Arama

Zekeriya Erdim
Ocak 10, 2021
Kayıp gençliğin vebali kime ait?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Genel insan psikolojisi böyledir; iyi mirasa sahip çıkar, kötü mirasa kolay kolay "benimdir" demez. Eskilerin tabiriyle; "suç sırmalı kaftan olsa, kimse alıp sırtına giymek istemez".

Ancak; hakikatin, er ya da geç, ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır. Evet, gecenin karanlığı caddelerin, sokakların ayıplarını örter; ama gün doğunca, ortalık aydınlanır.

Geçtiğimiz günlerde, Boğaziçi Üniversitesi'nde başlayan yahut başlatılan siyasi ve ideolojik eylemler nedeniyle; özellikle dindar ve muhafazakâr kesimde, yeni bir "gençlik" gündemi oluştu. Sondan yaklaşımla, sorun tespiti ve tahlili yapanların çoğu; "yeni nesillerin iyi yetiştirilemediği" noktasında buluştu.

Gel gör ki; herkes faturayı genelde devlete, özelde hükümete kesiyordu. Ağzı açılan; "bu çocuklara iyi sahip çıkmadılar, çıkamadılar" diyordu.

Daha çok sosyal medya üzerinden yapılan tartışmalara; ister istemez, biz de iştirak etme gereği duyduk. Bir farkla ki; "kimse kendisini temize çıkarıp kenara çekilmesin, iğde de var çarkta da" diyorduk.

Çocuklar ve gençler, parti teşkilatlarında değil; evlerde, anaokullarında, ilkokullarda, ortaokullarda, liselerde, üniversitelerde yetişiyorlar. Annelerin ve babaların, öğretmenlerin ve idarecilerin, akademik kariyer sahibi hocaların ellerinden ve eleklerinden geçiyorlar.

Onlar, kendi sorumluluklarını kuşanıp iyi yetiştirme niyeti ve gayreti gösterdiler de siyasi irade mi engel oldu? Vakıflar, dernekler, sendikalar, cemaatler; çocuklar ve gençler için usulüne uygun "eğitim, öğretim, oyun, eğlence, kültür, sanat, kalite, kariyer projeleri" başlattılar da devletin kolluk kuvvetleri tarafından mı durduruldu?

Şüphesiz, siyaset ve bürokrasi kadrolarının ve kurumlarının da eksik ya da yanlış icraatları vardır ve bunlar gündeme getirilip eleştirilmelidir. Ancak, bizim hiçbir günahımız ve vebalimiz yokmuş gibi; bütün faturalar, bir tek adrese kesilmemelidir.

BİR ÖRNEK

Haber sitelerinde dolaşırken, Bingöl'ün Genç İlçesi'ne bağlı Tarlabaşı Köyü imamının hikâyesi dikkatimizi çekti. Çünkü, "keşke herkes böyle olsaydı" diye düşünmemize vesile olabilecek iyi bir örnekti.

Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik, Atatürk Üniversitesi İlahiyat bölümlerini bitirmiş. Görev yaptığı camiyi, "namaz kılma mekânı" olmanın ötesinde bir anlama kavuşturup; çok amaçlı "mektep" haline getirmiş.

Köy çocuklarına, Kur'an-ı Kerim ve dini bilgilerle birlikte; Matematik dersleri de veriyor. Onlarla daha kolay ilişki ve iletişim kurabilmek için; özel gayret gösterip, Zazaca öğreniyor.

Ayrıca, "Matematik Ne Söyler?" adlı yayınlanmış bir kitabı var. Cemaati de öğrencileri de O'nu seviyor ve itibar ediyorlar.

Evlerde anneler ve babalar, camilerde müezzinler ve imamlar, okullarda öğretmenler ve idareciler, üniversitelerde dekanlar-rektörler ve yüksek hocalar görevlerini iyi yapabilseler... Bulundukları mekânları ve makamları verimli tarlalara, ovalara dönüştürerek; ağaç olup meyve verecek tohumlar atabilseler...

O zaman, daha iyi bir nesil yetiştirebiliriz. Gençlerin yüz ağartacak hallerine ve gidişlerine bakıp, birlikte iftihar edebiliriz.

Yakınmalarımız ya hiç olmaz, ya asgari düzeye iner. Devran değişir, gençlik rüzgârı bizden yana döner.

BİR ÖNERİ

2012 yılından bu yana, okullarda bir "seçmeli din dersleri" uygulaması var. Ortaokul ve lise çağındaki öğrenciler; eğer isterlerse Kur'an-ı Kerim, Peygamberimizin Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerinden birini, ikisini, üçünü seçebiliyorlar.

Tercihler, bir önceki öğretim yılı yapılıyor. Bir okulda, bir dersten; en az 10 kişi tercih yaparsa sınıf açılıyor.

2021-2022 Öğretim yılının tercihleri, 4-22 Ocak tarihleri arasında yapılacak. Tercih yapmayan öğrencilerin seçmeli dersleri ise okul idarelerinin yetkisine bırakılacak.

Gelin bir seferberlik başlatalım. Uygun bir dille ve üslupla; bu derslerin gereğini ve önemini, cümle âleme anlatalım.

Hem etkin, hem de yaygın bir "algı" oluşsun. Anneler ve babalar, çocuklar ve gençler; tercih yapmak için yarışsın.

Dindar ve muhafazakâr kimliği öne çıkan vakıflar, dernekler, eğitim sendikaları; ortak bir "kampanya" başlatsınlar. Yerli ve milli görüşe sahip gazeteciler, yazarlar, medya kuruluşları; yazılarıyla, haberleriyle, yorumlarıyla, özel programlarıyla destek olup gündem yapsınlar.

Öyle bir iklim oluşturalım ki; dış etkenlerden ziyade, iç dinamikleri ile harekete geçsinler. Annelerinin, babalarının, öğretmenlerinin, idarecilerinin baskılarıyla değil; kendi istek ve iradeleriyle tercih etsinler.

Ayrıca, tercih ettirmek yetmez; aynı zamanda sevdirmek de gerekir. Bu iş birliği; söz konusu derslerin içini doldurmak için de devam etmelidir.

Öğretmenin şahsında ders, dersin içinde din, dinin içeriğinde dünya ve ahiret hayatı sevilsin. Çocuklarımız ve gençlerimiz üzerinden; daha huzurlu ve güvenli bir ülke, toplum sürecine girilsin.

Bütün bunlara devlet ve hükümet engel olursa, onunla da mücadele edelim. Önce kendi gözlerimizdeki çöpleri çıkarıp, sonra başkalarının gözlerindeki merteklere yönelelim.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN