiliyeti verene yemin olsun ki, nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu arzularıyla baş başa bırakan da ziyana uğramıştır." Şems, 91/7-10.
İnsanlık tarihi, nefsine uyup kendini ve yaşadığı toplumu felakete sürükleyen örneklerle doludur. Hz. Âdem'in çocuklarından biri olan Kâbil, hırsına, hasedine yani nefsine uymuş ve kardeşi Hâbil'i öldürmüştür. Hz. Yakub'un oğulları, nefislerinin esiri olmuş, kıskançlıkları yüzünden kardeşleri Hz. Yusuf'u kuyuya atmıştır. Firavunlar, Nemrutlar, Karunlar, Ebu Cehiller hep nefislerinin peşinden koşmuş, vahyin rehberliğine sırtlarını dönmüş, kimi tahtına, kimi gücüne, kimi servetine, kimi de benliğine güvenmiş, hem dünyada zelil hem de ahirette azaba düçar olmuşlardır.