Arama

Bin yıl önce Orta Asya’da yaşayan evrensel deha: Bîrûnî

Tükenmek bilmeyen araştırma gayreti, taviz vermez objektiflik endişesi ve samimi dinî duyguları ile; astronomi, matematik, fizik, tıp, coğrafya, tarih ve dinler tarihi alanlarında önemli eserler veren, bilim ve matematiğin temel taşı El-Bîrûnî, tüm eserlerini bilginler için yazdı. Yunan ve Hint tıbbını inceledi, Sultan Mesud'un gözünü tedavi etti. Otların hangisinin, hangi derde deva olduğunu çok iyi bilirdi. Kendisinden çok sonra gelen Newton, Toricelli, Copernicus, Galileo gibi bilim insanlarına ilham kaynağı oldu. Hatta The UNESCO Courier dergisi, 1974 yılında çıkardığı sayıyı ona ayırdı ve "Binlerce yıl önce, Orta Asya'da yaşamış evrensel deha" olarak onu dünyaya tanıttı.

  • 2
  • 16
GÜNEŞİN YÜKSEKLİĞİNİ ÖLÇEREK ŞEHRİN ENLEM DERECESİNİ HESAPLADI
GÜNEŞİN YÜKSEKLİĞİNİ ÖLÇEREK ŞEHRİN ENLEM DERECESİNİ HESAPLADI

Bîrûnî'nin çocukluğundan beri araştırmacı bir ruha sahip olduğu, çeşitli konuları öğrenmek için aşırı bir istek duyduğu bilinir. İbn Irak dışında Abdüssamed b. Abdüssamed el-Hakîm'den de dersler alan Bîrûnî, kendi kendini yetiştirdi. Bu husus, onun sahip olduğu araştırma ruhu ve ilmî tecessüsün yanı sıra erken yaşlarda eser vermiş olmasından da çıkarılabilir. Nitekim ilk rasadını 380'de (990) yaptığına göre daha on yedi yaşında iken ilmî çalışmasını verimli bir noktaya ulaştırabilmiş demektir. Bu rasatlar sırasında güneşe bakmaktan gözlerinin rahatsızlanması ve rasatlarını güneşin sudaki aksine bakarak sürdürmesinden de sahip olduğu azim ve hırsın derecesini anlamak mümkündür. Yine aynı yaşlarda yarım derecelik bölümlere ayrılmış bir çember ile Kâs boylamından güneşin yüksekliğini ölçerek şehrin enlem derecesini hesaplamıştır. Yirmi iki yaşında iken de bir gözlemler ve ölçmeler dizisi planlamış, diğer bazı gereçlerin yanı sıra çapı 8 m. olan bir astronomik çember hazırlamıştır. Bîrûnî, 24 Mayıs 997 tarihinde daha önce kararlaştırılmış bir randevu ile büyük İslâm matematikçisi ve astronomu Ebü'l-Vefâ el-Bûzcânî ile buluşmuş ve ikisi birlikte ay tutulmasını gözlemlemişlerdir.

Evrensel bir dehâ nasıl yetişti? İzlemek için tıklayın.

  • 3
  • 16
HİNTLİ BİLGİNLER ÜZERİNDE ŞAŞKINLIK VE HAYRANLIK UYANDIRDI
HİNTLİ BİLGİNLER ÜZERİNDE ŞAŞKINLIK VE HAYRANLIK UYANDIRDI

El- Bîrûnî, bir dönem de Hindistan'da yaşadı. Hindistan'da kaldığı süre zarfında, Yunancanın yanısıra Hindistan'ın felsefesini ve bilimini öğrendi. Bîrûnî oraya ilk giden müslüman âlim değildi. Daha önce birçok kimse Sind'e, Sind'in güney kıyılarına, Hindistan'a gitmiş ve bu yerlerle ilgili kitaplar yazmıştı. Ancak Bîrûnî'nin gezileri çok hazırlıklı ve dolayısıyla verimli oldu. Daha önce kendisi gibi Gazne'ye getirilen Hintli bilginlerle tanışmış ve onlardan Sanskritçe'yi bir ölçüde öğrenmişti. Bu bilginlerle konuştukça Hindistan'a dair ilgisi artmış ve önemli bilgiler edinmişti. Bîrûnî'nin Hindistan'a kaç defa ve hangi tarihlerde gittiği kesin olarak bilinmemektedir. Bununla birlikte Sûmenât ve Mültan seferlerine katıldığı, Kuzey Hindistan, Keşmir ve Pencap bölgelerini gezip gördüğü kesindir. Pencap'ta Hint bilginleriyle temas kurmuş, onlarla Sanskritçe konuşulan ilmî meclislerde tartışarak takdirlerini kazanmıştır. Öyle anlaşılıyor ki Bîrûnî Hintli bilginler üzerinde şaşkınlık ve hayranlık uyandıran bir etkiye sahip olmuştur.

  • 4
  • 16
SON TEORİK ÇALIŞMASI FERÂİZ HESAPLAMALARI
SON TEORİK ÇALIŞMASI FERÂİZ HESAPLAMALARI

Uzun süredir kendisini etkileyen ciddi bir hastalığı altmış iki yaşlarında iken 1035 yılında atlattığını belirten Bîrûnî, aynı yıl Ebû Bekir er-Râzî'nin eserlerine ait geniş bir katalog hazırladı. İlerlemiş yaşına rağmen ilmî faaliyetlerine ara vermeyen Bîrûnî, Sultan Mesud'dan sonra oğlu Mevdûd'a da iki kitabını ithaf etti. Görme ve işitmede güçlük çekmeye başlayınca öğrencilerinin en seçkinlerinden olan Ebû Hâmid Ahmed b. Muhammed en-Nehşeî'yi yardımcı edindi, ayrıca kendisine yardım eden bir Rum araştırmacı ile birlikte çalıştı.

Bîrûnî son eseri olan Kitâbü's-Saydele fi't-tıbb'ı yazdığında seksen yaşını geçmişti. Böylece tıpla ilgili olarak başlayan telif hayatı tıbbî bir eserle sona erdi. Ölümünden az önce kendisini ziyarete gelen eski bir dostuyla yaptığı ferâiz hesaplamaları onun son teorik çalışması oldu. Gazne'de ölen Bîrûnî'nin vefat tarihi konusunda tek ve kesin bir kayıt mevcut değil. Kendisi seksen yaşını geçtiğinden bahsettiğine göre daha önce yaygın kabul gören 440 (1048) tarihi geçersiz olmaktadır. Buna göre Bîrûnî'nin 443 (1051) yılını idrak ettiği kesindir. Yâkūt'un verdiği tarih olan 403 (1012) istinsah hatası kabul edilip 453 olarak değiştirilirse ölüm tarihi milâdî 1061 olur.

  • 5
  • 16
MATEMATİK İLİMLERDEKİ BAŞARISI
MATEMATİK İLİMLERDEKİ BAŞARISI

Bîrûnî'nin ilmî yönünü belirleyen en önemli özelliklerden biri, onun çok çeşitli alanlarda başarılı eserler verebilmiş olmasıdır. Çocukluğundan beri kendisinde mevcut olan araştırma tutkusu, çağının ilmî ve felsefî birikimini yeniden üretici tarzda değerlendirme başarısıyla birleşince döneminin zirveye ulaşan isimlerinden biri olmuştur. Nitekim Sarton onun yaşadığı döneme "Bîrûnî asrı" der.

Sarton onu "bütün zamanların en büyük bilginlerinden biri" Barthold ise "İslâm âleminin en büyük bilgini şeklinde niteler. Bîrûnî'nin özellikle matematik ilimlerdeki başarısı ve orijinalliği göz alıcıdır. Aynı başarıyı gösterdiği beşerî ilimler ve dinler tarihi sahası da onun ilmî tavrında objektiflik ilkesinin belirgin tarzda kendini gösterdiği alanlardır. Bu genel ilmî çerçeve içinde astronomi, aritmetik, geometri, fizik, kimya, tıp, eczacılık, tarih, coğrafya, filoloji ve etnolojiden jeodezi, botanik, mineraloji, dinler ve mezhepler tarihine kadar otuza yakın bilim dalında çalışmalar, buluşlar gerçekleştirmiş olan Bîrûnî, yoğun ilmî faaliyetinin yanı sıra dinî hassasiyetini daima korumasını bilen bir şahsiyettir.

  • 6
  • 16
ONA GÖRE TABİATI ANLAMAK İÇİN SADECE TEK BİR YOL YOKTUR
ONA GÖRE TABİATI ANLAMAK İÇİN SADECE TEK BİR YOL YOKTUR

Bîrûnî'nin ilmî şahsiyetini belirlerken gözlem ve deneye verdiği önemin özel olarak vurgulanması gerekir. Ancak onun bütün ilmî metodu deneycilikten ibaret değildir. Ona göre tabiatı anlamak için sadece tek bir yol yoktur. Gözlem ve deney kadar tefekkür ve akıl yürütme, bunun da ötesinde ilâhî vahyin işaretleri de bilgi kaynağıdır. Hatta Bîrûnî, gözlem ve deneyle bulunan gerçeklerin İslâm bakış açısının genel çerçevesi içinde bir anlam taşıdığını söyler. Bununla birlikte astronomi, jeoloji, coğrafya, kimya ve biyoloji sahalarında gözlemin önemini kavramada çağdaşlarından çok ileridedir. Onun bu gözlemciliği en çok Aristo kozmolojisine yönelttiği eleştirilerde kendini gösterir. Bir hipotezin deneyle test edilmesi fikri yanında ölçmeye verdiği değer, Bîrûnî'yi fizik ve matematiğin modern kavranışına çok yaklaştırmıştır. Bu tavrıyla neredeyse bir Ortaçağ'lı olmadığı izlenimini uyandırır. Felsefî anlamda Pisagorcu olmamasına rağmen matematiği tabiatın sayısal yapısını çözümlemeye yarayan bir disiplin olarak görmüştür.

Onun yerin çevresini ölçmek için geliştirdiği metotlar, nesnelerin özgül ağırlıklarını ölçmek için uyguladığı orijinal teknikler bu anlayışının göz alıcı tezahürleridir. Bîrûnî'nin niceliği esas almayan Aristocu kavram sisteminden bu yönüyle uzaklaştığı söylenebilir. Meselâ onun şimdiki piknometrenin ilkel bir şekli olan ve kendisinin "konik alet" diye adlandırdığı bir aleti kullanarak özgül ağırlıkları ölçme deneyleri, hem Aristocu tabii ağırlık kavramından hem de Aristocu ilim anlayışından bir uzaklaşmayı temsil eder.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN