Arama

İskender Pala'nın Kitab-ı Aşk'ından 20 çarpıcı alıntı

İskender Pala'nın Kitab-ı Aşk'ı, her düzeyden insanın gönlünde hissettiği, dimağında algıladığı ama asla net biçimde tanımlayamadığı duygularına açıklık getirmek için kaleme alınan bir eser. İçindeki yazılar değişik zamanlarda ve farklı zeminlerde, belli bir düzen ve bütünlük içinde bir araya getirilmiş. Eserde yer alan deneme ve öyküler, aşkın yüzeysel ve derin katmanlarında küçük yolculuklara çıkarırken, kendinizi yeniden keşfetmeye başlayacağınız noktayı da bulmanıza fırsat veriyor. Pala'nın da deyimiyle "Çünkü canına sevgili isteyen ile sevgili için can isteyen arasında hayat yolculuğunun ta kendisi gizlidir." Sizler için, İskender Pala'nın Kitab-ı Aşk'ından 20 çarpıcı alıntı derledik.

"Eski âşıklar sevgili uğrana ölmeyi bir ideal, bir amaç bilirlermiş. Onlar, uğruna ölünecek sevgililer buldukları için bahtiyar idiler. Gün gelir, sevgililer de âşıklarını sever umudunu içlerinde durmadan büyütüyorlardı. Oysa aşk, iki kişi arasında asla eşitlenmeyen bir şeydi. Allah, âşığın uğraştığı sevgiyi maşuktan esirgemişti. Bunun içindir ki âşıklar, ya kendilerine verilen derdin aynısının sevgiliye de verilmesi ya da sevgilideki vurdumduymazlığın aynısı ile kendilerine de ihsanda bulunması için yakarır dururlar. İsterler ki, Allah aşkı seven ile sevilen arasında eşit bölüştürülsün... "

"...Oysa aşk bu demek değildir. Seveni sevmek kolaydır; marifet o sevmediği zaman da onu sevebilmektir. Gerçek âşık bilir ki, kendi içindeki aşk ateşinin aynısı sevgilide de vardır ve gönülsüz de olsa, o da aşkı duyumsamaktadır. Ne var ki sevgili çok sabırlı, âşık da sabırsız olduğu için bu aşk yarası tek taraflı kanamaktadır.

O acılar, o ayrılık ve hasret ateşleri âşığı yakıyorsa öte yandan da pişiriyor demektir... Âşık, ancak bu pişme sürecinde ham iken olgun, çiğ iken kâmil olur. Çünkü aşk yolunda varılacak merhalelerin en yücesi, aşkın olgunluğu ile kendi dünyasını kurabilmektir. O mertebeye gelindikten sonra aşk uğrunda can vermek âşığa âsân gelir."

Âsân: Kolay.

"Unutmamak lâzım; kimliğimiz, onu konuşlandırdığımız kabın şeklini ve rengini alır ve ruhlar incelmeden incelikleri asla göremez."

İskender Pala'nın dilinden deyimlerin hikayeleri

"Gerçek âşık, ilk sevdiği son sevdiği olan, başka sevgi bilmeyen, üstelik bunu da gizli tutandır. Hani Leylâ'ya sormuşlar, "sen mi daha büyük âşıksın, yoksa Mecnun mu?" diye. "Elbette ben daha büyük âşığım!" diye cevap vermiş, "Çünkü ben aşkımı kimseye söylemedim; o ise bir dağ delisi gibi davrandı, sevgimizi dillere düşürdü." Bu haliyle gerçi bülbül Mecnun'u temsil eder, ama asıl olan, sevdiğini kimsenin bilmediği âşıktır."

"Arifler katında aşka düşen kişinin dört hâli vardır: kabz (tutukluk, sıkıştırılmışlık hissi ve hesaba çekilme), bast (açıklık; zihnin açık, gönlün şen olması), sekr (sarhoşluk, kayıtlardan ve alâkalardan kurtulup yalnızca sevgili ile oluş, onda kendini yitiriş hâli) ve sahv (ayıklık, kendinden geçen âşığın yeniden kendine gelmesi). Âşık kabz halindeyken bir türlü davranır, bast halindeyken başka bir türlü. Sekr halindeyken bir türlü konuşur da, sahv hâlinde belki konuşmayı bile istemez."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN