Arama

Prof. Dr. Teoman Duralı
Kasım 24, 2020
Canlılar bilimi felsefesi


Buraya dek ana çizgileriyle görüp göstermeğe çalıştığımız biyoloji sorununun boyutlarını günümüzün önde gelen biyoloji felsefecilerinden Ernst Walter Mayr, özetle şöyle sergilemiştir:

"(1) Canlıları (organisma) anlamamızı fizik-kimya teorileri tek başlarına

mümkün kılmazlar.

  1. Canlıların geçmişli (İng historical: tarihli) olma özelliği, geçmiş süreçlerin akışı içerisinde edinilmiş genetik program çerçevesinde mütâlea edilmelidir.
  2. Hücreden itibâren sıradüzeni boyunca yer alan bireyler, biricik (Fr-İng unique) olup topluluk oluştururlar; pek çok çeşide ayrılmak da, onların başta gelen özelliklerindendir.
  3. Yakından ilgili soruların görevbildirir (İng functional) biyolojisi ile nıhâî sorular sunan evrim biyolojisi olmak üzre iki çeşit canlılar biliminden söz edilebilir.
  4. Canlılar bilimi tarihini belirleyen, kavramların oluşması, gelişip olgunlaşmaları, değişikliklere uğramaları, zaman zaman da reddedilmeleri hususudur.
  5. Canlı sistemlerinin şekillenmiş karmaşıklığı, sıradüzeni tarzında örgütlenmiştir; sıradüzeninin daha üst seviyelerinde yeniliklerin doğup serpilmesi, bu üst seviyelerin belirgin özelliğidir.
  6. Gözlem ile karşılaştırma yapmak, deney kadar, biyolojide tam anlamıyla bilimsel ve yol gösterici yöntemdendirler.
  7. Canlılar biliminin özerkliğinde (muhtarlığında) ısrar etmek, fizik-kimya yasalarıyla çatışan canlılıkcılığın/vitalismin, kendiliğinden türemenin (YeniL- İng orthogenesis) yahut herhangi bir başka öğretinin tekrar itibâr kazandığı anlamına gelmez."

İmdi:

Bir ucu, Onyedinci yüzyıldan beri doğa bilimleriyle anlamdaş gibi görülegelen fizik-kimya bilimlerine; öbürüsüyse tarih—toplum—ruh araştırmaları alanlarına dek uzanan canlılar bilimlerinin, son derece tıkız, anlamları sıkıca belirlenmiş ifâdelerin yanıbaşında, gündelik doğal dile pek yaklaşan tasavvur yüklü anlatımları da kullanmak zorunda kaldıklarını görüyoruz. Birbirleriyle ilk bakışta göze bile çarpmayacak kadar gevşek ilgileri, ilintileri bulunan birçok bilimin, bilim kolu (Fr-İng discipline) ile araştırma alanının meydana getirdiği —bilimler topluluğu diyebileceğimiz— canlılar bilimini ve onun sunduğu konu ile sorun çeşitliliğini biyolojinin tek tek uzmanlıklarını aşan bir çalışma sahasının ele alması gerektiği ortadadır. Bu sahaysa, başta biyolojinin bilim teorisi gelmek üzre, doğrudan yahut dolaylı olarak insanla ilgili ve onun ilgilendiği alanlar ile doğrultuların birçoğunu kuşatan canlılar bilimi felsefesidir.

CANLILAR BİLİMİ FELSEFESİNİN KONUCA SINIRLARI

Canlı olayları ile süreçleri konu alan canlılar bilimine, daha doğrusu, bilimlerine ilişkin salt deney alanını aşan sorunları, bu bilimin felsefesi ele alır. Adından da anlaşılacağı üzre canlılar bilimi felsefesi, yalnızca teorik doğa bilimi olmayıp aynı zamanda felsefenin de kolu olup bir tarafta positiv—denel araştırma, inceleme verisi dirimsel işleyişlerin semeresi olarak görünüme kavuşan canlıyı, buradan çıkan sonuçlardan teorik yapı olarak temâyüz eden canlılığı inşâ eder; öte yandaysa, dirimliliği aşkın canlı olan insanın kültür kuruculuk bilmecesini çözmek çabasındadır. Böylece o, araştırma yöntemleri ile çalışma usluplarından kimini felsefeden, kimisini de canlılar, dolayısıyla deneysel doğa bilimlerinden devşirir. Şu hâlde bu konuyla uğraşacak kimse, ilkin canlılar bilimi adıyla özetlenen öbeğin çatısı altında bulunan tek tek bilimlerin temel işleyişlerini, araştırılma yöntemlerini yakından tanımak; felsefenin, özellikle de bir bütün olarak bunun tarihî gelişmesi ile mantık denilen kolunu esaslı sûrette, yânî meslekten, bilmek zorundadır. Öyleyse canlılar bilim felsefecisi, denel (Fr experimental) biyolog olmadığı gibi, genel felsefeci de değildir. O, öncelikle felsefenin teorik, öyleki zaman zaman spekulativ akılyürütme tutumuyla, biyologların deney verilerini geniş bir bağlamda dile getirmekle yükümlüdür. Ama her deney verisi, nasıl olsa tasarlanıp hazırlanmış bir deneyin yorumu olduğu düşünülürse, canlılar bilimi felsefesinde yapılanın, bu dar kapsamlı, kısıtlı yoruma değişik açılardan bakarak onu enine boyuna yeniden değerlendirmekten öte bir iş olmadığı kavranılır. Şu var ki, canlılar bilimi felsefesinin işi, denel biyolojinin kendi deney verilerine ilişkin sunduğu dar kapsamlı ifâdeleri mantıkca irdeleyip —çözümleme— bunlar arasında yine mantıkca bağlar kurarak —birleştirim/sentez— kuşatıcı —teorik— açıklamalara ulaşmaktan ibâret değildir. Bunun yanında, deney verilerinin dile getirilişi üstüne girişilmiş açıklamaları, canlılar biliminin dışında kalan alanlarda kullanılan ifâdelerle ilgi içine sokarak pek geniş kuşatımlı anlatımlara başvurmak ve canlılar bilimindeki deney ile teorik gelişmelerin, özellikle insan yaşamasını, yânî hayatı nasıl, nereye dek etkileyebileceklerine yahut etkilemeleri gerektiğine dair tahminler yürütüp belirlemelerde bulunmak da, biyoloji felsefesinin görev alanına girmektedir. Uzun lâfın kısası, canlılar bilimi felsefesi, canlıyı, canlılığı, yaşamayı, insanı, dünyayı ve hayatı açıklamak, açımlamak, anlamak çeşidinden zihin etkinliklerinin dörtyol ağzıdır. Yollardan biri, bizleri, başta da belirttiğimiz üzre, sağın dirim—doğa bilim kollarına —fiziğe—, ötekisi kültür kurucu insanın hem canlı, yânî beşer olarak, hem de canlılıkaşkın araştırılışına yönelik dirimsel (Fr biotique) ile toplumsal beşerbilime; öbürüyse, manevî cihetli —demekki kültür ile toplum— salt insan varlığı ile varoluşunu ele verir yaşama felsefesi ile metafiziğe sevketmektedir. Dördüncü yola gelince; bu, felsefe-bilim hudutlarını ihlâl eden ideolojiye uzanır. İşte bundan daha ziyâde vâsi, mufassal, hacımlı düşünce etkinliğiyle karşılaşma ihtimâli bulunmaz. İmdi, denel canlılar biliminden de genel felsefeden de farklı bir araştırma kolu olan canlılar bilimi felsefesi, bellibaşlı üç anadal hâlinde incelenebilir; her anadalsa, kendi içinde yine belli sayıda birtakım ikincil dallara ayrılabilir:[i]

  1. Teorik Canlılar Bilimi/Biyoloji
  1. Biyolojinin Bilim Teorisi
  2. Biyomatematik
  3. Canlılar/Biyoloji Bilimleri Tarihi
  1. Canlılık Felsefeleri Tarihi
  1. Metabiyoloji Tarihi
  2. Parabiyoloji Tarihi
  1. Canlılar Bilimi/Biyoloji Ahlâkı
  1. Tıp Ahlâkı
  2. Davranış Bilimi
  3. Çevrebilim

ç) Sosyobiyoloji

Canlılar bilimi felsefesinin geniş bir kesimini oluşturan teorik biyoloji, adı anılan bilimin teoricilerinin kimince felsefeyle uzaktan yakından ilgisi ilişiği bulunmayan başlıbaşına bir çalışma sahası olarak tanıtılmaktadır. Yine başka teoricilerse, teorik biyolojiyi, canlılar bilimi felsefesiyle anlamdaş kabul etmektedirler. Buradan da canlılar bilimi felsefesi ile teorik biyoloji ıstılahlarında bile tam bir görüşbirliğinin henüz sağlanamamış olduğu ortaya çıkıyor.

Sözü edilen iki ıstılahın sallantıya, duraksamaya yer vermemecesine belirlenmiş olmaması tesâdüf eseri sayılmamalı. Seçikce belirlenmemişlik, canlılar biliminin genel niteliğidir. Söz konusu bilimin, daha doğrusu, bilimler öbeğinin sınırları henüz belirgince ortaya çıkarılmış değil. Sınırdan kastedilense, canlılar biliminin bağlanabileceği bir aksiyomlar sistemi ile inceleme yöntemidir. Gerçi sözünü ettiğimiz bilimin konusu, 'canlı'dır. Ancak, bir varolana yahut sürece nereden sonra canlı demeğe başlayabiliriz? Hangi olaylara, hangi süreçlere, hangi nitel ile nicel durumlara bakarak 'şu canlıdır, bu değil' deme hakkını kendimizde bulabiliriz?

Bir kısım bilim teoricisi, canlı diye başlıbaşına bir olayın bulunmadığı; bunun, değişik türden bir fizik-kimya olayı yahut süreci olduğunu ileri sürmektedir. Bir başka kısım da canlı denilen olaylar ile süreçlerin özgün oldukları, bundan dolayı da bunları ele alan bilim olarak biyolojinin, her nice fizik-kimya bilimleriyle kesişen birtakım yöreleri varsa da, özerk sayılması gerektiği kanısındadır. Bir âniçin ikinci görüşü benimseyiverelim. Buna göre, canlı kavramı altında derlenmiş belli birtakım olaylar ile süreçlerden söz açabiliriz. Ne var ki canlıyı seçikce sınırlayıp tarif etmeği başardığımız kanısına vardığımız gün bile, canlılar bilimini fizik-kimya gibi bel bağlanabilir bir deneysel/empirik doğa bilimi olduğunu ilân etmemiz yine de vazgeçilmez bir şarta dayanacak: Canlılar bilimine konu olan başlıca olayların yahut süreçlerin tekrarlanabilir, daha açık bir deyişle, her dem deneylenebilir cinsten olmaları gerekir. Canlılar biliminin konusu olan olayların önemli bir kesimi oysa, her zaman deneylenebilir cinsten değildir. Şu son söylenenlerden başlıca iki sonuç çıkmaktadır:

  1. Sergiledikleri belli birtakım nitelikler yüzünden fizik-kimya bilimlerinin konusuna girmeyen, seçikce sınırlayamadığımız, bununla birlikte canlı diye aşırı kuşatıcı bir kavram altında kullanmaktan da gayrı çıkar yol bulamadığımız olayların varlığını inkâr edemiyoruz.
  2. Başta gelen özelliği, hep tekrarlanamayan, deneylenemeyen bu olayları konu alan canlılar bilimi, genellikle öteki deneysel doğa bilimlerinden ayrılır. Bu sebepten canlılar biliminin, öbür doğa bilimlerinden azçok değişik bir aksiyom sistemi ile araştırma—inceleme yöntemine sâhip bulunması açıkca ortaya çıkmaktadır.

Işte bütün bu ve buna bağlı başka birsürü teorik sorunla, canlı dediğimiz varolanları yahut olayları konu alan uzmanlar, yânî denel biyologlar elbette doğrudan uğraşmazlar. Ne var ki bu önemli düğüm çözülmedikce denel biyolojinin sunduğu sonuçların, teori seviyesinde verimlendirilmeleri hayâl olarak kalacak. Canlıyı gerekli ölçüde belirleyemedikce de insan olarak kendimizi doğru düzgün anlamamızın söz konusu olup olmayacağıysa tartışmaya açık bir sorudur.

(Ş. Teoman Duralı'nın, Dergah Yayınları'nca yayınlanan 'Hayatın Anatomisi – Canlılar Bilimi Felsefesi – Evrim ve Ötesi' isimli kitabından alıntılanmıştır.)

Ş. Teoman Duralı


[i] Canlılar bilimi felsefesinin dalları ve altdalları için bkz: Çizim I.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN